AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, (bana göre) aslında çok da sürpriz olmayan bir şekilde istifa etti. İstifanın kamuoyuna yansıması her ne kadar “sürpriz” diye yansıtılsa da doğrusu -zamanlama hariç- beklenen bir gelişmeydi. Önce SSK’yı batıran Kemal Kılıçdaroğlu’nun ipe sapa gelmez iddialarıyla gündeme geldi. Belki kendisini yeterince savunmadı. Belki partinin yetkili kurullarına hakkındaki iddialarla ilgili “rahatlatıcı” açıklama yapamadı. Buradan bir istifa bekleniyordu. Eğer istifa bu nedenleyse (ben sanmıyorum ya) istifası onun suçlu olduğu için değil, çamur atmayı çok iyi beceren CHP’nin propagandasını elinden almak için olabilir sadece… Yoksa CHP dönüp kendine baksa Bayram Meral’den başlayarak birçok CHP’li belediyede kendini aklayana kadar birkaç seçim dönemi geçirmek zorunda kalır. Bu açıdan hemşerimizin ipe sapa gelmez iddialarına ben itibar bile etmiyorum. Ama istifa bundan olabilir mi diye sorarsanız, dolaylı da olsa neden olmasın… *** İkinci sebep Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ’un tehditvari basın açıklamasından sonra “Biz doğru yerde duruyoruz” demesiydi ki, ben bunu “AK Parti’nin aldığı yara” başlıklı yazımda eleştirmiştim. Ve bu yara tedavi edilmezse daha çok uzva sıçrayacak… Aynı açıklamadan Dengir Mir Mehmet Fırat’ın rahatsız olduğunu tahmin etmek hiç de zor değil. Kaldı ki demokratikleşme için yoğun mücadele veren bir partide “doğru yerde” durma da demokratik ölçülerde, demokratik yerde olmalı… İstifa bundan olabilir mi, diye sorarsanız; sadece bu değil ama etkisi düşünülmeli derim. *** Diğer bir sebep yine aynı açıklamayla ilintili; AK Parti’nin değişen terörle mücadele politikası. Her ne kadar sosyal ve ekonomik alanda da yeni açılımlarla terör örgütünün beli kırılmak istense de, sadece askeri tedbirlerle ve sadece hiçbir suçu olmayan, üstelik terör örgütünün ve yandaşlarının başlarına bela olmasından mağdur olan halkın özgürlüğünü kısıtlayacak OHAL gibi uygulamaların getirileceği dedikodusu bile başlı başına fiyaskodur. Eğer devlet bizim güvenliğimizi sağlamak için, özgürlüğümüzü kısıtlamayı göze alıyorsa o acizlikten başka bir şey değildir. Bu aynı zamanda “şu okullar olmazsa Milli Eğitimi ne güzel yönetirdim” zihniyetinden başka bir şey değildir. Sert tedbir alınacaksa teröre yönelik alınmalı, hiçbir suçu olmayan halka yönelik değil. Basına yansıyan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a atfen aktarılan “Ya sev ya terk et” türü açıklamayı Başbakan Erdoğan yalanladığından bununla ilintili değil ama genelde terör politikasını sadece askere havale etme girişiminden olduğunu tahmin etmek daha sağlıklı. Doğrusu Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, AK Parti’nin hangi politikasını beğenmiyor bilemiyoruz ama bir rahatsızlığı olduğu gözleniyor. İstifa bence de bu çerçevede değerlendirilmeli. Buna göre başka istifalar olmaması, bölgedeki vatandaşların huzur içinde yaşaması için politika tekrar gözden geçirilmelidir. *** İstifaya gerekçe gösterdiği sağlık sorunları doğru olabilir ama hiç de inandırıcı değil. Geçirdiği “bilinen” ve “bilinmeyen” ameliyatlar düşünüldüğünde belki gerçekten sağlık sorunlarıdır ama zamanlaması açısından inandırıcı gelmiyor. İşin kötüsü “sağlık sorununun doğru olma ihtimali”ne karşılık inandırıcı gelmemesi. *** Benim asıl merak ettiğim, bu istifanın ülke siyasetine yansımasının yanında asıl yerel siyasete nasıl yansıyacağı üzerinedir. Ne de olsa yerel seçime çok bir zaman kalmadı. Çünkü “Dengir Mir Mehmet Fırat”ı anlattığım aynı başlıklı yazımda da söylediğim gibi “Ülkede etkin ve profesyonel siyaset yapıp, Adıyaman’da ‘yerel politikacı’ kimliğine bürünmesiyse anlaşılır gibi değil.”dir… Fırat’ın istifası, aynı zamanda Adıyaman’daki siyasette bilinen etkisini de yitirip yitirmeyeceği şimdiden merak konusu oldu. Bunu zaman gösterecek ama eğer bitirirse dengeler çok değişir. Hem il merkezinde hem de özellikle Kâhta’da… *** Ne diyelim, Türkiye’nin “İkinci Adam”ı Adıyamanlıydı… Şimdi değil… Değişen ne olacak göreceğiz. Şimdi ikinci adam bizden değil. Buna sevinen yerel politikacıların olması işin garip yanı. Kimler mi, hepiniz biliyorsunuz ya…