Nazik konuları köşeme almaya devam ediyorum. Dün “Bütün yazarlar birer sazandır!” dedik ama istisnaları da tek tek açıkladık. Ve sazanlığın nereden geldiğini, kaç türlü olduğunu, buğulamasının veya közde pişirilmesinin mümkün olup olmadığını izah etmeye çalıştım.
Bugün ise yine çok merak edilen bir konuyu gündemime alıyorum; yazardan siyasetçi olur mu, olmaz mı?
Belki son söyleyeceğimi ilk önce söyleyip; “olmaz” dememi bekliyorsunuz ama demeyeceğim, yazının sonuna saklayacağım.
Bunun için öncelikle “yazar” ve “siyasetçi” arasındaki ayrımı iyi analiz etmek gerekiyor.
Siyasetçiyi tarif etmeme gerek yok, zaten her gün ya “dua” ediyorsunuz, ya “beddua…”
İkisinin arası var mıdır bilmiyorum ama ikisinin de çokça yapıldığını çok iyi biliyorum.
O zaman biz siyasetçileri sizin algılamanıza bırakıp, yazarları tarif edelim. Böylece yazardan siyasetçi olur mu, olmaz mı kararını siz verin.
Ancak bu yazımda yazarın sazan olup olmamasıyla ilgili değilim. Hatta yandaş olup, muhalif kalanını da dikkate almıyorum.
Genel çerçeveden yazar profili çizmeye çalışacağım…
Yani “iyi yazar”dan bahsediyoruz, tombalak açanından değil…
***
Yazar, yazı yazan demektir… (Çok mu klasik oldu. )