Türkiye’nin gündemi, moda gibi “gelir geçer” hal almaya başladı. Bir anda nereden çıktığını bilmediğini bir konu, ülkenin ana gündem maddesi haline dönüşmekte gecikmediğini görüp şaşırabilirsiniz. Ülkenin büyük bir bölümü “moda gündem”le uğraşırken, göz ardı edilenlerin haddi hesabı olmaz ya, o başka konu…
Yazının girişine bakıp, “Dersim’i küçümsediğim” sanılmasın. Dersim’le ilgili çok şey söyledim, daha çok şeyin söylenmesi gerektiğine de inanıyorum. Üstelik de “moda konu” olduğu için değil, öncesinde de söyledim, ileride de söylerim…
Çünkü Dersim, katliam olmaktan öte bir şey.
Dersim, “ülkenin ayıbı”nın yanında, bir dönemi resmetmesi açısından çok önemli; kirli ve iğrenç bir dönemin tam tarifidir…
O tarihte kimin işbaşında olması, kimin emriyle yapılması, yapanların kimler olması, ölenler ve sürülenlerin etnik kimliği, mezhebi, meşrebi önemli değil…
Asıl önemli olan bu iğrenç ve vahşi olayın vuku bulması ve bunu bir dönem birilerinin emriyle yapılmış olmasıdır…
Bugün üzerinde durmak istediğimse bu değil…
Çok daha başka…
***
Dersim, sadece bugünlerde gündeme gelen bir şey değil. Daha önce de çok konuştuk ama ülke demokratikleşmeye başladıkça daha da konuşacağımız şeyler gün yüzüne çıkmaya başlayacak. Bugünlerde çokça konuşulması ve irdelenmesinin ana nedeni de ülkenin demokratikleşmeye başladığı içindir…
Bugün söz etmek istediğimse kimin samimi olup olmadığıdır…
***
Son söyleyeceğimi ilk söylüyorum; Dersim olayında en samimi, en içten ve en doğru konuşan MHP’dir, Devlet Bahçeli’dir ve Ülkü Ocaklarıdır…
Diğerlerinin hepsinin “farklı amacı” var…
Yazıyı buruşturup atmayın, okuyun…
***
CHP, başından beri geçmişle yüzleşmekten korkuyor…
Bunda “haklı” sebepleri var…
Geçmişin kiri, CHP’nin ellerindedir…
Bunu, bugünkü CHP’liler de biliyor, dünkü CHP’liler de…
O nedenle “kaşımayı” sevmiyorlar…
Tarihteki “üstü örtülen” olaylar kaşındıkça, CHP’nin oyları alaşağı oluyor. Partinin gerçek yüzünü görenlerden “kopanlar” bulunuyor…
Bir de sadece karanlık geçmişin Dersim’den ibaret olmadığını da herkes biliyor…
O nedenle CHP’yi çok iyi anlıyorum ve Kemal Beye de “ataların öldürülmüş ve sürülmüş olsa bile sen konuşma, koltukta otur” tavsiyesine uyduğu için yürekten tebrik ediyorum…
***
Ergenekon’a yakın çevrelerin de “kaşımaktan imtina ettiği” bir gerçek. Her kaşımada, yakın döneme ait iğrenç planlar bir kez daha gündeme geliyor. “Eski zalimlere, yeni zalimlerin eklendiği” ortaya çıkıyor ve bu nedenle kaşınmaktan hoşlanmıyorlar…
***
BDP’nin ne yaptığı pek belli değil…
Hep geçmişle yüzleşmek istiyorlar, hem istemiyorlar. Ya da bir iki ileri bir geri giderek Dersim’de “güven” vermiyorlar.
***
AK Parti, “tuzu en kuru” parti olarak “bütün iğrençlikleri” ortaya dökmekten çekinmiyor. Çünkü geçmişteki bütün kirli sayfalarda AK Partililerin ve öncesindeki Milli görüşçülerin herhangi bir dahli söz konusu değil. Bugüne kadar dışlanan bir kesim, dışlayanların ipliğini pazara çıkarıyor…
***
Ve MHP ve Devlet Bahçeli ve Ülkücüler…
Bu üç kesim ya da aynı kesim “CHP gibi kaşımaktan” çekiniyor. Amacı farklı ama aynı şekilde “kaşınmasın” istiyor…
Bahçeli de çok iyi biliyor ki, “her kaşımada farkına varılacak iğrençlikler”in gün yüzüne çıkma riski var…
“Devlet suç işlemez” diye düşünen bir anlayışın mensupları olarak, hiçbir zaman devletin suçlanmasına tahammül edemezler…
Onlara göre devlet “baba” gibidir; hem döver, hem sever…
Döverken kantarın topuzunun gücünü ölçmeye gerek yok…
“Başka işiniz mi yok” diyor…
Yani bu da konuşulacak konu mu?
15 bin, 50 bin, 100 bin insan feda edilmiş, lafı mı olur?
Bunu gündeme getirmek bile ayıp, gidin evinizde oturun…
Bu nedenle de MHP çok açık konuşuyor.
Katliam yapıldığını gizlemiyor ama bunun “bir isyan sonucu” olduğunu, verilmesi gereken cevabın da bu olduğunu söylüyor…
Yani hem gizlemiyor hem de suçlulara masumiyet yüklüyor…
Dolayısıyla da Dersim olayında en samimi, en içten ve en doğru konuşan MHP’dir, Devlet Bahçeli’dir ve Ülkü Ocaklarıdır…
Ama sanmayın ki CHP ve MHP’nin “kaşımama” isteğine rağmen kaşınmayacak…
Dersim’de kaşınacak, darbe dönemleri de, yakın zamandaki 28 Şubat’ta…
Dersim’i “bir moda gündem” olarak konuştuk ama bitmedi.
Kapıyı aralayıp, içerideki pisliklerin görülmesine imkan sağlandı, o kadar…