Büyük bir gürültü kopmuş, komisyon çalışamaz hale gelmişti. Dışarısı kadınlar hamamı da değildi ama bu gürültü neyin nesiydi? Komisyon başkanı daha fazla sabredemedi. Yerinden kalktı, kapıya yöneldi ve kapının önünde güvenlik nedeniyle bekleyen görevlilere sert bir sesle seslendi;
-Arkadaşlar! lütfen dışarıdakilere söyleyin sessiz olsunlar. Bakın burada milletin geleceğine yönelik karar alıyoruz. Kafamız karışırsa iyi adaylar seçemeyiz ve al sana karmakarışık meclis, karmakarışık ülke…
-Başkanım susun diyorum ama susmuyorlar. Bazı aday adayları “ben özelim” diyor, illa da erken girmek istiyorlar.
-Neden onlar dokuz aylık da, diğerleri yedi aylık mıymış?
-Bilmem ki, istersen sorayım?
-Haydi sor sor, çayda kahvaltı da yenir?
-Acaba nedir, nedir, diyeceğim ama anlamadım sayın başkanım?
-Valla ben de anlamadım kafayı yiyeceğim, gelsin bakalım şu dokuz aylık özel aday adaylarımız…
-Ergenekon Terör Örgütü sanığı aday adaylar bir adım öne gelin…
Salonda gürültü kızıl kıyamet bir hal aldı. Aday adayları beklemekten sıkılmış, en sona gelenin en önce alınmasına da tepkiler çığ gibi büyümüştü ama yapacak çok şey yoktu…
Kalabalığı yara yara korumalarıyla birlikte ızbandut gibi bir adam kapıya dayandı…
-Dur!
-Neden?
-Korumalar giremez, siz yalnız gireceksiniz…
-Ya içeride suikast yaparlarsa?
-Yapmazlar, suikast yapılacaksa onu da siz yaparsınız. Zeytinyağı gibisiniz maşallah, hep üstte çıkmayı biliyorsunuz, geç hadi geç kafamın tasını attırma…
Direnmenin faydası yoktu. Hem belki içeride çok kıl soru sorar, mahcup olur diye korumaları içeriye almamaya karar verdi;
-Siz bekleyin ama sakın kimseyi yaklaştırmayın, diye de talimat vermeyi ihmal etmedi.
Ergenekon Terör Örgütü sanığı olan Milletvekili Aday Adayı komisyonun karşısına geçti, aday adayları için ayrılan koltuğu beğenmemişti ama “köprüden geçene kadar” susmaya karar verdi.
Bu kararı o anda almıştı, nasılsa Silivri yerine TBMM’ye taşınacak, iki de bir “hastayım” diyerek “bizden olan hastane” arayışına girmeyecekti…
Komisyon Başkanı sakinleşmişti. En babacan haliyle; “otur oğlum” dedi…
-Bana oğlum deme, diye ilk tepkisini ortaya koydu…
Komisyon başkanı hata yaptığını anlayıp, düzeltti. Hani profesör olunca bir an için karşısında öğrencisi var sanmıştı. Oysa karşısındaki ülkenin dibine dinamit koymak için canhıraş çabalayan bir terör örgütü sanığıydı…
-İsterseniz başlayalım, dedi…
-Bana uyar, diye sert bir cevap verdi aday adayı olan Ergenekon Terör Örgütü sanığı…
-Neden vekil olmak istiyorsun?
-Yani bu da soru mu, boru olsa anlarım ama soru diye sorduğuna bak. Herhalde dokunulmazlık zırhıyla kaplanmak için. Şu AKP var ya anamızı ağlatacak. Ağız tadıyla bir darbe hazırlığı bile yapamıyoruz.
-Sadece dokunulmazlık için mi?
-Daha ne olsun, bir de memlekete hizmet için deyip sizi mi kandırsam?
-Yok kandırma, her şeyi açıkça konuşalım, yabancı mıyız?
-Yabancı değiliz canım, aynı amaca hizmet ediyoruz…
-Bak orada dur, neyse ikinci soruya geçelim, sizin özelliğiniz ne?
-Valla benim çok özelliğim var. Çok derin adamım mesela… Her türlü gizli işlerde parmağım da var, gövdem de. Şimdi bizim çocuklar darbe hazırlığı yapar, ben de darbenin medya ayağından sorumluyum. Darbe marbe beni kesmez, AKP gibi partiler iktidar olmasın yeter.
-Ama AK Parti iktidar…
-Diyorum ya işte AKP iktidardan gitsin diye uğraş veren kardeşlerime destek oluyorum. Maksat karanlık güçlere hizmet.
-Ama milletvekilliği de millete hizmet etme aracı değil mi?
-Yahu milleti ne yapacağım, zaten darbeyle milletin anasını ağlatmaya çalışıyoruz, sen de millete hizmetten bahsediyorsun. Zaten AKP’nin bu memlekete en büyük kötülüğü millete hizmet etme sevdasıdır…
-Peki neden AK Partiyi seçtin?
-Yoo ben AKP’yi seçmem…
-Ama vekillik için müracaat etmişsin…
-Ne AKP mi, vekillik mi, müracaat mı, ben yanlış yere mi geldim, bütün pislikleri mi de tek tek söyledim.
-Maalesef, yanlış partiye gelmişsin, lütfen sizi dışarı alalım, ense tıraşını görelim…
-Tamam, tamam kusura bakmayın, dediklerimi de unutun…
-Biz unuturuz ama bu millet sizin yaptıklarınızı ve yapmak istediklerinizi asla unutmayacaktır, neyse sıradaki gelsin…