DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Naif Karabatak
Naif Karabatak
Giriş Tarihi : 15-02-2018 17:34

Donacak halim kalmadı

Üüüü..şşşş…üüüü..yyyy..ooo..rrr..uu..mmm… Üşüyorum kardeşim üşüyorum!Donuyorum yani. Tir tir titreme var ya ondan diyorum, üşüyorum.Bak, daha fazla dayanamayacağım, donacak halim kalmadı, anlıyor musun.. anlamıyor musun, buz gibi havada ısıtma sisteminiz yok mu, yok mu.. yani yok diyorsun. Çalışanlar olarak bu soğukta nasıl ısınırız, umurunda değil yani. Peki ben burada nasıl çalışacağım, ddıııı..ddddıııı… ddddııııı ederek kalan üç dişimi de bu mevsimde feda mı edeceğim. Çok da tın diyorsun yani, eee çok da vicdansızsın ama bunu deyip istifayı basamıyoruz, çünkü işe ihtiyacımız var. Hem üşürüm hem de çalışırım, aha da sana inat, bu da sana kapak olsun. Sen bizi dondurdun ama biz basmadık istifayı. Git kendi derdine yan…
Şaka bir yana değil, çünkü bu bir şaka değil.
Hayatımın neredeyse tamamında üşüdüm, ısınmayı ne zamana bırakacağım, şimdi onun hesabını yapıyorum.
Orta halli bir ailede büyümedim, orta halin de birazcık altında bir ailede büyüdüm. Belki de ben büyümedim de zorla büyüttüler, ne bileyim işte dona dona büyüdüm, donacak halim bile kalmadı.
Bizim zamanımızda merkezi ısıtma, kalorifer, akaryakıt, kombi, klima..gibi ısınma sistemleri yoktu. Herkesin evinde soba vardı, zenginlerin evinde ise uyuyan soba…
Bizim soba uyumazdı, biz boğardık.
Odun varsa yakar, yoksa sus lan der, sustururduk.
Dolayısıyla kış mevsiminin yarısını ısınır, diğer yarısını da ısındığımız günlere sayardık.
Evlendiğimde aynı evde bir oda tahsis edildi, sobası yoktu tabii…
Bir elektrikli soba aldım, akşamları yatmadan yarım saat önce odanın soğuğunu kırmak için yakıyor, sonra da bir kaza olmasın diye yatarken söndürüyorduk. Isınmak içinse başımıza yorganı çekiyor, nefesimizle ısınıyorduk.
Hayatımın 3 yılı böyle geçti, 24 yılı da yarı yarıya ısınarak.
27 yıl sonra bir ev yaptım, babamın evinin üstüne.
27 yılın acısını çıkarmak için her odaya soba kurdum, klima aldım, katalitik denen tüple ısınma aracı da aldım. Her bir şeyi tamamladım ve kışı bekledim. Gel ulan kış gel, geleceğin varsa, soğuğunu kıracağımız malzemelerimiz de var.
Kış geldi ama bizim ev yeni, her taraftan rutubet yapıyor. Ne yaparsak yapalım ısınmıyor, donuyoruz. Yakıyoruz sobayı, yakıyoruz klimayı, yakıyoruz katalitiği ve ödüyoruz faturaları ama donuyoruz…
4 yıl da böyle idare ettik…
Sonra baktık olmuyor biz de kaloriferli bir eve çıktık.
Bir apartman dairesi kiraladık, bastırdık bir yıllık peşini, kurulduk dairemize…
Şimdi kış gelsin bakayım, bize hayatı buz gibi eden, bir türlü sırtımızı da, kemiklerimizi de ısındırmayan kış gelsin de görsün gününü. Gelsin de görsün donacak halimiz var mı?
Bizi çok da bekletmedi kış denen o hain mevsim…
Geldi, geldi ama biz de hazırlıklıydık…
Kaloriferimiz vardı hem de akaryakıtla çalışıyordu. Düğmesine basıyordun çalışıyordu, basıyordun kapanıyordu…
Daireyi kiraladığımız ev sahibimiz bizim dairenin bir üstünde oturuyordu. Sabah namaza kalktığında kaloriferi yakıyor, abdestini alıyor ve sonra kapatıyordu. Yani alt tarafı 10, bilemedin 20 dakika yanıyordu. Elektrikli ocak bile daha fazla yanardı. Onunla birlikte biz de sabah namazına kalkıyorduk, buz gibi havada, buz gibi suyla abdestimizi alıp, titreye titreye namazımızı kılıyorduk.  Dışarıdan gören de bizi ha uçtu, ha uçacak evliyalara benzetebilirdi. Oysa biz üşümekten titriyorduk, cezbeye gelmekten değil.
Neyse canım, herkes uyandığında zaten kalorifer yanar…
Yanmıyordu…
Gündüz hava güzel, kalorifere ne gerek vardı, değil mi?
Akşamüzeri saat beş gibi neyse ki kaloriferimiz yanıyordu…
Ev sahibimiz yatsı namazından dönede kadar ısınmada bir problemimiz olmuyordu. Hani öyle terlemiyorduk, don-gömlek evin içerisinde gezmiyorduk ama olsun, battaniyeye sarılarak otursak da ev sıcaktı işte, daha ne olsun…
Yatsı namazından dönen ev sahibimiz, kaloriferin kapatma düğmesini bulmakta hiç zorlanmıyor ve ondan sonra da eve gönül rahatlığıyla çıkıyordu.
Komşularla oturduk, kafa kafaya verdik, sırtımızda battaniyelerle ve titreye titreye dertleştik, bu böyle olmayacaktı. Bir darbe yapmak lazımdı, artık bir ihtilal şart olmuştu. Apartman yönetimini ele geçirmeli, kaloriferin kanını kaynatmalıydık, ısınmayı cehenneme bırakmamalıydık. Yönetimi alırsak ısınırız diye hayale dalarak ısındık, ısındık ve ısındık…
Birinci ay çabamız boşa gitti.
İkinci ay birazcık yol aldık.
Üçüncü ay, sanki biraz yumuşadı.
Dördüncü ay kış bitti…
Bizim yönetimi devralma planımız suya düştü, darbemiz karşı darbeyle “yumuşakça” geçiştirildi. Neyse bahardır, yazdır, sonbahardır derken kıştan önce yeni bir plan daha yapardık. Bu defa yumuşak karşı koyuşa karşı da bir plan geliştirirdik.
Kış mevsimi, yaklaşınca darbe komisyonu yeniden toplandı, çok uğraş verdi ama artık donacak halim kalmamıştı, evden çıktım. Bir hafta sonra benden arta kalan darbe komisyonu başarılı olmuş, yönetimi ele geçirmişti ama ne yapalım, ben meydanı terk etmiştim…
***
Yeni taşındığımız bir siteydi, üç bloktan oluşuyor ve toplam 25 daireydi. Daha önce bu sitede birkaç kez misafirliğe gelmiştik, çok güzel ısınıyor, hatta şıpır şıpır terliyordun bile…
Öyle değilmiş…
24 daire gerçekten de çok güzel ısınmıyormuş, sadece bizim tuttuğumuz 25’inci dairenin kalorifer sisteminde sorun varmış ve ısınmıyormuş. Yani öyle böyle değil, hiç ısınmıyormuş.
Ev sahibi yurt dışında ve biz de evi bir aracıdan kiraladık, derdimizi de kimseye anlatamadık. Neyse ki klimamız var, katalitiğimiz var…
Isınmıyoruz ama kömür parası ödemek zorundayız, her ay en önce ben ödüyorum, üşüye üşüye…
Çok dert etmedik, kış dediğin 4 ay, yakıyoruz klimayı ödüyoruz faturayı…
Yetmeyince yakıyoruz katalitiği, takıyoruz tüp gazı…
Herkes bin lirayla kışı geçiriyor, biz iki bin lirayı bulduğumuzda seviniyoruz…
Yönetime söylüyorum, “bak herkesin evi sıcak, üstelik de kalorifer kazanı bizim dairenin altında. 24 daireyi biz ısıtıyoruz, bizim daire ısınmıyor. Bizim daireye gelen boru tıkalı, bir baktırsak.” Yok diyor, tesisatı tümden değişmek lazım.
Olmadı tabii…
İki kat yakıt parası ödeyerek, yarım kat ısınmak bütçemizi zorladı. Çıkmaya karar verdik, kendi evimize taşınacağız.  O arada yönetim komple bakım için kalorifer tesisatçısı getirdi. Benim gösterdiğim boru tıkalıymış, dirseği değiştiler, sorun çözüldü ama biz çıkmaya karar vermiştik bir kere…
***
Taşınacağımız ve bize ait olan ev bir sitedeydi. Site, iki bloktan oluşuyor, 6 katlı ve biz altıncı kattayız. Isınma sistemi yerden ısıtmalı ama sanki hayalden ısıtmalı gibi. Daha önce kiraladığımız ev sahibi gibi düşünen bir yönetim var burada da.
İki yönetici ve bir kaloriferci sabah akşam içiyorlar, içip içip şarkı söylüyor, türkü söylüyor ve ısınıyorlar. Kalorifer ise ayık kaldıkları zaman yakılıyor ama en düşük derecede. Birinci kat ısınıyor, ikinci kat biraz daha az ısınıyor, üçüncü kat biraz daha az, dördüncü kat biraz daha az, beşinci kat eh işte, altıncı katta tık yok…
Başa dönmüştük. Yakıt parasını en önce ben ödüyorum, klima yakıyor, katalitik yakıyor, ısınmaya çalışıyorum. Allah’tan bir gram kaloriferden ısınma sağlayamıyorum. Eee ev bizim, kapıyı çekip gidemezsin. Çok uğraştım ama yönetime bizim ısınamadığımızı anlatamadım.
İkinci kış da kaldık, üşüye üşüye faturaları ödedik durduk, ödedik durduk. Sonunda dayanamadım, evi sattım.
Yeni aldığımız ev gerçekten de güzel ısınıyordu. Hiçbir sorun yoktu, tak ki “kombiye” geçene kadar. Ortak giderde yanan kömürlü kaloriferde “yöneticimiz uyuyor mu, kömür atın, donuyoruz” diyenler, kombiye geçince kombinin düğmesine dokunmaya korkar oldu. Üst katımız soğuk, alt katımız soğuk, biz de ne kadar yakarsak yakalım buz gibi, üşüyoruz.
Sonunda kısmetimiz kalktı, İstanbul’a taşındık. Bir köyde oturmak istiyorum. Önce Kadıköy’de, sonra Ortaköy’de bir ev tuttuk. İkisi de ısınma yönünden sıkıntılıydı, bizim temel sıkıntımız da ısınmaydı. Çocukların işi gereği Güngören’e taşındık. Bulduğumuz evin üstü boştu ama altı doluydu, ısınırız diye düşündük. Yanlış düşünmüşüz, alt taraf da kombinin düğmesine vebalı muamelesi yapanlardanmış, ısınamadık!
Halen ısınamıyorum, donacak halimde kalmadı…
Çalıştığım yerde ben ısınırım, evdekiler donar diye üzülüyordum, çalıştığım hiçbir yer “ısınan bir yer” olmadı/olamadı.
İstanbul’a ilk geldiğimde Karaköy’de bir şirkette Muhasebe Müdürü olarak çalıştım. Ofisim otelin en alt katındaydı, yani zeminde. Otelin ısınma problemi yok, cayır cayır yanıyor. Zaten yanmazsa müşteri kaçar ama bizim kaçma gibi bir şansımızın olmadığını bile işveren, zemin katın nasıl ısınacağını düşünmemiş. Biz de elektrikli ocakla ısınıyoruz ama önümüz Antalya, arkamız Erzurum donuyoruz.
Sonra Bağcılar’da bir hastanede İnsan Kaynakları Müdürü olarak çalışmaya başladım. Çalıştığım ofisi hastanenin hemen karşısında “kiralık bir apartmanda” olduğu için sevindim. En azından hastane ortamından uzak kalacaktım. Öyle değilmiş, hastane ısınıyor, bizim orası serinleniyor…
Sonra yine Bağcılar’da bir şirkette İnsan Kaynakları Müdürü olarak çalışmaya başladım. Bunlarınki hepsinden daha ilginçti. Sadece koridorda merkezi ısıtma var ama odalarda yok. Koridor ısınıp cayır cayır yanmalı ki, odalar da ısınsın. Tabii böyle bir şey olmuyordu ve biz dona dona çalışıyorduk ki, donacak halimiz bile kalmamıştı.
Sona düşündüm, suç bunların değil, benimdi. Sanki birleri “Bu adam donacak, bütün âleme ibret olarak” diye bir ferman yayınlamış ve o isimsiz ferman, sürekli yürürlükte kalmış.
Bu gidişle artık cehennemde ısınırız ama biz cennete gitmek için çalışıp çabalayacaktık, cehenneme gitmek için değil!
 
 
Naif Karabatak

Naif Karabatak

DİĞER YAZILARI Adıyamanlının ağzına bir lülük köfte! Sana patronun kim olduğunu göstereceğim! Yeni Kabine ve Hulusi Akar Cumhurbaşkanı adayları… Naif Karabatak Gizemli kız ağlıyordu! Osman amcanın eşeği ve ilham! Bir Güneş Motel Olayı Öykünmesi Hayata ‘bu pencereden’ bakın Çiftliğinde boğ beni! İK açısından kadın ayrımcılığı Bir zamanlar utanıyorduk… Naif Karabatak Vapura binip deniz görmemek 1950’li yıllarda Adıyaman… Amatör ruh ve profesyonellik Ne kadar vatandaşsın, parasız kalınca anlarsın Hayatımı geri istiyorum Sanki biz çok adalet istiyoruz! Hamza’nın kıskandıran dokunulmazlığı Medyanın olaya bakış şekli Tren ne zaman kalkıyor? Elimde büyümüştü kerata! Biz orucu iyi tutuyoruz… Bir diktatörü tanıma dersleri Samimiyet ve köprüdeki dayı! Kıtlık Öncesi Hazırlık Ezikliğe gönüllü olmak Özür seanslarına buyurun… (1) Darbenin itirafı Her şeyi paralele bağlamak… Darbe öyle değil, böyle vurulur Ülkemizde kaç fikir var? İnadına yatırıma yeni adres Bizi boşayın hâkim bey Ama o fakir Tütün ve dokunulmazlık İnsanlara dokunmadan dokunun Yıldırımların Bin Ali’si Başkanlık bizi parça pincik eder! Fikrini yalanla savunmak… Köşe yazarlığı ve pratisyen hekimlik İtinayla ezber bozulur Dokunulmazlık ve erkeksen çık dışarı Alışkanlıklardan kurtulmak Yasalar ve dönemler Gazeteci ne zaman ağlar? Irkçılığın iki esas nedeni Bomba mı önemli, bombacı mı? Onlarda hain varsa bizde de var! Kaçınılmaz olan savaş mı? Vefasızlık ve nankörlük Aşağılanmaktan zevk almak… Bir samimiyet testi olsaydı! Yıllardan arta kalan Türkiye Milleti veya Türkiyelilik Hakaret ederek kendinizi sevdiremezsiniz Terörün insanlıkla ilgisi yok Hiç mi insanlıktan nasiplenmediniz? Kan üzerine yumurta pişirmek Hakaret ederek hak arama Dedikodu, laf olsun diye yapılmaz Sayın Cumhurbaşkanı’na Sesleniyoruz! Diyanet ve zorunlu din dersi İHH Ortadoğu, Kürtler ve Barış Siyasetin boş vaatleri Aday Adaylarına… Tarih'te yerini alsın diye... Atatürk Heykeline Karşı Olmak Kısa kesin, Barış Havası Olsun İşte benim aday adayım! Yapabildiğinizin en iyisi bu mu? Varsayalım adaylık sizin elinizde Eleştiri kültür(süzlüğ)ü Hiçlik de bir makamdır, en âlâsından Katliam için yürüyenler ve öldürenler Dayatma mı, dayanma mı? Bu kadar doğru insan zor bulunur AK Partiyi ayakta tutan iki neden Bir operasyon ya yanlıştır ya değildir Anıların heybeme sığmaz, biliyorum Yeni üsluba, yeni bir duruş Kaşıyın, korkmayın kangren olmaz! Mazlumdan yanayız ama… Eylemlerin toplumsal karşılığı Nihayet Akil İnsanlar Konuştu Sokaktaki normal insanlar Bekir Coşkun Orta Çağ yazarı mı? Kelli felli yazarlar ve yazdıkları Yahudilerden Mektup Var! Erdoğan’a en büyük desteği verenin hal-i pür melâli Gazze’de çocuklar ağlamıyor Veda Hutbesi kimlere hitap ediyor? Hangi adaya niye oy vereceksiniz? Erdoğan’ın unutamadığı gözler, bu gözler! Tayyip Erdoğan olmasın da… Zoraki aday; Ekmeleddin İhsanoğlu! Bayrak, bir bezdir ama her şeydir Atatürk olsaydı #gezi olmazdı! Siz buna özgürlük mü diyorsunuz? Biz vatandaşlıktan istifa edelim! Biten köhnemiş zihniyettir İyi gaz vermişler ama bu gaz uçurmaz! Millet, başkanını seçecek Ne Kürtçe! Ne Arapça! İllada da Türkçe!!! Bir paralelci gördüm sanki! Seçimin bittiğini birisi söylesin! Düşünün ama lütfen sessizce! O lahika yeniden yazılsaydı! Hem yalancısınız, hem korkak! Ahlaksız olan siyaset değil! Siyasete turp suyu sıkmak İdeoloji kalmamıştı, parti de kalmadı Gündem ve gündem olamayanlar En kolayı, iktidar yalakalığı! Manidar nihayet bulundu! Yılın en bi şeysi! Dershane biterse cemaat biter! Yüzümüzdeki maskeler bir çıksa… Cehenneme kadar yolun var! Düşmanlık nerede saklı, bulsak! İşaretler son çırpınış olmasın! Cemaatin siyasete bulaşmamışını severim! Bizim meselemizi sahiplenebilmek Biraz siyasete müdahale edip, geleyim! Benim Atatürk’üm, senin Atatürk’ünü döver! Ertuğrul Özkök Hidayete Ererse! Müslümanlar seks yapamaz! İkimiz bir ‘Fidan’ın güller açan dalıyız! Kadının düşünme yetisi elinden alınmalı! Kutsal andımız kaldırılamaz! Bu da yetmez ama evet! Marjinallerle nereye gidelim? Dursun Çavuşluğun âlemi var! Ermeni’sin, disiplinsizsin! Barış derken kızaran yüz yok! Merhaba Baba, Merhaba! Şerefsizliğin adını Sisi koydum! Cemaat tasfiyesi yazarlara mı kaldı? Birand itirafındaki ibret Bu gidişle daha çok zırlarsınız… Bir taşın üzerinde öylece oturmak… Belden aşağı ama tam yerinde! Hepimiz halkız da, siz kimsiniz? Gazeteciler, yazarlar ve şakşakçılar Bir koşu destan yazıp geleyim! Sen halksan, biz kimiz? Talebim var, sakın kabullenme! Gerici taleplerle ilerici olunmaz! Fuhuş ve içkinin öteki yüzü Basına kapalı bölümden düşünceler… Barış olsun, konuşacak çok şey var! Hem vallahi, hem de billahi barışıyoruz! Akil insanların derdi ne? Yapıştır, TC’yi Yapıştır! Akil İnsanlar Fişleniyor! MHP Terör Örgütü mü oluyor? Nevruz’un adı barış oldu! Kandil’i yakar, İmralı’yı yıkarız! Barış güzel ama anlatmanız çok kötü! Sizi meslek sahibi yapmadım ya oh olsun! Barışa kan, kin ve nefret bulaştırmayın! Niyet, postun altında gizli İçimizdeki Ergenekon! Devlet mi zalim bizler mi? Bir iyilik yapın ve susun! Amaç akan kanı durdurmaksa… Umut güzel ya çaba? Allah devletimize zeval vermesin! Yargı bağımsız olursa haber verin! Adıyaman kadar başına taş düşse! Bana inancını söyle, hakkını savunayım! Kaçacak yer bulsa “kaçak” olacak! Öldürenin kazandığı görülmedi! Keşke bu ümidi büyükler de verse! Dün konuşan başbakan değildi! Ben böyle bir onur istemiyorum! Nefes alıp verenlere selam yollamak Evlat acısı başkadır Siz hiç mülteci oldunuz mu? Terörün kolay geçiş güzergâhı! Başkasının acısına gülenler Her şey dursun, başkan yürüyecek! Elimizden kayıp gidenler… İmamın Rüyası! Ucu dokunmaya başladı! Yargı ne işe yarar ki? Dün “biz” eziliyorduk, bugün “bizler” eziliyoruz! Yazardan siyasetçi olur mu? Gücün kontrolü Falanca üniversitenin rektörü kimmiş? Yeni Gözdemiz; Star Gazetesi! Kentin yazarı olmak… Antidemokratik protokolle demokratikleşemeyiz! İdris Naim Şahin’in vatandaşı olamamak Kongrelerin parmak adamları Hükümetler zamla gelir, zamla gider Taraf, bertaraf edilmeden! Oyun kuranların bilmediği… Ne size mahkûmuz, ne de size mecbur! Ve kar yağar umutlarımıza! 48 yıllık muhasebe! Dersim’in Anıl Çeçen’i… Elifi Görsen Mertek Sanırsın! Pardonların en iğrenci Sen de masa müdürü ol! Tütün bu, boru mu? Dersimi konuştuk bitti mi? İşgal etmezlerse biz ederiz! Vefasız bir meslek; gazetecilik Badem gözlü bayramlar… Ölüme en yakın insanlar burada yaşar! Yüzen adacıklar yok olurken… Bahçeli’nin terör çözümü Hizmet ehlinin hizmeti! Korku, Paranoyayı Doğurur Çelikhanlı olsaydım… Ses kaydından kim nemalanır? Sevindikleri şeye bak Terör ve artan faşizm Özelleştirmenin en kötü yanı… Bu ayıp size yeter! İnsanlığın başladığı noktadayım… Akla ters olmayanı gösterin! Ne verdin be usta! İrtica nerede, gören var mı? BDP Ne İst(em)iyor? Ses ver, ıslık çal! Koşun, Birlikte Küfredeceğiz! Başkandan Mektup Var! Tercihimi adaylar belirleyecek Ergenekon Sanıkları Mülakatta Temayülüm Elimde, Adayım Gönlümde… Gönlünüz kimden yana? Gazeteci “darbe” yapar mı? 14 yıl önce, 14 yıl sonra Avukatlık yetmedi, bizzat üye olacak Bir rol modelin gidişi Angut Telefonun Ucunda… Ucubelik tartışmalar… Nerede yaşamak istersiniz? Kültür TPAO’ya, Turizm Emniyete Emanet Apaçiler Gözaltına Alınınca… İşte Sağduyulu Bir Ses Kürtçe konuşanlar “millet” değil mi? CHP Kürsüsünde Tayyip Erdoğan Çakması Devlerle Kapışan Merinos Wiki, “teğet” mi geçiyor Bahçeli Sonuna Kadar Haklı! CHP’deki hırs mı heves mi? Sapıklık Ruhumuzda Var! Kavun Karpuz Yata Yata Büyür! Kantarın Topuzu Başına Düşmemeli Sarkozy’in İnadı, Çalışanın Direnci Ben bunun neresini düzelteyim? Kusturıca ve İkiyüzlülüğümüz Kaypak olan taban mı? Saadet’te Vefa ve Vefasızlık Değişmeyen “Tek” Parti Konuştukça Battı, Battıkça Konuştu Bir Bayram Klasiği Ne kadar da benziyorlar… Boşluk doldurmanın cinliği mi? MHP’de Bir Oyun Var! Evren’in Cumhurbaşkanlığı Unvanı Alınsın! “Esas” milletin işi, sizinki “yaş” iş Sıcak, Kalabalık, Coşku, Başbakan ve Evet! Herkes İşini Yapmalı Yeni bir dünya keşfedildi Yeni Şamar Oğlanı Bulundu Bahçeli’nin ki cehalet mi, kasıt mı? Ergenekon Çok Yaşa! Eksen, nereden kaydı? Fetullah Gülen’in Sözleri… Kıyafet serbest ya kafalar? Kamera Bahane, Çözümsüzlük Şahane… Ne Haliniz Varsa Görün… CHP Bugün Ne Yapacak? Kıvırıp durmayın… Merak Ettiğim Üç Şey… Ben varsam iyi, yoksam kötü! Siyasetin “şık” davranışları Vatandaşın Ergenekon’u… Kan Üzerinden Siyaset Yapmak… Kuduz Köpekleri Özgürleştirelim! Özrü Kabahatinden Büyükler… Havşeri ve Çelikhan Caddesi Vazgeçil(e)mez Adaylar Hatayı Telefi Edebilmek… Metiner ve Bakış Açısı Kriz Sardı Her Yanımı! Gerger, birliktelik ve güzelim nar… Bir İstifa ve Yansımaları Tamirhane Bile Kurtarmaz Dışarıdan mı baksak ne? AK Parti’nin Aldığı Yara Ben Bir Şey Anlamadım! Bravo Celal Erkan’a… TSK’da ihmal olmaz mı? Aynı Heyecanı Yaşatmak Bir yazı ve sonrası… Basına Söven Yönetici Kim? Zehir zıkkım olmaz mı? Sivil Olamayan Örgütler… İstanbul’da Ramazan… Porsuk Çayı Üzerinde… Bağıranlara Dikkat! Savaşanlar ve Dangalaklar… Dost Dediğin… Varlık İçinde Yokluk Çekmek Uzungöl’ün Bambaşka Güzelliği Çocuklara “Masum” Tehlike Hormonlu Hormonsuz Kafalar… Kim Bu AK Partili? Sesi Kesilen Yerel Basın, Sesi Kesilen Halk Sahi Biz Ne İstiyoruz? “Hani Lan Senin Şapkan?” İki Haber ve Babacan Yasalara Çok Saygılıyız Canım! Adıyaman’da Yeni Dönem Adana’nın İstemezükçüleri… Güle Güle Müdürüm! Bir Milyon Fikir Kitaplığı Hüseyin Üzmez Üzdü(mü?) Farklı bir hafta sonu Utandım, hayvan mıyız, insan mı? Bulursanız vicdanınızı, elinizi koyun!
NAMAZ VAKİTLERİ
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
Sitemizi nasıl buldunuz?
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA