Cumartesi, hafta sonunun keyfini çıkarıyordum. Genelde “keyif çıkardığım” zamanlarda, “keyfimi kaçıracak” haberleri takip etmem ama nasıl olduysa oldu televizyonun kulağını büken oldu…
Bir de ne göreyim…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, her zamanki sinirli ve sert tavrıyla birilerini tokatlayacağını, şamarlayacağını, hesap soracağını söylüyordu…
“Hayırdır, kime Osmanlı tokadı atıyor, kimi şamarlıyor, kimden hesap soruyor” diye meraklanınca dikkat kesildim…
Bahçeli, YAŞ Kararında terfi ettirilmeyen Balyoz davası sanıklarından üç generalin, YAŞ Kararlarını hiçe sayarak, usulsüz terfi ettirilmelerini sahipleniyordu…
Bakan emriyle açığa alınan generallerin 1 Eylül’den bu yana “asker olmadıklarını” yasal olarak emekli olduklarını söyleyenlere karşı Bahçeli, görevden almanın TSK’yı yıpratmaya dönük olduğunu söylüyor ve bunun “ihanete kol-kanat germe” olarak adlandırılıyordu…
Sayın Bahçeli elbette haklı…
Emekli de olsa asker askerdir…
General olmuş, tuğgeneral olmuş birisi, sivil hükümetin “ben terfi ettirmiyorum kardeşim!” demesine mi kalacaktı…
Yasal olarak emekli olmuşlardı ama yasa kimin umurundaydı…
Yani bir sivil iktidara pabuç mu bırakılırdı?
Sonra Bahçeli biraz daha kızdı, biraz daha köpürdü…
Haklıydı tabii…
Mehmetçiğin “darbeci” gibi gösterildiğini söyledi…
***
Bahçeli’nin bu sözü için bir düzeltme yapıp, devam edeyim…
Hiç kimse “Mehmetçik darbecidir” demedi…
Bugüne kadar da “Mehmetçik darbecidir” diyene rastlamadım.
Cemal Gürsel Mehmetçik değil, Orgeneral’di…
Kenan Evren Mehmetçik değil, Genel Kurmay Başkanıydı…
Hüseyin Kıvrıkoğlu da Mehmetçik değil, Genel Kurmay Başkanıydı…
Bu düzeltmeden sonra Bahçeli’nin konuşmasına dönelim…
***
Bahçeli, Mehmetçiğin “darbeci” gibi gösterildiğini söyleyerek, hesap sorulacağını, şamar atılacağını, tokatlanacağını söyledi…
Haklıydı tabii…
Hem de çok, pek çok, ziyadesiyle çok haklıydı…
Çünkü 1960 darbesini yapan, Tapu Kadastro çalışanlarıydı…
Bahçeli haklıydı tabii…
1980 darbesini yapanlar da Köy Hizmetleri mensuplarıydı…
İnsan biraz insaflı olur…
Herkes biliyor ki, 28 Şubat sürecinde Aczmendileri Kocatepe’ye yollayan, Fadime Şahin’i Müslüm Gündüz’ün koynuna atan, her bir tarafı irtica yaygarasıyla dolduran Sosyal Yardımlaşma personeliydi…
Islak ıslak imza atanlar, kur kuru mühür basanlar, kâğıt parçasını büküp sokağa atanlar, milleti kafesleyip, başına balyoz indirmeye çalışanlar Çevre ve Orman Müdürlüğü elemanlarıydı…
Bahçeli tabii ki haklıydı…
Minicik yavruları denizaltına doldurup, en kalabalık oldukları zaman havaya uçurmayı düşleyenler, böyle bir niyet taşıyanlar, bunu “seminer notuydu canım” diye yutturmaya çalışanlar da Sıtma Savaş’ta çalışıyordu…
Fatih Camisini bombalamayı not etmişlerdi ama en kalabalık zamanı seçmek gerektiğini “seminer notu”na düşmüşlerdi.
Kimler mi, tabii ki Belediyelerdi…
Bahçeli elbette haklıydı…
33 askerin şehit edilmesinde, eline el bombası sıkıştırılan erin acımasızca öldürülmesinde olduğu gibi, muhtemeldir ki, Yunanistan’la aramızda savaş çıksın diye Yunan Jetlerini bombalamayı düşleyen, hatta bunu “seminer notu”na işleyen de Ağaçlandırma da çalışan bir görevliydi veya DSİ personeliydi…
Bahçeli sonuna kadar haklı…
Bu hakkının gereği olarak da eğer olursa, kuş gelip taşa değerse, barajın altında kalmayıp tek başına iktidar olursa AK Parti’den hem hesabını soracak, hem Osmanlı tokadını atıp, üstüne de şamarlamayı sürdürecekti…
Bileğine kuvvet Bahçeli’nin, vur sesi Orta Asya’dan gelsin…
İşte o zaman AK Parti gününü görecek, bakın daha neler olacak…