Başkanlık sisteminin tartışıyor olması bile başlı başına olumlu. Ancak sağlıklı bir tartışmadan daha çok körü körüne bir sahiplenme ve körü körüne bir karşı çıkış söz konusu işte burası o kadar da anlamlı değil.
Ne yazık ki birçok konuda olduğu gibi başkanlık sisteminde de körü körüne bir sahipleniş var ve yine körü körüne bir karşı çıkış.
Ana Muhalefet gibi önemli bir partinin genel başkanı, çocukların dahi söylemeyeceği bir zekâyla “başkanlık sistemi bizi parçalar” derse, sistemin getirisini ve götürüsünü tartışamayız. Sadece körü körüne taraftar sayısını arttırırız.
Başkanlık sistemi, bir ülkeyi parçalamış olsaydı, şu an başkanlık sistemini uygulayan ve bunu da uzun zamandır yapan ülkelerin parça pincik olması gerekirdi.
Sistemin tartışılması çok güzel ama kamplara ayrılması güzel değil.
Bugünlerde
AK Partiliyseniz, doğal olarak başkanlık sisteminden yanasınız demektir.
Methiyeler dizmek kolaydır sizin için; başkanlık sistemi tarihimize uygundur, geleneklerimize uygundur, bizim için biçilmiş kaftandır, sanki bizim için icat edilmiştir.
Başkanlık sistemi isteyen AK Partililerin sırtı sağlam elbet.
Nasılsa sistem geldiğinde başkanlık koltuğuna
Recep Tayyip Erdoğan oturacak.
Bu rahatlık, sistemi bilerek veya bilmeyerek savunulmasına en önemli gerekçedir.
Yok eğer başkanlık sistemi geldiğinde “
Recep Tayyip Erdoğan’dan başka..” bir isim gelecek olsa, aynı hararette savunan insan sayısı çok daha az olacak.
Elbette ilk seçimde Erdoğan’ın başkan olması çok mümkün ama sonrası için tabii ki başka başka isimler şansını deneyecek.
Ama AK Partililer için Erdoğan’ın başkan olacak olması, sistemin savunulmasına yeter sebeptir.
Haksızlık etmiyorum, bilmeden savunanlar için bu böyle, ne yazık ki böyle…
Bir başka deyişle
AK Partililer Recep Tayyip Erdoğan’ın başkan olma ihtimalini seviyor…
***
Başkanlık sistemine karşı olanların da asıl karşı olduğu sistem değil.
Dillendiremedikleri, dilinin altındaki baklayı çıkaramadıkları konu burası olduğundan eveleyip, geveliyor ve bazen de çocukça karşı çıkışıyla herkesi kendilerine güldürüyorlar.
Onların da yegâne
karşı çıkış sebebi, sistem değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk başkan olma ihtimalidir…
Bu ihtimalin dışında bir seçenek olsa iş değişecek…
Mesela ilk başkan
Kemal Kılıçdaroğlu olacak olsa, öyle bir imkân bulunsa şartsız, şurtsuz, koşulsuz başkanlık sistemine methiyeler dizmeye başlayacak, bir gece yarısı kapımızın önünde serenat bile yapacaktı.
Diğer partiler de aynı, diğer bütün görüşler de…
Oysa başkanlık sistemi, Amerikan başta olmak üzere dünyanın birçok yerinde sorunsuz şekilde uygulanıyor.
Üstelik ülkemizde cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan, birçok isim, başkanlık sisteminin gerekliliğini dillendirmiştir.
Yine “
silik” olmayan her başbakan da, sistemin tıkandığı yerleri görünce başkanlık sisteminin gerekliliğinden bahsetmiştir.
Bugün karşı çıkanların yolunda yürüdüğü liderler, başkanlık sistemiyle ilgili, bundan yıllar önce bahsetmiş ama kısmet olmamıştır.
O nedenle körü körüne savunanlarla, körü körüne karşı çıkanları çok dikkate almaya gerek yok. Onlar, bir rüzgâra bakıyor, anında karşısında veya yanında duracak bir yerdedir.
Oysa başkanlık sistemi tartışılmalı…
Hem de öyle böyle değil, toplumun her kesiminde, her kentte, her ilçede, her kasabada tartışılmalı, geniş kitlelere yayılmalı ve sistemin ne olduğu, ne olmadığı iyice bilinmeli, en iyisini bulmak için çabalamalıdır.
Bunu da siyasetçilerden önce sivil toplum kuruluşları yapmalı.
Bir parti çatısı altında, körü körüne karşı çıkma veya körü körüne sahiplenme kaygısı olmadan, tamamen milletin tartışmasına fırsat vermelidir.
Elbette birçok yerde bu yapılıyor ama yeterli değil ve önyargıdan uzak değil.
Daha çok tartışılmalı, daha çok tartışılmalı ve daha çok siyasi tarafgirlikten uzak olmalı.
Hiç kimseyi, hiçbir ülkeyi bölmeyen sistem, bizi niye bölsün, niye parça pincik etsin, tartışın da biz de bilelim.
Bu hakkımız değil mi?