Rahmetli dedemin bana el becerisi olarak kazandırdığı “kâğıttan gemi” yapmaktı. Önce A4 ebadındaki büyük kâğıtları katlayarak gemi yapardım, sonra işi geliştirip, minicik kâğıtlardan bile gemi yapmayı öğrendim. Bu alışkanlık, bazen o kadar ileri gider ki, herhangi bir misafirlikte, pastanede, lokantada elime geçen kağıt, adisyon fişi bile olsa gemi yapar, ödemeye de o şekilde giderdim. Kasiyerin yüzünde oluşan tebessüm, çocukluğumdaki sevincimi hatırlatır, farklı bir haz alırım…
Arşimet (Archimedes), hamamda yıkanırken suyun kaldırma kuvvetini bulduğu iddia edilir. Böylece, bilime çok büyük katkısı olduğu söylenir. Hamamda bunu nasıl bulduğu, tartışılsa da, koca bilim adamı işte “buldum, buldum” diyerek peştamalına aldırmadan feryat figan etmişse vardır bir hikmeti…
O tarihe kadar tahtanın yüzdüğü ama demirin battığı biliniyordu. O tarihten sonra ise “her zaman aynı koşullarda, aynı sonuçlara ulaşılacağı”nı ispatlamıştı…
Aradan 23 koca yüzyıl geçmiş…
Biz suyun kaldırma kuvvetini elimizde hazır bulmuştuk ama suyun kaldırdığını batırmada ise üstümüze yoktu…
Çünkü biz “her zaman aynı koşullarda, aynı sonuçlara ulaşılamayacağını(!)” ispat etmiştik…
***
Dünya kurulduğundan bu yana yüzen her şey insanoğlunun ilgisini çekmiştir. Çocukluğumuzda bulduğumuz su birikintisinde çer çöp yüzdürür, sonra leğende kâğıttan yapma gemilerimizle yelken açar, uzaklara giderdik.
Bizim zamanımızda yoktu ama sonraları küvette plastik ördeğini yüzdüren çocuklarımız oldu.
Yüzen her şey gibi, yüzme de insanoğlunun “en sevdiği” faaliyetler arasında kendisine her zaman önemli bir yer buldu…
Yüzmeyi seviyorduk, yüzeni seviyor, yüzdürmeyi de seviyorduk…
Bu nedenle de, tarihin ilk zamanlarından bu yana suyun üzerine atılan tahtanın geliştirilmesiyle ömür tüketildi, koca gemiler açık denizlere doğru insanları taşıdı durdu.
İnandıklarımız vardı, bir de hayret ettiklerimiz…
Yüzen eve karşı bir merakımız vardı. Evin yüzmeyeceğine inanıyorduk çünkü ama yüzdürdük. Yüzen yatağımız, yüzen okulumuz, yüzen hastanemiz, yüzen havuzlarımız bile oldu…
Bir de yüzen adalarımız var…
Yüzen ada, karaya bağlantısı olmayan, su yüzeyinde serbest halde bulunan adalar olarak bilinir. Bunun sayısı pek fazla değil. Keşfedilmemiş var mı bilmem ama ülkemizde 22 yüzen ada olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan birisi de Adıyaman’ın Çelikhan ilçesinde, Çat Barajını havzasında…
Adanın yüzmesi, bütün bunlardan daha da ilgi çekici.
Ada dediğin, -genellikle