CHP’nin Genel Başkanı Kemal Bey, kameralara konuştuğu gibi parti meclisinde konuşmadığı dün ortaya çıkınca bir kaypaklık tartışması da aldı başını gitti.
Kemal Bey, Parti Meclisi (PM) toplantısında, son günlerde ezber bozan demeçlerine açıklık getirmek zorunda kalmış. Hani parti içi muhalefetin sesi yükseldi ya…
12 Eylül’de yapılan referanduma “Hayır” oyu veremeyen ama vatandaşın “Hayır” demesi için yurdun dört bir yanını dolaşan Kemal bey, halk “anayasa değişsin” deyince referandum süresinde izlediği politikanın yanlış olduğunu anladı…
Çark etmek lazımdı…
Hemen, “Anayasayı seçimden önce değiştirelim” diyerek güzel bir manevra yaptı…
Böylece AK Parti’nin seçimden sonraya bırakacağı ve muhtemelen “Bize oy verin, tümden sivil anayasa yapalım” propagandasının da önünü kesecekti…
Aynı zamanda kayan tabanını da toparlamış olacaktı…
“Bakın, meğer CHP darbe anayasasına sıkı sıkıya bağlı değilmiş”, diye düşünenler olacaktı…
Halka rağmen siyaset yapan CHP’nin halk için siyaset yaptığı da ortaya çıkacaktı…
Bugüne değin izlediği antidemokratik girişimlerden de çark ederek, demokrat bir kimliğe bürünüp, demokrasi isteyen parti konumuna yükselecekti…
Ve gelsin oylar…
Önce oyunu başbakan bozdu…
Bir haftada anayasa değişmeyeceğini, bunun mümkün olamayacağını, amacın anayasayı değiştirmek için değiştirmek girişiminden çok, halkın beklentilerini karşılayan ve konsensüs ile değiştirilmesi gerektiğini söyledi…
Kemal bey çuvallamıştı ama kamuoyuna karşı da “bakın, biz istedik, onlar kabul etmedi” deme şansını yakalamıştı…
Ta ki Parti Meclisi’nde konuşana kadar…
Kemal bey, “Anayasa’nın bir haftada değiştirilemeyeceğini ben de biliyorum. Bu öneriyi siyasî bir manevra olarak yaptım, AKP’nin maskesini düşürmek için. Biz kaçan olmamalıyız. Manevra yapmayı bilmeliyiz.” diyordu…
Kimin maskesi düştüğünü ise kamuoyu geçmiş tecrübesiyle elbette biliyordu…
Parti meclisinde konuşulanlar sadece bunlar değildi tabii…
Kemal bey, referandumda alınan yüzde 42’lik oyun tamamının kendilerine ait olduğu iddiasında da bulunarak, “Açıklarsak MHP'nin baraj altından çıkma çabaları da olur.” diye düşünüyordu…
Elbette demokratikleşme konusunda çok önemli bir adım daha atmıştı…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 411 oyla kabul edilen anayasa değişikliğini, ya da bilinen adıyla başörtüsüne serbestlik getiren yasa değişikliğini, henüz imzaları kurumadan Anayasa Mahkemesi’ne götürüp, “ne olur bunu iptal edin” diyen kendileri değilmiş gibi, “gelin türbanı da çözelim” dedi…
Vatandaşa seslendi; “AK Parti çözemedi ama biz çözeceğiz.”
Bu “çözme” işi aslında biraz karışık…
MHP’de “türbanı çözeceğiz” diyerek halktan oy istemiş, seçimden sonra çözdüğü ilk türban kendi vekilinin başörtüsü olmuştu…
“Çözmek” ama neyi; sorunu mu, başörtüsünü mü?
Yok, hakkını yemeyelim, Kemal bey, “türbanı çözelim” derken sorunu çözmekten bahsediyordu…
Bunu da Parti Meclisinde açıyordu…
“Türbanı bilinçli gündeme getirmedim. Bu yönde soru sorulunca cevap vermek durumunda kaldım.” diye kendisini savunuyordu…
Bundan böyle “Kemal Beyi Okuma ve Anlama Kılavuzu” dağıtmamız gerekecek…
Böylece de neyi “bilinçli” neyi “bilinçsiz” söylediğini daha net anlarız.
Hem yine böylece parti tabanı da “genel başkanımız böyle dedi” diye savunmaya geçmez, “onu bilinçsiz söyledi” diyerek dikkate almaz(!)…
Katı laiklikten de taviz veriyordu Kemal bey…
Ama PM’de buna da “açıklık” getiriyordu…
“Laikliğin toplumun bazı kesimlerince ‘dinsizlik’ olarak algılandığını unutmayalım.”
O zaman biraz esnetmek lazımdı…
Kemal bey de esnetiyordu, zıplatıyordu, oynatıyordu…
İyi de çark ediyordu…
Bir şey daha var…
PM’de muhalifleri Kemal beye yüklenince o da kendisini savunmak zorunda kalmış; “Kaypak bir tabanımız var.” diyerek yaptıklarını, tabanı memnun etme adına yaptığını belirtmeye çalışmış…
Merak ediyorum, kaypak olan parti tabanı mı, yani CHP’ye oy verenler mi, yoksa “günübirlik” siyaset yapan parti yönetimi mi?
Belki de neredeyse 90 yıldır “halka karşı” izlediği tutum nedeniyle oy verenler gerçeği görmeye başlamıştır…
Bu da kaypaklık değil…
Ortada bir kaypaklık var, bunu kimse inkâr edemez ama kaypak olan CHP’ye oy veren insanlarımız değildir, bunu iyi biliyorum…