Yasaların da bir dönemi var mıdır, hastalık hali, nekahet dönemi ve kanlı canlı koşup oynadığı, dinç bir şekilde zıpladığı zamanlar bulunur mu, diye çok merak ederim. Yani yasalar varsa, onun farklı dönemleri de var mıdır, var da biz mi hiç görmedik, hep darbe dönemlerinin artıklarına denk geldik?
Yasalar, toplumların bir arada yaşarken, karşılaşabilecekleri zorlukları aşma adına kaleme alınan kurallar bütünüdür de diyebiliriz. Yasayı çıkaran, halk adına görev yapanlar, yasaya uyması gerekense hem yasayı koyan hem de bütün bir halktır.
Yasalar, insan elinden çıktığından dolayı “
değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez” değillerdir.
Her yasa, bir gün değişir.
Bazı yasalar sürekli revize edilir, hatta bazıları gereksiz bulunarak kaldırılır.
Günün şartlarına göre ihtiyaç duyulan konularda bir düzenleme yapılması gerekir ve bu düzenleme, insanların daha iyi yaşaması, daha huzurlu olması, daha özgür bir hayat sürmesi açısından yapılır.
Bazen güvenlik, tüm yasaların askıya alınmasını sağlar, bazen huzur, bütün yasaların uygulanmasına gerek bırakmaz.
Özellikle terör gibi olaylar nedeniyle “
masum” insanları koruma adına, tüm ülkeyi açık cezaevi haline getirebilirler.
Devleti ve halkı koruma içgüdüsü, devleti ve halkı yıpratmaya kadar götürebilir. Koruma psikozu, beraberinde hastalıklı bir hali de getirir.
Bu nedenle iç karışıklık, aynı zamanda doğru düşünmemeyi, yanlış karar vermeyi ve yasaları önü alınmaz şekilde çiğnemeyi gerektirir.
Amerika’da 11 Eylül saldırıları sonrası binlerce, hatta belki on binlerce masum Müslümanın mağdur edilmesi, bu korkunun ve bu korkunun getirdiği yanlış kararların sonucudur.
Çünkü korkunca, sağlıklı karar vermek mümkün değil.
Korkan toplumlar, kendi özgürlüklerinden vazgeçmeyi bile göze alır.
Toplum korktukça, bir yaşam şeklinin habersizce değişmeye başladığının da farkına varmaz. Bir daha özgür olmaları neredeyse imkânsızdır ya da çok kolay değil, çok yakın değildir.
Türkiye’de yapılmak istenen aslında tam da bu…
Ülkeyi iç karışıklığa götürmek isteyen terör örgütleri, onların finansörleri, üst akılları ve dış destekçilerinin esas amacı, yasaların halkın özgürlüğünü kısıtlayacak şekilde daraltılmasıdır.
Halk ne kadar korkarsa, o kadar içine kapanır.
Devlet, halkı korumak için ne kadar güvenlik tedbiri alırsa o kadar nefret saçar.
Ve bütün bunların sonucu yasalar değişir, yasaklar gelir, özgürlük alanları daraltılır ve sürekli kontrollerle insanlar bunaltılır.
Sivil bir anayasa için yıllardır özlem duyan geniş kitleler, darbe dönemi anayasalarını arar hale gelir.
Baskı ve sindirme sonucu çıkan her yasa maddesi devletin kendini korumaya ve masum halkı korumaya dönük olsa da, masum halk da kendine çizilen dar çerçeve içinde yaşamaya çalışır.
Türkiye’de anayasalar, ir türlü özgür ortamda yapılmadı, yapılmıyor, yapılacak gibi de gözükmüyor.
2002’de AK Parti göreve geldiğinde, önce sivil anayasayı yapmayı engelleyen unsurların bertaraf edilmesine çok uğraşıldı.
Derin yapıların izale edilmesi, bu unsurların en önemlisiydi.
Ancak biri biterken, bir diğeri başlayan matruşka gibi sürekli “
derin” bir yapıyla uğraşmak, ona göre yasaları ve yönetmenlikleri değişmek, derin yapıların sızdığı kurumları aklamak için çok uğraş verildi ve uğraş sürdükçe tartışmalar da beraberinde geldi.
Çünkü siz özgür bir anayasayı, ancak özgür bir ortamda yapma şansına sahipsiniz.
Özgürlüğün kısıtlanmasını isteyen, ülkesine ihanet eden, hatta ajanlık yapanların bulunduğu yerde, teröre verilen açık destekler de ortadayken, sivil bir anayasa yapmak mümkün değildir.
Ortaya sivil bir anayasa koysanız da, darbecilerin yaptıkları anayasaya rahmet bile okutabilirsiniz.
Bu nedenle, terör olayları bitmeden, ihanet içinde olan partiler aklını başına almadan, bu ülkede sivil bir anayasa çıkacağını düşünmüyorum. Çıksa bile bu anayasa, özgürlük getirmez, aksine baskıcı bir anayasa olur ve biz 12 Eylül darbecilerinin başımıza bela ettiği anayasayı bile mumla ararız.
Sivil bir anayasa yapmak önemli olabilir ama daha da önemlisi özgür ve hiçbir korku barındırmayan yasa yapabilmektir.
AK Parti dışında, bu yasayı yapacak ve bu yasayı isteyecek bir partiyi ne yazık ki göremiyorum.
Ve zaten bütün kavga da, Türkiye Büyük Millet Meclisine bu yasayı yaptırmamaktır.
Bakmayın siz başkanlık sistemine karşı çıktıklarına.
Kendileri başkan olacak olsa, yasayı bugün değiştirir, yarını bile beklemezler…