Özellikle nankörlük edenlere karşı sıkça kullanılan sözdür, “
Elinizi vicdanınıza koyun”, ama sadece elinizi değil, yüreğinizi de koymanız ve dilinizle de ikrar etmeniz gerekir. Tabii, bütün bunlar için önce vicdanınızı bulmanız lazım. Siz aramaya başlayın, ben devam edeyim.
Vicdanı bulan kişi, elini koymasa da olur.
Anlatmaya başlaması yeterli.
Mesela gencecik insanların bedenlerinin paramparça edilmesinin makul ve mantıklı gerekçelerini anlatabilir mi?
Kandırılan, beyinleri yıkanan, zorla alıkonulan, zehirlenen, uyuşturulan gencecik insanların eline bomba verip, vücuduna bağlayıp, kendisiyle birlikte onlarca, yüzlerce insanı paramparça etmenin izahını yapabilir mi?
Öldürmekten zevk alanlar, insanlıktan bahsedebilir mi?
Minicik çocukları kaçırıp, boyundan büyük silahı eline tutuşturup, ölmeye ve öldürmeye göndermesinin haklı gerekçesini izah edebilir mi?
Kendi ülkesine, kendi insanına zulmetmenin makul sebeplerini sıralayabilir mi?
İhale aldığı örgüt, yapılanma ve ülkelerin çıkarlarına hizmet ederken, aldığı parayı sayıp, ölenleri yok saymanın nasıl bir şey olduğunu da açıklayabilir mi?
Düşmanın bile yapmayacağını, kendi ülkesinin insanına reva görmenin rahatlatıcı bir tek sebebini söyleyebilir mi?
Kandan siyaset yapmayı açıklayan çıkar mı?
Gözyaşının oluk oluk akmasından zevk almanın nasıl bir insanlık olduğunu da belki açıklayan çıkar.
Başkasının acısıyla haz almak, nasıl bir insanlıkmış, öğrenmek istesek cevap veren çıkar mı?
Ama öyle yağma yok, önce vicdanınızı bulacaksınız.
Sonra da elinizi tam üzerine koyup ötmeye başlayacaksınız.
Vicdanınızı bulacağınızı sanmıyorum.
Çünkü hiçbir şey bir damla insan kanından daha değerli değildir.
Hiçbir savaş, barıştan daha değerli değildir.
Hiçbir kin, hiçbir nefret de sevgiden değerli değildir.
Bir arada yaşadığın, aynı havayı soluduğu, aynı suyu kana kana içtiğin ve “
vatanım” dediğin ülkende yaşayan her ferdin burnunun kanaması bile insanı rahatsız etmiyorsa vicdanında sorun var demektir.
Kendi çıkarı için insanları öldürmeyi kendisine hak biliyorsa, yaşayan en büyük zalim olduğuna kuşku yok.
Vicdanınızı bir yana bırakırsanız, her şey size hak olur.
Gencecik insanları bile bile ölüme göndermekten zevk almaya başlarsınız.
Kimin yetim kaldığı, kimin dul olduğu, hangi annenin kan ağladığı, hangi babanın yüreğine taş bastığı da artık ilgi alanınıza girmez.
Çünkü siz sadece vicdanınızı kaybetmemişsiniz, insanlığınızı da bir yerlerde yitirmişsiniz.
Kılığınızın insana benzemesi, yeryüzünde bir yerleri işgal etmiş olmanız, dilinizin dönmesi, elinizin oynaması, gözünüzün görmesi, insan olmanıza yetmez.
Vicdanınız yoksa, insanlığınız da yok demektir.
Zalimseniz, zulmetmekten zevk almanız gerekir.
Mazlumun kim olduğuna artık bakmazsınız, sayısını önemsemez, hikâyelerini okumak bile istemezsiniz.
Siz artık aşağılık bir mahlûk oldunuz; adınızın ne olması, renginizin üstünüzde nasıl durması, dilinizin nasıl dönmesi ve neye inanıyor olmanız da bir şey değiştirmez.
Siz, insan kılıklı vahşi bir yaratıksınız artık; ister dağda olun, ister ovada, ister lüks villalarda, fark etmez.
Vicdanınızı bulamıyorsanız, muhtemelen insanlığınızı da artık ebediyen bulamayacaksınız.
Bütün beddualar sizedir o zaman.
Her mazlumun göğe yükselen ahı, sizedir.
Semaya kalkan her elde, duaya duran her dilde, için için yanan her yürekte bir beddua çarpar suratınıza…
Siz, artık isteseniz de vicdanınızı bulamazsınız, çünkü insanlığınızla birlikte kaybettiniz.
Boşuna elinizi sağınıza solunuza da götürmeyin.Elinizin değeceği bir vicdan değil, para babalarının şişirdiği cüzdana denk gelebilirsiniz.
Ama unutmayın,
o cüzdan sizi adam etmeye yetmeyecek…
Zaten adamlıkta gözünüz olduğunu da hiç sanmıyorum.
Sizin gözünüz yok, biliyorum ama
bu milletin gözü de var, sözü de var, yüreği de var,duası da var, işte bunu hiç unutmayın…
Ve şunu da unutmayın,
Allah, zalimlerin yaptıklarından haberdardır!