Uzun zamandır, öyle böyle değil, çok uzun zamandır her yıl 21 Kasım’da Mardin’de bir kutlama töreni yapılır.
Şehir süslenir, valiliğin en önemli yerine kurulan platforma bütün protokol üyeleri yerlerini alır…
Sonra öğrenciler sabahın köründe, kargaların kahvaltı etmeye başlamadığı bir saatte soğuktan tir tir titreyerek okulun yolunu tutarlar…
Okulda öğretmenleri öğrencileri sıraya dizer…
Protokol üyelerinin önünden nasıl geçileceğini, “rahat, hazır ol!” dendiğinde nasıl davranılacağını uygulamalı olarak gösterir…
Hatta öğretmenler ve okul idaresi, dolayısıyla Milli Eğitim de sakata gelmemek için önlem alır…
Baştan başlayalım…
Valilik ve belediye kafa kafaya verip, o gün neler yapılacağını hesap eder…
Yanlarına da Jandarma Komutanını alırlar…
Sonra valilik Milli Eğitime yazı yazar…
Hani törende öğrenciler de olacaktır…
Bir sakatlık olma ihtimalinin önüne geçmek gerekir…
Elbette öğrenci dediğin cahil cüheladır, hiçbir şey bilmezler…
Tarihlerini de bilmezler, büyüklerinin karşısında nasıl davranılacağından da haberleri yoktur…
Öyleyse eğitilmelidir…
Zaten okumak, eğitim almak da bu nedenle çok önemlidir…
Hani “Eğitim şart azizim” vecizemiz de bunun için keşfedilmiş değerli bir sözümüzdür…
Lafı kaynatmayalım…
Valilik Milli Eğitime yazı yazmıştı, orada kalmıştık değil mi?
Evet, Milli Eğitim bu yazı üzerine bir program yaparak kutlama gününe kadar çalışmaları organize eder…
Bunun için bir okul seçer…
Okula yazı yazar…
Okul müdürü aldığı yazı üzerine bütün öğretmenleri toplayarak görev bölümü yapar…
Görevini bölüp alan öğretmenler, bu defa korteje katılacak öğrencileri seçerler…
Her sınıfa girerler…
Eli yüzü düzgün öğrencilerden, düzgün kıyafet giyinenler tercih ederler…
Ve öğrenciler kutlama gününe kadar bütün derslerden yırtarlar…
Eğitim şart ama sonuçta bu da bir eğitimdir azizim…
Her gün prova yapılır…
Alt tarafı protokolün önünden uygun adım veya adi adım yürüyüş yapacaklardır…
Öğrenciler, protokolün önüne geldiklerinde başlarını sağa çevirip bakacak, gözleriyle selam vereceklerdir…
Vali ve diğer yetkililer de bu selamı alarak, öğrencilere ve törene katılanlara sıcaklığını göstereceklerdir…
Belediye bütün şehri bayraklarla ve flamalarla donatır…
Tören gününe kadar davetiyeler bastırılıp dağıtılır…
Platform, istiflendiği yerden çıkarılarak temizlenir ve tören alanına nakledilerek kurulur…
Tören alanında, yolda, altyapı ve üstyapıda sorun varsa derhal düzeltilir…
Gençlik Spor İl Müdürlüğü veya Milli Eğitim bir sunucu ayarlar…
Sunucu, günlerce nasıl anons edeceğini, neler söyleyeceğini düşünür…
Bu arada Saygı duruşu ve İstiklal Marşı için “hazır siren ve marş” temin edilir, bilgisayara yüklenir. Kötü okumanın önüne geçilir.
Ve derken 21 Kasım günü gelir…
Boru değil ya Mardin’in Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü kutlanacaktır.
Önce Atatürk anıtına çelenk konularak saygı sunulur…
Sonra tören alanına geçilir…
Protokol yerini alır, öğrenciler beklemeye başlar, askerler de yürüyüş için hazırdır…
Yaşlı başlı gazilerimiz de tören alanında madalyalarıyla beklemektedir…
Saygı duruşu yapılır, İstiklal Marşı okunur.
Vali bey, günün mana ve önemine uygun bir konuşma için günlerdir işi gücü bırakmıştır. Böyle bir konuşma Basın Müdürüne bırakılacak gibi de değildir…
Ve birkaç cilalı laf, heyecanlı konuşmayla sunucu belediye başkanını ve valiyi anons eder.
Onlarda atalarının kahramanlıklarıyla ilgili güzel şeyler söylerler…
Halk Oyunları ekibi en güzel oyunlarını, en güzel gün için döktürür…
Öğrenciler protokolün önünden geçer, başlarında da bir öğretmen vardır. Alimallah bir yamukluk yaparlarsa öğretmen anında müdahalede bulunacaktır…
Tören sonrası çeşitli etkinliklerle Mardin’in kurtuluşu kutlanır.
Müzik ve eğlence programları düzenlenir. 41 pare top atışı yapılır, havai fişeklerle geceleri nasıl havai olunacağını dosta düşmana gösterirler…
***
Ama bu yıl 21 Kasım’da Mardin’in Düşman İşgali’nden Kurtuluşu kutlanmadı…
Çünkü böyle bir gün yoktu…
Mardin hiç düşman işgaline uğramamış, düşman hiç püskürtülmemişti…
Her ilin bir kahramanlık tarihi olması gerektiğine inanan zamanın zevatları, Mardin’e de böyle bir gün uydurmuşlardı…
Sonunda böyle bir şeyin olmadığı anlaşılmıştı anlaşılmasına ama bir sorun vardı…
21 Kasım’da tören yapmak alışkanlık olmuştu…
Öyleyse yine her yıl 21 Kasım’da Mardin Onur Günü kutlayalım önerisi de işte böylesine zor zamanda gelmiş, can simidi gibi görülmüştü…
Bir elli yıl da Onur Günü gider…
Sonra kendine gelen bir yönetici çıkar “yahu biz ne yapıyoruz, çocuk muyuz be!” der…
Twitimden Seçmeler
Gecenin bu vaktinde, evimde doğalgazın sıcaklığıyla rahat ediyorum. Aklıma Van'da üşüyenler gelince de utanıyor, üşüyorum.