Çocukluğumda oynadığımız kovboyculukta elime aldığım oyuncak silah hariç, hiç silahım olmadı. Silahım olmadığı için hiç üzüldüğüm bir zaman dilimini de hatırlamıyorum. Silahın her türlüsüne karşı olduğum gibi bugüne kadar hiç taşıma ihtiyacı da hissetmedim.
Ama hissedenler çok…
İhtiyaçtan, düşmanlıktan silah taşıyanlar olduğu gibi silah meraklıları, silah âşıkları, bir de silah manyakları var…
Avcılık, atıcılık dışında “insan öldürme” için belinde silah taşıyanlar da var, “kendimi korumam gerekirse” diye taşıyanlar da…
Bir de “beni adamdan saysınlar” diye taşıyanlar var…
Bu tipler genellikle “maganda” diye biliniyor ve nerede “tım tım” sesi duysalar silaha sarılıp havaya ateş açıyorlar…
Ve hiç suçu olmayan masum çocukların da kazara(!) ölümüne sebep oluyorlar.
Yani kısaca Türkiye’nin silah sicili pek de parlak değil…
***
TBMM’de bugünlerde bir görüşme var…
“Belde iki, evde beş silah” diye kamuoyuna yansıyan bir değişiklik görüşmesi, beraberinde de bir tartışmayı getirdi…
Meclis İçişleri Komisyonu’nda görüşülen yeni tasarıya göre, silah bulundurma ruhsatı sayısı beş, taşıma ruhsatı sayısı ise iki olacak.
Silah almak içinse sağlık ocağından tek doktorun raporu yetecek.
Buna ne gerek vardı diye ben de merak ettim…
Hani PKK bile “şimdilik” silah bırakırken, vatandaşı silahlandırmanın ne âlemi var?
Yoksa Ergenekoncular hepimizi bombalamaya başladıklarında kendimizi korumak için mi?
Belki de deşifre olan darbe planlarını hayata geçirmek isteyen çıkabilir…
Alimallah, ülkenin kan gölüne döneceği o zamanda, gözü dönmüş darbecilere karşı koymak için silahlı olmak gerek…
Yok öyle değilmiş…
Meğer bugüne kadar silah ruhsatı almada sınır yokmuş…
Parası olan, dayısı olan, ayısı olan silah alabiliyormuş…
Sadece silah almak için bazı görevlere geçenler bile varmış…
Silah edinmek için hayatında hiç yapmadığı mesleklere balıklama dalıp, mesleğin “m”sini bile bilmeyenler de varmış…
Ama buna rağmen de hem silahı alıp, hem de hiç bilmedikleri mesleklerde oy kullanır, hatta yönetici bile olurlarmış…
Hikâye anlatmıyorum, Türkiye gerçeğinden bahsediyorum…
Ne yazık ki böyle…
Bu ülkede “maça beleş girmek” veya “beleş otopark” için bile kendisini bir mesleğe adayan vefakâr insanlarımız var…
Silah bulundurmak için mi olmasın…
Parası olan silah alıyor, bir köşeye atıyor veya beline takıp, “kendini güvende” hissediyor, güvensiz olarak yaşadığının farkına varmadan…
***
Tasarıyı getiren vekillerin iyi niyetinden hiçbir kuşku duymuyorum…
Bugüne değin “sınır” bile konulmamış ruhsatı, “sınırlı” hale getirmek kendilerince iyi bir adım…
Ama bugüne kadar “bir tane” alınacağını bilen vatandaşın “kaç tane alabileceği” hayali değil, gerçeğiyle karşı karşıya kalmaz mıyız?
Yasada “miktar” yazmıyor diye “milyonlarca” silah alacak diye bir kural yok ya…
Ama “kanuni boşluk” dedikleri bu olsa gerek…
Şimdi boşluğu doldurmak istemişler…
İyi niyetli vekiller “belde iki” silahı uygun görmüşler…
Yetmemiş elbet…
Evde de silah ihtiyacı olacağını düşünmüşler…
Hani iftarda, sahurda gerek olur…
Yemeğe kimin geleceği belli olmaz ya, tedarikli olmakta fayda var…
Beldeki iki silahın dışında evde de beş silah bulundurma şansını elde edebilecekmişsiniz…
Şimdiye kadar sonsuzdu, şimdi ikiye beş…
Böyle savunuyor vekiller…
İyi niyetlerinden olsa gerek…
Yoksa kanundaki bir boşluğun farkına vardınız, sınırlama getirmeye çalıştınız da, bu milleti kovboy mu sandınız?
Silahsızlanma için çalışma yapacağınıza, bir kişiyi yedi silah sahibi yaparak, insanlara ne vermek istiyorsunuz?
Yasadaki boşluğu doldurmak güzel de, bunu “insaflı” bir şekilde yapmak gerekmez mi?
Yoksa birileri “bu millet sınırsız ruhsatı anlamadı” deyip, “hiç değilse yedi silah satalım” diye birilerinin kulağına mı üfürdü…
Ne bileyim, belki de parası olan silahlansın canım diye düşünülmüştür.