Önceki gün AK Parti’de temayül yoklaması vardı. Bir başka deyişle de partililer ortaya çıkan ve “çözüm için ben de varım” diyen aday adayları arasında, listede görmek istediklerini belirleyecekti…
Temayül, eğilim demek…
Yani, oy kullanan kişinin kendi özgür iradesiyle hangi aday adayını beğenmişse onu tercih etmesidir…
Temayül, ilgi duymadır…
Yani siyasi arenaya çıkan ve aday adayı olanlar içersinde bir veya birden fazla kişiye duyulan ilginin yansımasıdır…
20 Mart Pazar günü AK Parti, ülke genelinde temayül yoklaması yaptı…
Henüz ne kadar demokratik olup olmadığını bilmediğim bir usulle seçilen delegeler oy kullandı…
İlk kez bu defa mahalle temsilcileri de oy verdi…
Yani her ilde binlerce kişi sandık başına giderek, o kentin milletvekili sayısı oranında oy kullandı…
Büyükşehirleri bilmem ama küçük şehirler de oy kullananların gönlündeki adayla, sandığa yansıyanın farklı olduğunu görmek çok ilginçti…
Bir başka deyişle oy kullanma hakkı bulunan bazı kişilerin temayülleri eline tutuşturulmuştu…
Adayları ise gönüllerindeydi…
Bu ne kadar demokratik bilmem ama zaten “belirleyici” değil…
Umarım Ankara’da siyaset yapanlar da bu temayüllerin “birilerinin eline tutuşturulabileceğinin” farkındadır…
Temayül sonuçlarına bakınca aklıma Aysun Kayacı kızımız geldi…
Çobanın oyuyla onun oyu farklıydı…
Delegelerin oyuyla Aysun kızımızın oyu ne kadar uyardı bilmiyorum…
Ya da mahalle temsilcileriyle…
Özgür iradesiyle oy kullananlara zaten sözüm olamaz…
Ama “eline tutuşturulan” ve “bir tercihi de sen yap” denenlerin iradesi nereye gidiyor, onu pek anlayamadım…
Kendi egemenliklerini muhafaza etmek için ortaya koydukları aday adaylarından “hangisi olursa” diyerek sayıyı çok tutup, sonra da il, ilçe ve beldelere gönderilen isimlerin sandığa atılması, bir oyun da oy kullanacak kişiye bırakılması nasıl bir temayül oluyor?
***
İsterseniz bir de sonuçları değerlendirelim…
Sonuçları ilk gördüğümde, “bravo!” dedim, demek ki “Artık kariyerli vekil isteniyor” diye düşündüm…
Çünkü temayüle girenlerden birkaç fakülte bitirmiş, doktor olmuş, doçent, hatta profesörler bile vardı…
Ama bu öngörüm çok kısa sürdü…
Çünkü neredeyse tahsili olmayanlar da tercih edilmişti…
Belki başka bir şey daha var diye baktım…
Bulamadım…
Sonra hiç oy almayan kimse yoktu…
Az da olsa, çok da olsa oylamaya giren her aday adayı tercih edilmişti, sıfır çeken yoktu yani…
Listede “işte bu!” denen de vardı, “beğenilmeyen” de yer almıştı…
Hatta “bu aday adayı da kim?” diye merak edilip, sağa sola sorulan da vardı…
Sonuçta oy kullananların temayülü böyleydi…
Peki, bu temayülü kimler adına kullandılar?
Halkın adına mı, “eline kâğıt tutuşturulan” adına mı, kendi özgür iradeleriyle mi?
Doğrusu bu oylama tek belirleyici değil, iyi olan taraf bu…
Ancak, bunu bile bile vatandaşla dalga geçercesine “benim dediğim olacak, bakın istediğimi yaptırırım” demek bu insanları ne gözle görmek demektir, işte onu çok merak ediyorum.
Eğer her oy kullanan kendi özgür iradesiyle oy kullanmış olsaydı, kimsenin bir diyeceği olamazdı…
Ama “bunlara oy vereceksiniz, bir kişiyi de tercih edebilirsiniz” diye eline tutuşturulan kâğıdı, muhatabının yüzüne atacak hiç kimse yok muydu?
Sandığa yansıyan oy kullananların temayülü mü, “ben bilirim” diyenlerin mi?
Merak ettiğim bu…
Ama oy kullanmaya girenlerin “temayülüm elimde, adayım gönlümde” şarkısı kulaklarıma kadar gelince, bu oylamanın komediden öteye gitmediğini de anladım…
Bir şey daha vardı…
Yakında mülakat var…
Aday adaylarına sorulacak önemli bir de soru…
“Sen listede olmazsan, yerine kim olsun” diye…
Ve işte “ben olmazsam şu olsun” diyerek aday adayı edilen “istetme”ler var…
Merak etmeyin, istetme aday adaylarının cebinden bir şey çıkmıyor, trink ödeme önceden yapılıyor…
Ankara’daki “saflar(!)” da “Bu adamı isteyen ne kadar çok kişi var” deyip, aday ediyor…
Sonra da bize dayatılana oy vermemiz isteniyor…
Ne kadar demokratik değil mi?