Aslında çok güzel bir kitap veya film ismi olabilirdi; İmamın Rüyası. İlgi çekerdi, merak uyandırırdı, sofistik mesajlar içermesinin yanı sıra, manevi havasıyla da sizi bir yerden alıp, başka diyarlara götürebilirdi. Söz konusu rüya olunca da yorumu merak edilir, sizin için ne anlam ifade edebileceği üzerine kafa yorardınız.
Sosyal paylaşım sitelerinde sıkça okuduğumuz; “Medine İmamının rüyası” gibi, hayatınıza çeki düzen vermenizi gerektirecek anlamlar da olabilirdi.
Dedim ya rüya gerçek olmayabilirdi ama “İmamın Rüyası” iyi bir jenerikle satış rekorları kıran kitap veya izlenme oranını altüst eden bir film adı olabilirdi.
Ama yazıma başlık oldu.
Şimdi bu yazım okunma rekoru kırdı mı, amacına ulaşmış demektir…
Şaka bir yana elbet, İmamın Rüyası ise tam isabet…
***
Adıyaman’ın Gerger ilçesine bağlı Güngörmüş köyünde görev yapan İmam, ilginç bir rüya görmüş.
Yazılarımı takip edenler, “Tınne Köyü Diye Bir Yer!” başlıklı yazımı okumuştur. Okuyanlar, Güngörmüş köyüyle ilgili bilgi sahibi de olmuşlardı.
Hani “yok” bilinen köy, hiçbir hizmetin reva görülmediği, kapısız ve penceresiz okulda eğitim almaya çabalayan çocukların olduğu köy…
Hani Allah’ın bütün güzellikleri sunduğu, kullarınsa esirgediği yer…
Yeşilliği, balı, pekmezi, peyniri, yoğurdu, sütüyle muhteşem olan köyde tek eksik; devletin varlığı…
Ne yazık ki o yok!
Devletin uğramadığı, hizmetlerin gitmediği, yolun sağlıklı olmadığı köyde, “İmamın Rüyası” gündeme oturdu.
Bugüne kadar yapılan hiçbir haber ve yorumu dikkate almayanlar, İmamın Rüyasıyla titremeye başladılar.
Gelelim “İmamın Rüyası”na…
***
Hayatın rutin gittiği Güngörmüş’ü hareketlendiren, sıradan hayatlarına heyecan katan olay, yaklaşık iki ay önce başlamış.
Köyün İmamı Mehmet Babat, bir gece rüyasında bir İslam Şehidi görüyor. Şehid, evin hemen yanında fosseptik çukuru olduğundan dolayı mezar yerinin değiştirilmesini talep ediyor.
İmam, rüyasında gördüğü kişinin Nurullah adında olduğunu, yaklaşık bin 400 yıl evvel köye geldiğini ve orada İslam uğruna savaştığını öğrenmiş. Öğrenmek için şehide sormuş. Ne sorsa cevap vermiş, tıpkı bir mülakat gibi…
İmam, evin yan tarafında şimşek çaktığını görmüş, ev sallanmış, şimşeğin çaktığı yer, şehidin yattığı yerdir demiş.
Bu rüyayı bir defa değil, bir ay boyunca farklı tarihlerde gördüğünü söylemiş.
Cuma Namazında minbere çıkarak gördüğü rüyayı anlatmış ve evin yanının kazılması gerektiğini, şehide söz verdiğini söylemiş.
Köylünün bir kısmı inanmış, bir kısmı inanmamış. Hatta imamın kafayı sıyırdığını söyleyen de olmuş, onun ulu kişi olduğunu söyleyende…
İmam yılmamış, gerekli izinleri “devlet erkânı”ndan alarak, kazı için start vermiş.
Gerekli izni veren devlet erkânı, Güngörmüş köyüne hizmet yapmadığını unutmuş olmalı. Hani kapısı olmayan, penceresi bulunmayan okula nasıl öğretmen gönderdiğini o an için düşünememiş, başka zaman olsaydı pekâlâ düşünür, çözüm de üretirdi.
Neyse, Tınne Köyünde kazı çalışması başlamış…
İmamın evinin hemen yanında, yani şimşeğin çaktığı yerde
Kazmayı vuran köylüler de heyecanlı, kazılan yeri seyredenler de…
Dualar edilmiş, dilekler tutulmuş, yüzlere ruhani bir hava hâkim olmuş.
Henüz ortaya çıkan bir naaş yoktu ama çevre köylerden naaşı görmeye gelenler pek çoktu.
Bu kazı işi tam iki gün sürmüş.
Kazının başlangıcında basın mensupları da davet edilmiş, çevre köylerin imamları da…
Kurdele kesen olmamış, çünkü törene katılan devlet erkânı yokmuş. Eğer naaş çıksaydı, oraya katılacak devlet erkânı ve siyasilerin haddi hesabı olmazdı.
Güngörmüş, işte o zaman gün görürdü…
“Tınne”, bir anda “heye” olur, yok olan köy, varlığa büründürdü.
Ama olmadı…
Kazmayı ilk vuranların ümidi, son kazmayla nihayetlendi.
Yüzlerde beliren ruhani hava, birden dağılmış, “tüh be, şansa bak!” denilerek Güngörmüş köyünün gün görmeyeceğine olan inançları devam etmiş, ümitsizlikleri sürüp, gitmiş…
***
İmamın rüyasının iki yorumu var.
Birincisi, millet olarak manevi mesajlara karşı çok hassasız. Bu rüya da olsa bir şey değiştirmiyor.
İkincisi ise rüyaya inanıyoruz ama sonucunu hesaplamıyoruz.
Eğer orada bir naaş çıksaydı, naaştan önce imam “evliya” ilan edilirdi. Naaş çıkmadı, imamın işi bundan sonra hiç de kolay değil.
Oysa, imam sadece ama sadece bir rüya görmüş. Verilen mesaj doğru da olabilirdi, yanlış da…
Bunu denemenin yolu, kazmaktı. Yani mücadele etmekti. Çünkü rüya, kötü bir şey yapılmasını salık vermemiş, sonucunda zarara uğrayacak olan da yoktu.
İmamın Rüyasıyla, imama haksızlık etmeyin, önce kendinizi sorgulayın!
Twitimden seçmeler
Hayallerle beklentiler çatışmamalı. Hayalinize ulaşmak için beklentiniz, umutlarınız ve çabanız aynı yönde olmalı.