Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Davos benim için bitmiştir” dediği gün hafızlarımıza kazınan “Siz öldürmeyi iyi bilirsiniz” sözüyle birlikte “one minute” de dilimize pelesenk olmuştu.
Ve o gün İsrail ile İsrail dostlarını bir panik almıştı…
Türkiye, dış politikada kendisine yeni müttefikler mi arıyordu?
Uzun süren bir soğukluk, yerini rahatlamaya bıraktığı anda Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yapılan insanlık dışı saldırı, hedef tahtasına yeniden İsrail’i oturttu…
Bütün dünya, İsrailli yöneticilerin, İsrailli fanatiklerin, ırkçıların ne kadar zalim olduğunu, vahşeti ne kadar sevdiklerini, kandan nasıl beslendiklerini gözleriyle gördü…
Bütün dünyadan tepki gecikmedi ama yüreği yanan Türkiye, çok daha fazla tepki gösterdi.
İsrailli dostları yine bir telaş aldı, ne oluyordu Türkiye, yönünü başka ülkelere mi döndürüyordu?
Birçok ülkeyle vize kalkmış, vatandaş rahat bir nefes almıştı.
Bugüne kadar “düşman” bellediğimiz ülkelerle pekâlâ dost olabileceğimizi, ekonomik ve kültürel alışveriş yapabileceğimizi gördük…
Biz gördükçe, birilerini korkmaya başladı, ne oluyordu?
Bugüne kadar Türkiye’nin dış politikada izlediği “anlaşılmaz” tutumu terk edip, anlaşılır bir hale sokmanın alemi var mıydı?
Dostumuz belliydi…
Gazzelileri ablukaya alsalar da, bebekleri katletseler de, insanlara zulmetseler de İsrail dostumuz kalmalı, İran’a yanaşmamalı, Yunanistan’dan köşe bucak kaçmalı, Ermenistan’a uğramamalı, Suriye’den geçmemeli, Rusya’ya selam vermemeliydik…
Bütün bunların üzerine İsrail’in insanlık dışı saldırıları bardağı taşırınca verilen tepkilere, halkın ezelden beri devam eden tepkisi de eklenince caddeler, sokaklar, meydanlar doldu taştı.
Her bir yandan dostları İsrail’e lanetler yağdırılıyordu…
İsrailli yöneticileri değil, Yahudileri, İsrailli vatandaşları da topa tutan yok değildi…
Bütün bunlar AK Parti hükümeti döneminde olunca, bölgede AK Parti’ye, Türkiye’ye ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da farklı bir sevgi hâkim olmaya başladı.
Başbakan konuşuyor, tüm Ortadoğu coşuyordu…
Başbakan konuşuyor, ülkeler kendisine çeki düzen veriyordu…
Daha düne kadar süklüm püklüm ABD Başkanının huzuruna çıkıyorduk, şimdi dimdik durarak, her yerde hakkımızı alabiliyorduk…
Dışarıda hak alıyorduk ama içerideki haklar bir türlü verilmiyordu…
Olsun, İsrailli dostların böyle bir derdi yoktu.
Onların derdi, İsrail’le köprüleri atmamaktan ibaretti…
Yoksa vatandaş açmış, açıktaymış, işsizmiş, ana dilini konuşamıyormuş, özgürlük alanları darmış, demokrasi tam uygulanmıyormuş, fikir özgürlüğü yeterince yokmuş, hukuk baskı altındaymış, Ergenekon gibi yapılanmalar cirit atıyormuş, darbeciler her zaman diş biliyormuş.. falan da filan gibi konularla ilgilenmiyorlardı…
Onların dış politikadan anladıkları Amerika’yla müttefik, İsrail’le dost, bütün Ortadoğu’yla düşman bir politikaydı…
Şimdi her şey tersine dönüyor gibi bir görüntü algıladılar…
Algılamakla kalmadılar, bunu her gün bir adım daha ilerleyerek yaşıyorlar…
Ve tahammül edemiyorlar…
“Eksen kayıyor” diyerek, ülkeyi bulunduğu yerde sabitlemeye çalışıyorlar…
Kendi eksenlerinin kaydığından haberleri yok, bakış açıları değişince ülkenin ekseninin kaydığını sanıyorlar.
Oysa kayan eksen kendilerinin…
Şimdi gerçekten bir eksen kayması var mı?
İsrail dostları, dış politikayı Eurovision Şarkı Yarışmasında dost ülkelerin birbirlerine verdikleri oydan anlıyorlar…
Şarkı önemli değil, şarkıcı önemli değil, Türkiye Azerbaycan’a oy verecek, Ermenistan asla Türkiye’ye oy vermeyecek, biz İsrail’e oy vereceğiz, İsrail bize oy koklatmayacak, Yunanistan oyunu esirgeyecek.. böylece dış politikadaki eksen belirlenmiş olacak…
Oysa ortada bir şarkı yok, yarışma da yok, dostluk maçı da yapmıyoruz…
Üstüne üstlük, burada kabile de yönetilmiyor…
ABD’nin mandası da değiliz, uşağı da değiliz.
İsrail’e hiç mahkûm olmadık, mahkûm da kalmaya devam edecek değiliz.
Ortada olan bir zulümdür.
Bir vahşetin ısrarla devam ettirilmesidir…
Ve İsrail’in “ben yaparım, kimse hesap soramaz” türü efelenmesidir…
Burnunun sürtüleceğini ilk kez anladı ve ilk kez hangi konumda durduğunu kavramaya başladı…
Bu durum, eksenin kaydığı anlamına gelmez, eksenin tam yerine oturduğunu gösterir…
Aslında eksen bu da değil, dış politikadaki tavrının, adaletin, hakkın, hukukun, çok sesliliğin içeride de hazmedilmesiyle olacaktır…
İçeride kavga varken, dışarıda büyümek çok da bir şey ifade etmiyor çünkü…
Ama İsrail dostları bunu bile hazmedemiyor, eksenin kaydığını sanıyorlar…
Siz önce nerede durduğunuza bakın, yerinizi değişin, sonra bir daha bakın, çok daha farklı algılamaya başlayacaksınız…