Artık kahve köşelerinde “vatan kurtarma” adına yapılan “ne olacak bu memleketin hali?” yakınması gerilerde kaldı. Şimdi “ne olacak bu CHP’nin hali?” diye başlayıp, “CHP’yi kurtarma” planlı yapan yapana.
Her şey CHP’nin “bu defa da farklılık olsun” diye BDP’yle bayramlaşmasıyla başladı…
Kırık bir aşk hikâyesi değildi CHP’nin ki…
İktidar hırsı kaplamıştı her bir yanını…
Kurulduğu günden bu yana hiçbir “meşru” seçimde iktidar olamamıştı…
Ya “gizli oy, açık tasnif”, ya “dayatma”, ya “darbe”, ya da çok daha başka yollarla iktidar olacakları hissinin bertaraf edilmesi gerekiyordu…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kararlıydı; “iktidar olmamız lazım” diye çıktı er meydanına…
Ayak oyunlarıyla devam eden süreç de, kim hangi gün hangi koltukta belli değil…
Ama bugün CHP’nin Genel Sekreterlik koltuğunda oturan Süheyl Batum, CHP’nin BDP’yle seçim ittifakı yapabileceğini söylemişti…
İttifak, anlaşma, uyuşma ve bağdaşmadır…
Aynı zamanda da “oy birliği” demektir…
Yani oyu az olanların, seçimde hezimet yaşayacağını umanların başvurduğu bir yöntemdir…
Bir diğeri de “zaten aynı düşünüyoruz, ayrılığa ne gerek var” deyip, bekârlığa veda edip, siyasi evlilik yapmanın bir diğer adıdır…
CHP ile BDP’nin birleşme veya ittifak isteğinin ikinciye girdiğini sanmıyorum…
CHP’nin birinci varsayımla ilgili sıkıntıları var…
Ama karşılarında da “BDP” var…
Daha önce yaşananlar var…
SHP’yi bitiren ittifaklar var…
Fesatlar hemen “eksen kayıyor” dediler. Hani Türkiye’nin ekseninin kaydığını da sanıyorlardı…
Çiçeği burnundaki Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “eksen” lafına fena bozuldu…
CHP’nin ekseni kaymazdı, 70 yıldır bir adım bile ilerlemeyen partinin ekseni şimdi neden kaysındı?
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu “birleşme”ye sıcak baktı…
Genel Sekreteri Süheyl Batum sıcak bakmıştı ondan…
Sonra Genel Başkan Yardımcısı “soğuk” karşıladı…
Eski genel başkanı da “soğuk” karşılamakla kalmayıp, “iktidar hevesinin” insana neler yaptıracağını da hatırlatmıştı…
Kemal bey yine bildik numarasını yaptı, kıvırdı…
İttifak gibi bir arayışları yoktu…
İktidar olma gibi hevesleri vardı…
Muhalefet boyunlarının borcu değildi ya, hep muhalefet mi kalacaklardı?
Elbette hep muhalefet kalınmazdı…
Ama iktidar olmak için de “feda edilenler” iyice gözden geçirilmeliydi…
Çünkü iktidar olma hevesiyle, iktidar olma hırsı bir birine karışabilirdi…
Heves, insanı kamçılar; isteği, eğilimi, şevki belirler…
Hırs ise gözü karalıktır…
Bir dönemece girdin mi, her şeyi mubah görmeye başlarsın…
Daha dün ne dediğini unutup, her partiyle, her şartta, her türlü tavizlerle ittifak arayışına girebilirsin…
Altını oymaya çalışanların, amacının ne olduğunu sandıklar açıldığında fark etmeye başlarsın ama iş işten geçer…
Kemal bey, CHP’nin iktidar olma hevesinin olduğunu söylüyor/öyle sanıyor…
Oysa CHP’nin ve özellikle Kemal beyin “rüştünü ispat” etmek gibi derin kaygı ve korkusu var…
Bu da kendisini ve partisini hevesten, hırsa doğru hızla uzaklaştırıyor…
Kimileri bunu bilinçli yapıyor…
Kimileri Genel Başkanlarına destek için…
Kimileri de “seçimden sonra koltuk bana kalsın” diyerek, Kemal beyin gözünü hırsla bürümeye çalışıyor…
Kemal beye de “hırs” yakışıyor…
Bugüne kadar iktidar olamayan CHP’nin kendi liderliğinde iktidar olduğunun hayaliyle yatıp kalkıyor…
Tarihe geçecek az şey mi?
BDP’yle de olsa TKP’yle de olsa daha başka partiyle de olsa fark etmeyecek…
Daha düne kadar kimi neyle suçladıklarını unutup, “iktidar için” diye her şeyi mubah belleyecekler…
Eksenin kaydığı falan da yok, eksen yerli yerine oturmaya çalışıyor ama “gıcıklar” bir türlü izin vermiyor…
Yoksa ne güzel olurdu CHP iktidar Kemal Bey başbakan…
Rüyada canım…