Bizde uzman çok! Her konuda, her alanda üstün liyakat alacak uzmanlarımız var. Ekonomi uzmanlarımız var mesela, yasa uzmanları, deprem uzmanları, siyaset uzmanları ve elbette ki tasarruf uzmanları. Hepsi “günü gelince” konuşanlardan...
Bugünlerde tasarruf uzmanlarımız sazı eline aldı ve tellere dokunmaya başladılar. Doğalgaza zam geldi, o zaman nasıl tasarruf ederiz diye tüyo veriyorlar.
Elektrik zamlandı ya, daha az elektriği nasıl kullanır, devlete daha az para nasıl öderiz diye ipucu veriyorlar.
Suya zam gelse su uzmanlarımız devreye girecek; suyu israf etmeyecek, cebimizi koruyacak altın tavsiyede bulunacaklar.
Benzine zam gelse, frene daha az basmayla ne kadar benzin tasarrufunda bulunacağımızı söyleyecekler. Kömüre gelse öyle, sebzeye, meyveye.. velhasılıkelam neye zam gelirse gelsin, nasıl daha az ödeyeceğimiz, ne kadar tasarruf edeceğimizi detaylarıyla anlatırlar…
Bir de fırsatçı mucitlerimiz vardır; Her zamda, monte ettikleri bir cihazla zammı size iade edebilirler. Daha az elektrik yakan, daha az benzin tüketen, daha az şunu yapan, bunu yapan diye…
Gündemde elektrik zammı var. Öyleyse nasıl daha az elektrik yakacağımızı, daha az para ödeyeceğimizi öğütleyenler ekranlara çıkar, gazetelerin sayfalarında kendilerine önemli yer bulurlar.
Mesela çay-kahve yaparken içeceğiniz kadar su kaynatabilirsiniz. Çamaşırları yüksek ısıda yıkamayın, buzdolabındaki sıvı yiyeceklerin üzerini kapatın. Dondurulmuş gıdaları derin dondurucudan 1 gün önce çıkarıp buzdolabınıza koyun. Fırın ve diğer ısı kaynaklarından uzakta olsun ki, serin kalmak için çok fazla çaba sarf etmek zorunda kalmasın. Hani fırın uğraşıp duracak “serinlenmek istiyorum, serinlenmek istiyorum” diye. Böylece çok daha fazla enerji harcayıp, yorulacakmış garibim.
Buzdolabı duvardan uzak olsun, çevresi, hava sirkülasyonunu etkileyen maddelerden de uzakta olmalı. Unutmayın, elektrikli cihazlar düğmesinden kapatmadığınız sürece enerji harcar. Cep telefonunuzu bile şarj ettikten sonra prizde bırakmayın, ne olur ne olmaz. Alimallah bir kuruşluk elektrik fazla harcarsınız da bütçeniz allak bullak olur.
Bütün bu önlemlerin doğalgaz için olanı da var, benzin için olanı da. Hatta aracınız LGP’liyse ona da bir çaremiz var. Biz de yok yok, her şey var.
***
Uzmanlarımız sadece hükümetlerin zammına çare olamıyor. Bu konuda henüz geliştirilen bir yetenek söz konusu değil. Siyaset uzmanlarımız bile zam hastalığına çare olamıyor. Ekonomi uzmanlarımızın alanına girmiyor. Sadece iyi niyetli veya şom ağızlı olanına göre değişiyor. Bunda da yandaş ve candaş olanlar olabildiği gibi ölümüne muhalif olanları da var.
Aslında ne ararsanız var. Deprem uzmanları bile “hükümetine göre” konuşma yetisi geliştirmiş. Siz başka uzmanların “hükümetine göre” konuşmayacağını mı sanıyorsunuz veya tasarruf uzmanlarımızın zam gelmeden konuşacağını mı düşünüyorsunuz, yanılıyorsunuz.
Çünkü medya, ekranlarını veya sayfalarını kime ve ne zaman açacağını iyi bilir. Hazır zam gelmiştir, o zaman vatandaşın ilgisini çekmek, reytingleri arttırmak icap eder. O zaman alanında uzmanlara “elindeki işi bırak da gel” deme vaktidir.
Hâlbuki göstergeler böyle değildi. Türkiye, hızla ekonomisi büyüyen ülkelerin ilk sıralarında yer alıyordu. Uzmanlar söylüyordu…
Uzmanlar, ülke ekonomisinin ne kadar büyüdüğünden bahsederken, vatandaşın ekonomisinin ne kadar küçüldüğü üzerine bir tek akıl yürütemiyorlardı. Vatandaş ayın sonunu getiriyor mu, evine ekmek alacak parası var mı, mutfakta kaynayan tencerenin içi dolu mu, boş mu?
Borçlar ödeniyor mu, yoksa hep ertelemeli mi gidiyor yoksa borçlar, bir başka borçla mı kapanıyor?
Bütün bunlar uzmanların ilgi alanına girmiyor. Hem buralar “siyasi” konular ve o zaman siyasi uzmanlarımız konuşmalı. Ama onlar da ekonomiden çok anlamaz. Öyleyse işi ekonomi uzmanlarına havale etmektir. İlginç ama onlar da hassas dengeyi korumak zorundalar. Yatırımcı korkuya kapılmayı sevmez. Keyfini hoş tutmak gerekir, aman canı sıkılırsa yatırım falan yapmaz da ülkemiz batar. El bebek, gül bebek büyümeli falan filan…
Bütün bu ilişkiler, Türkiye’de sağlıklı bir ekonomi ve siyasetin olmamasını sağlıyor. Herkesin bir kaygısı var, gözettiği var, karşı çıktığı var, körü körüne desteklediği var. İlginç ilişkiler zinciri, vatandaşın cebindeki deliği yamayacak bir çare düşünemiyor, düşünmeye fırsatları olmuyor.
Oysa önümüzde tarih gibi kocaman bir gerçek var. Evir oku, çevir oku, ders al, ders ver. Hangi hükümet nasıl kurulmuş, nasıl yıkılmış, nerede zor durumda kalmış, nerede paçayı sıyırmış.
AK Parti’nin iktidara gelişini düşünün. Ülkede hükümet denen bir kurum kalmamış. Ekonomi çökmüş, çalışanın maaşını ödeyemeyecek duruma gelmiş. Zamlar otomatiğe bağlanmış, neredeyse bir günde iki kere zam yapılacak hale gelmişiz. Dolar almış başını gitmiş, İstikrar derseniz yok, uyum derseniz yok, kargaşa derseniz çok.
Bütün bunların üzerine gelen AK Parti, bir umut oldu tüm insanlara ve her seferinde destek verildi, “belki bu sefer” denilerek cebindeki deliği gizlemeyi bildiler.
AK Parti, ekonomik bozukluk ve siyasi istikrarsızlık üzerine gelmişti. Getiren “mağdur” halktı. Getiren o halk, istediği zaman götürmeyi de bilir.
Dikkat edin, ülkedeki bütün iyi gelişmelere, demokratikleşmede atılan adımlara, gasp edilen hakların iade ediliyor olmasına rağmen ekonomi kötüye gidiyor, vatandaş düştüğü perişanlıktan çıkamıyor ve üstüne de çözülemeyen sorunlar nedeniyle istikrasızlık başlayacak görüntüsü veriyor.
2002’de gelen, ilanihaye kalmaz ama uzun kalmak için bir şeyler yapmak gerekiyor.
Tabii böyle bir niyetiniz varsa…
Twitimden seçmeler
Aldığım bir kararla tartışma platformlarında yorum yapmayacağım. Birkaç kendini bilmez yüzünden güzelim fikir jimnastiği heder olup gidiyor.