Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden son dakika ve aslında bir “ayak oyunuyla” emekli milletvekillerinin maaşına “çok yerinde” ve gerçekten de “haklı” bir zam yapıldı. Çünkü eski emekli vekillerle, yeni emekli vekillerin maaşları arasında derin bir uçurum vardı…
Zaten bu ülkede maaşlarında derin uçurum olan sadece eski ve yeni milletvekili emeklisinde vardı. Diğerleri gani gani maaşlarını almaya devam ediyorlardı…
Mesela ben bin 600 lira emekli maaşı alırken, babam 750 lira maaşla geçinmek zorunda kalıyordu…
Bu nedenle de eski ve yeni emekli milletvekillerinin maaşları arasındaki uçurum kapatılmalı, adaletsizlik önlenmeliydi…
Önlendi ama normal yol tercih edilmedi, anormal yoldan bu işi “kotarma” uygun görüldü. Neyse sonunda bir adaletsizlik önlendi ya, siz ona bakın…
***
Aklıma eski bir kurumumuzdaki “Masa Müdürü” geldi…
Aslında böyle bir müdürlük yok tabii…
Ama uygulamada vardı…
Mesele şu…
Küçük bir kurumumuzdu. Yaptığı bir iş yoktu. Akşama kadar ense yapan kamu görevlilerinin olduğu bir yerdi. Üstelik de maaşlarını kendileri belirleme şansına sahiplerdi. Bir karar yazıyor, sonra onaylatıyorlardı…
Unvanları da aynı şekildeydi...
Akşama kadar çay ve kahve muhabbetiyle günü geçiren memurlarımız, her aybaşında da aldıkları maaş üzerine fikir teatisinde bulunurlardı…
-Ne kadar maaş aldın? diye bir soru ortaya atardı…
O da aldığının yetmediğinden bahsederek, “iki yakasını bir araya getiremediğini” söylerdi. Oysa kravat da takıyordu ama buna rağmen iki yaka bir araya gelmiyordu…
Öbür müdür atılırdı;
-Sahi senin unvan ne?
-Şef.
-Yooo seni müdür yapalım?
-Nasıl olacak, ben ilkokul mezunuyum.
-Önemli değil, sana önce ortaokul, ardından lise diploması aldık mı, müdürlük çantada keklik…
Ve iki yıl sonra arkadaşlarını müdür yapmanın gönül rahatlığıyla aynı minvaldeki sohbetlerine devam ediyorlar…
-Sen ne maaş alıyorsun?
-Sizden az, ben müdür değilim ya!
-Deme ya, seni müdür yaptık sanıyorduk.
-Yok daha bana sıra gelmedi.
-Sırası mı var, hemen bugün yapalım.
-Peki ne müdürü olacağım?
-Soru mu yani, seni de masa müdürü yaparız. Maksat maaş artışı…
Ve o arkadaş da Masa Müdürü olur…
Sorumluluk alanı masadır…
Masa çok önemlidir…
Makamdır aynı zamanda…
Koltuğun yanaşacağı yerdir…
Yani uğruna bazılarının onur ve şereflerini bile harcadığı koltuğun yanaşmasıdır…
Ve masa müdürü olan arkadaş, yeni maaşıyla eski işine devam eder…
Ve o kurumda “herkes müdür” olarak huzur içersinde “kurumları kapanana” kadar günlerini gün ederler…
O kurumda, “sen ağa, ben ağa. Bu ineği kim sağa” ayakları da yoktur. Çayı getiren de müdür, çayı getirilen de.
***
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde çıkarılan yasanın “Masa Müdürü”yle ilgisi elbette yok…
Ama bir adaletsizliği önleme var…
Nasılsa hepsi aynı işi yapıyor…
El kaldırıyorlar, emekli olunca da elini indiriyorlar…
Ama eski emekli az alıyor, yeni emekli çok maaş alarak bir adaletsizliği yansıtıyorlar…
Öyleyse aradaki uçurum kapatılmalı, adaletsizlik önlenmelidir…
Önlediler…
Ama bu ülkede, özellikle “emekli” memur veya işçiler arasındaki adaletsizlik saymakla bitmez…
Bugüne kadar “intibak” yapacağı söylenmesine rağmen, “kotarır” gibi kimse bir yasaya, bir başka yasa maddesi yamamadı…
Babamla benim aramdaki maaş uçurumu kapanmadı…
Benle yeni emekli olan arasındaki uçurumda aynı duruyor…
Ve bizlerle emekli vekiller arasındaki uçurum, yüzde elli daha arttı…
Bu yasaya sadece AK Parti destek verseydi, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin “Adalet” i böyle mi diyecektim…
Ama bütün siyasi partiler “tek yürek” bir halde ve “tam uyum” içinde yasayı çıkardılar. Canlarım benim, canlarım…
Sizin bu fedakârlığınızı emekli vekiller unutmayacak, emekli memur ve işçiler de unutmayacak. Hiç merak etmeyin…