Bir süredir ülkemizde “iki dil” tartışması yaşanıyor. Daha doğrusu buna pek tartışma da denmez. “İstemezuk” diye feryat figan edenlerin bağırtısı denebilir. Hâlbuki Türkiye’de “iki dil” yok, “çok dil” var ve bu dillerin hepsi de kendisine hayat hakkı bulmalı.
BDP’lilerin “yerel yönetimlerde iki dil” isteğine “ülke bölünür” paranoyasıyla karşı çıkıldı, “bölünmez bütünlük”ten dem vuranlar, ülkenin elden gittiğini söyleyenler “kaygıyla” izleyenler, köşeden bakıp, tehdit için sahneye çıkanlar ve daha neler neler…
Ülkemizde Türkçe resmi dildir…
Bu anayasanın değiştirilemez hükmü arasında yer alır…
Ama buna rağmen, bu ülkede farklı diller, farklı lehçeler ve farklı kültür veya dinlere mensup insanlarımız yaşıyor…
Türkçe resmi dil olunca, dolayısıyla eğitimin dilinin Türkçe olduğu gerçeği de kendisini gösterir…
Öte yandan da “bir dil bilen bir insan, iki dil bilen iki insan” özdeyişine uygun olarak, farklı dillerde eğitim ve öğretim görülür…
Bütün okullarımızda yabancı dil teşvik edilir…
Evrensel dil haline gelen İngilizceyi öğrenmek, artık bir ihtiyaç ve bir ayrıcalıktır…
Fransızca da böyle, Almanca da…
Hatta o kadar güçlüğe katlanıp Çince ve Japonca öğrenenler bile var…
Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerimi daha iyi anlamak için Arapça öğrenenler de var…
Hâsılı dünyanın birçok ülkesinde konuşulan dilleri konuşmak, onların kültürünü öğrenmek, onların yaşam tarzı hakkında bilgi sahibi olmak, onların kaynaklarından dünyaya bakmak için bin bir zahmete katlanıp yabancı dil öğrenenler var…
Bunların birçoğu elbette özel kurslarla elde edilen kazanımlar…
Ama devlet okullarında da var…
Mesela sadece İngilizce eğitim veren okullarımız var; “resmi dilimiz Türkçe’dir” gerçeğine rağmen…
Fransızca eğitim alan öğrencilerimiz var, Almanca eğitim veren okullarımız var…
Bu dilleri ve bundan başka dilleri istemek, ülkeyi bölmez…
Ayrılıkçılık çıkarmaz…
“Resmi dilimiz Türkçedir” diye başlayan Anayasa maddeleri hatırlanmaz…
Söz konusu Kürtçe olunca kıyamet kopar…
Ne oluyor, “bu ülke, insanların konuşma şekline göre inşa edilip, konuşma şekline göre yıkılıyor mu?”
Demokrasimiz, her dil olduğunda tehlike arz etmiyor da, onlarca dile Kürtçe eklenince mi tehlike çanları çalıyor?
Cumhuriyetin temel nizamı, onlarca dilden etkilenmiyor da, Kürtçe’den olabildiğince etkilenip, sağa sola mı yalpalıyor?
Laikliği hiçbir dil tehlikeye atmıyor da, Kürtçe mi paramparça ediyor?
Ne oluyor, bu korku, bu kaygı, bu anlaşılmaz tutum ve tepki neden?
Bu ülkede insanlar “Türkçe esas olmak şartıyla”, istediği dilde eğitimi almalı, istediği dilde konuşmalı, istediği dilde yayınları serbestçe çıkarabilmelidir.
İngilizce yayın yapan gazeteler, bu ülkenin köküne dinamit suyu dökmüyorsa, Kürtçe yayın yapan gazetelerin dökmesini düşünmek iyi niyetle nasıl bağdaşır?
Oysa bu ülkenin kanunları var…
İngilizce yayın yapan da, Türkçe yayın yapan da, hatta Kürtçe yayın yapan da suç işleyince hukukun kuralları geçerli hale gelir.
Önemli olan hangi dilde yayın yaptığınız, hangi dili konuştuğunuz, hangi dilde şarkı okuduğunuz değildir.
Önemli olan o dillerde neler anlattığınızdır…
Ve anlatılan suç ise bu ülkenin de yasaları var.
Sağlıklı tartışma yerine kavgayı sevdiğimizden olmalı ki, her kafadan bir ses çıkıyor ama hiç kimse “yahu anadil, en temel hak değil mi?” diye sormuyor veya kabullenmiyor.
Elbette bunu dillendiren yazarlarımız, siyasetçilerimiz var ama gürültü arasında kaybolup gidiyor.
Has Parti genel Başkanı Prof.Dr. Numan Kurtulmuş da bunlardan birisi.
Sağduyulu bir ses veren sayın Kurtulmuş, “Türkiye'nin resmi dili Türçedir. Türkçe dışında başka bir resmi dilin kullanılması Türkiye'nin menfaatine uygun değildir, doğru değildir. Resmi dil Türkçe olmak şartıyla bu topraklardaki her yurttaşın kendi ana dilini, etnik kültürünü öğrenmesi, bunları öğrenmek için her türlü imkâna sahip olması, ana dilin konuşulması önündeki tüm engellerin kaldırılmasından yanayız. Bu çerçevede eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, Kürtçe ve diğer dillerin seçmeli ders olarak okutulması, hatta sadece ders olarak değil, kültürlerin ve folklorik birikimlerin seçmeli ders olarak okutulmasının hiçbir mahsur teşkil etmediği kanaatindeyiz.”
Ne olur, bütün bunlar olsa kıyamet mi kopar?