Geçen gün işyerine gitmeden önce bir pastanede kahvaltı etmek istedim. Kahvaltı dediğime bakmayın, kahvaltı kültürünü kaybeden bir millet olarak yediğimiz ya simittir, ya poğaça ya da açma… Bir açma ile çaydan ibaret mükellef(!) kahvaltımı yaptım. Kahvaltı biter bitmezde alışkanlık ya sigaramı yaktım, daha bir nefes çekmiştim ki garson gelerek uyardı; “Kusura bakmayın, burada sigara içmek yasak” Haklıydı.. Kanun yeni çıkmış, kapalı alanlarda sigara içmeye “kısıtlama” getirilmişti. Doğaldır ki, Kanun çıkınca uygulamak gerekirdi. Kanunlar, uygulanmak içinçıkardı. Yasalara herkesin saygılı olması beklenirdi. Beklenmenin ötesinde herkesin yasalara saygılı olması gerekirdi. Garsonun uyarısı bana bazı şeyleri hatırlattı. Düşündüm, eğer dışarıdan bir gözlem heyeti gelse ve pastanede karşılaştığım doğal hali görse şöyle düşünürlerdi; “Bravo valla Türk insanına. Daha kanun yeni çıktı, mürekkebi bile kurumadı ama ülkenin dört bir yanında anında uygulanmaya geçti. İşte yasaya saygılı millet böyle olur, yasaya saygılı kurumlar böyle olur, yasaya saygılı kuruluşlar böyle olur” diye düşünür, 100 üzerinden 100 puan vererek ardına bakmadan giderdi. Oysa daha bilmedikleri çooook şey vardı. Eğer onları da bilselerdi, kesin yüz üzerinden bir milyon verirlerdi. Neyi mi? Mesela genelleme yapmak doğru değilse bile yaşananlardan anlıyoruz ki, bu milletin büyük bir çoğunluğu “vergi kaçırmayarak” yasaya saygılı oluyor. Kırmızı ışıkta geçmenin yasak olduğunu bildiklerinden hiç kimse kırmızı ışıkta geçme gibi yanlışa düşmüyor. Şehir içerisinde 50 kilometre üstü araç kullanan bulamayacağınız gibi, şehirlerarası yollarda da asla 90’nın üzerinde hız yapan araç bulamazsınız. O nedenle de bizde hiç kaza olmaz… Sahte fatura basma, sahte faturalarla az vergi ödeme gibi işlerle uğraşanlarla pek karşılaşmadığımızdan bunları hiç saymıyor, hele hele hortumcu, rüşvetçi gibi sıfatlara sahip az sayıdaki insanı kaale almaya bile gerek görmüyorum. Onlar az ama gıda maddelerine “sağlıksız” katkı maddeleri koyup, kısa yoldan zengin olanlarla karşılaşmak ise asla mümkün değildir. Çünkü biz millet olarak yasalara sonuna kadar saygılıyız. Öyle ki, daha geçen aylarda çıkan “başörtüsüne özgürlük “getiren yasa değişikliği de tıpkı kapalı alanlarda sigara yasağı kanunu gibi hemencecik uygulandı. Bununla kalmadı “eğitimde fırsat eşitliği” olduğu, “özgürtercih, bireyselbeğeni veya inancıgereğiörtündüğü”nden saygıyla karşılandığı bütün üniversitelerde haykırıldı. İnsanlar arasında ayrımcılık yapılmaması gerektiği söylendi, yasaya karşı gelen tek bir “yasaya saygısız” kişi bile çıkmadı. Daha da ileriye giderek, 80 yıldır kanunlarımızda yazılı olduğu halde unuttuğumuz sanılan maddeler var. Oysa unutulma yok; bir devrim olarak bugüne kadar bize inandırılan ve uğrunda nice kellelerin gittiği “şapka kanunu”nu harfiyen uyguluyor, bütün bir ülkeyi şapka tarlasına çevirebiliyoruz. Daha nasıl yasalara saygılı olalım Allah aşkına?! Sadece bunlar mı, hayır! Asla değil. Biz bütün yasa maddelerine saygılıyız. İhtilal yapmak, demokrasinin ırzına geçmek yasak olduğundan bu ülkenin hiçbir tarihinde ihtilal yapacak bir tek “kahraman” çıkmamıştır. Kurumlar kendi görevlerini bildiğinden, atanmış olduğuna bakmadan hükümete, devlete başkaldıran “muhtıra” veren, tankları Sincan’da yürüten “kahramanlar” da çıkmamıştır. İnsanları fişleyen, namaz kılanları tayin etmeyen, terfi ettirmeyen, eşi başörtülü olanları bir makama getirmeyen insanlar da yoktur. Herkes kanuni haklarına kavuşmada hiçbir engellemeyle karşılaşmaz. Hatta ödüle hak kazananların ödülü almasında kıyafet komedisi de yaşanmaz. Doğruya ödülü beyni alıyor, kıyafeti değil ya… Yasalara öyle saygılı bir milletiz ki, siyasete girecekler, -kazandıkları takdirde- görevde kaldığı süre boyunca alacağı maaşın yüzlerce katını harcamaz, kimse de kalkıp, “neden bu kadar para harcıyorsun?” demek zorunda kalmaz. Öyle yaslara karşı saygılıyız ki, ne kaçak işçi çalıştırırız, ne asgari ücretin altında bir ücret veririz, ne de sosyal haklarında kısıtlamaya gideriz. *** İşte böyle bütün bunları tam yapınca, yasalara karşı saygılı olmamız da kaçınılmazdır. Doğaldır ki, bütün bunları yapan bir millet, kurum, kuruluş ve kişiler nasıl olur da mürekkebi bile kurumayan kapalı alanlarda sigara içme yasağını hemen uygulamazlar? Uygularlar tabii… Çünkü biz Dördüncü Murat’ın torunlarıyız. “Yasak hemşerim” bize daha çok yakışıyor. Serbest etmek, özgür kılmak, özgürlük alanlarını genişletmek bize bir beden bol gelir. Çünkü bizde kanunlar “işine geldiği” şeklinde değerlendirilir. Şunu seviyorum “tamam”, bunu sevmiyorum “yolunu bulalım”, diğeri menfaatime dokunacak o zaman “açık kapı” aralayalım mantığıyla işi götürüyoruz. *** Sigara içmek sağlığa zararlıdır. Kapalı alanlarda sigara içme yasağına sonuna kadar katılıyor ve destekliyorum. Ama “bu yasayı uygularım, şu yasayı uygulamam” mantığının yanlış olduğunu, özellikle insanlara “hak” veren kanunların es geçilip, “yasak” getiren kanunların hemen uygulanmasını komik buluyorum. Ve merak ediyorum, nasıl oldu da bu yasa birilerince Anayasa Mahkemesi’ne götürülmedi? Hani 184’ü işine gelmediğinde 367 yapanlar vardı da ondan diyorum… Ve yine merak ediyorum, sigara sağlığa zararlı da içki faydalı mı? Halkın zil zurna sarhoş olup ortalığa düşmesi neden bu kadar çok isteniyor, sahi neden?