Hata yapmanın insana has olduğu bir gerçektir. Bu nedenle de insandır beşer derler, şaşmamak elde mi? Önemli olan “hatanın farkına varıp” düzeltilmesi için çabalamaktır. Kanımca bu çaba, hatanın tümünü silip götürdüğü gibi bir de o kişiyi değerli kılmaktadır. Bu açıdan yapılan hatadan sonra düzeltme veya yanlışlığı kabullenme olup olmadığını beklemek, kavgacı değil, barışçı olmak, yıkıcı değil yapıcı olmak gerekir. Herkes her an küçük veya büyük hata yapabilir. Ne kadar engellemeye çalışsanız da, ne kadar kontrolde olursanız olun kaçınılmaz bir şekilde hata yapmak mümkündür. Hele hele bizim mesleklerde bu çok daha kolay olabilmektedir. Veya siyasilerde… Gerek köşelerimizde, gerek demeçlerde, gerek radyo ve televizyon konuşmalarında söz ağızdan çıktığında dönüşü mümkün olmuyor. Kalem yazıp, gazetede yayına verildikten sonra “hatayı kabullenmek” zorunda kalma durumuyla karşı karşıya kalıyorsunuz. İşte burada “özür” gibi bir güzel hasletimiz var… Ama samimi, yapmacıktan uzak, gerçek… Bazen başıma gelir, o anki psikozda yazılan yazının sabah çok farklı algılandığını, alakasız kişilerin üzerine aldığını görünce üzülür, özür dileriz. İşte “özür dileme” durumuna geldikten sonra muhatabının “samimiyet sorgusu” yapmaması gerekir. O andan sonra karşı demeç verme, karşı yazı yazma veya mahkeme koridorlarını arşınlama yersizdir/gereksizdir. Bir hata olmuştur, hata anlaşılmış ve özür de dilenmiştir; başka şeye gerek yok… Bu açıdan hep şunu söylerim; özür dilemek büyüklükse eğer, özrü yeterli görmek de en az o kadar büyüklüktür. Bu mesajım farklı yerlere elbet gider ve onlar alması gerekeni alırlar. Gelelim konumuza… *** Adıyaman’da Bugün Gazetesi’nin 6’ıncı kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Gazeteci Yazar Mehmet Metiner, Adıyaman Üniversitesi Mustafa Vehbi Koç Konferans salonunda “Demokrasi ve Medya” konulu bir konferans verdi. Konferansın sonunda soru-cevap bölümünde de SHP İl Başkanı Av. Zeynep Saya, sözlü olarak Metiner’e soru sorarken “Yazarçizer takımı” benzetmesi yaptı. Aynı hatayı ikinci kez tekrarlaması nedeniyle de bunu “Metiner ve Bakış Açısı” başlığıyla köşeme alarak, “Yazarçizer takımı” benzetmesinin bir “küçümseme” ifadesi olduğunu, bunun yerine “aydın” veya “entelektüel” diyebileceğini belirtmiştim. Elbette ki hiç kimse bir başkasını küçümseme hakkına sahip değildir. Bunu bildiğimizden de asla hiçbir yazımda “siyasetçi takımı” deyip küçümseme yoluna gitmedim/gitmeyiz de… Çünkü herkes öncelikle insan olarak çok değerlidir. *** SHP İl Başkanı Av. Zeynep Saya, yazımı okuduktan sonra “hata yaptığını” anlayarak öncelikle beni aradı. Telefonda “sürç-ü lisan” ettiğini ve mazur görülmesini belirterek açık yüreklilikle tüm yazar ve çizerler adına benden özür diledi. Normal olarak bu yeterliydi… O hatanın farkına varmış, özür dileme büyüklüğünü de göstermişti. Oysa sayın Saya bununla yetinmedi, bir adım daha ileriye giderek, basın toplantısı yapacağını ve tüm yazarlardan özür dileyeceğini söyledi. İşte bu alkışlanır… *** İlk defa SHP İl Başkanı Av. Zeynep Saya ile yan yana geldik, ilk defa sohbet etme şansı yakaladık ve ilk defa aslında önyargısız konuşma şansı bulduk. Şunu iyi biliyorum; insanlar konuştukça görüşler arasında çok da uçurum olmadığını daha iyi anlıyor. Temel hak ve özgürlükler, kadın hakları, Kürt sorunu, başörtüsü ve eğitim özgürlüğünün engellenmesi gibi konularda odağa insanı koyduğunuzda hangi görüşte olursanız olun anlaşmamanız imkânsızdır. Ortaya tabuları koyarsanız, ideolojilerden arınamazsanız, önyargıların kurbanı olursanız hiçbir konuda, hiçbir kimseyle, hatta kendinizle bile anlaşamazsınız. *** Basın toplantısına gazeteci ve yazar arkadaşlarımla birlikte katıldık. Sayın Saya, “kadının dilinin çözülmeye başlandığı” bir zamanda beraberinde “hatanın” da geldiğini belirterek farklı bir bakış açısıyla olayı özetledi. Bugüne kadar baskı altında tutulan, ötekileştirilen, konuşturulmayan, hakları elinden alınan kadınlar yeni yeni konuşuyordu ne de olsa… Yoksa sayın Saya’nın dediği gibi “Okumaz ve yazmaz bir toplumda eli kalem tutup yazı yazan insanlar ancak alkışlanır”dı… Ben de buna ekleme yapıyorum, “kısır döngü siyaseti içerisinde halkı yok sayan, kendisini her şeyin üstünde gören siyasilerin yanında, hatasının farkına vardığı anda düzelten siyasiler de alkışlanır…”