1950’li yıllarda Adıyaman…

Naif Karabatak

01-12-2017 08:20

Naif Karabatak
 
 
 
Adıyaman, 14 Haziran 1954 tarih ve 6418 sayılı kanunla Malatya’ya bağlı bir ilçe iken vilayete dönüştü. Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen bu kanun, 22 Haziran 1954 gün ve 8735 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanuna göre daha önce Malatya’ya bağlı olan Besni ve Kahta ilçeleri ile yeni kurulan Gerger ve Çelikhan ilçeleri de Adıyaman’a bağlanıyordu.
Kanunun uygulama tarihi 1 Aralık 1954 olarak belirlendiğinden, Adıyaman, 1 Aralık 1954 tarihinde il oldu. İl merkezi olan Malatya’yla ilçe olan Adıyaman arasında çok uzun bir mesafe vardı. İşler zamanında yapılmıyor, vatandaş mağdur ediliyor, ilçe merkezine hizmet yeterli ve zamanında gelmiyordu. O tarihlerde Adıyaman, bir ortaokul veya lise açılması kriterlerini bile tam anlamıyla tamamlamıyor olmalı ki, ortaokulu değilse bile liseyi okumak için il dışına giden ve orada eğitim alan insanlarımız vardı.
Bu değişim, her ne kadar bir ihtiyaçtan dolayı olsa da, aslında siyasi hesap nedeniyledir.  Bu hesabın esası, CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’nün Malatyalı olmasından dolayıdır. İnönü Malatyalı olunca, oylar da haliyle CHP’ye gidiyordu, Adıyamanlıların Demokrat Partiye verdiği oy vekil çıkartmıyordu. Adıyaman vilayet olunca, Adıyaman’ın oyu Demokrat Partiye, yani merhum Adnan Menderes’e gitti. Dolayısıyla Adıyaman’ın Malatya’dan ayrılmasının altında yatan espri, siyasi hesap esprisidir.
Bir başka ilginç anekdot ise, Adıyaman’ın il olmasında, Malatya ve Adıyaman kökenli milletvekillerinin hiçbir katkısının olmaması, hatta oy dahi vermemeleridir. Adıyaman’ın il olması için mecliste yapılan görüşmeler sonrası oylamaya katılan 298 milletvekilinin tamamı “evet” oyu vermiş ama bunların içinde Malatya Milletvekillerinden Adıyaman, Besni ve Kahta kökenli milletvekilleri de dahil olmak üzere hiçbir milletvekili bulunmamaktaydı. Mutlaka hepsinin çok daha önemli işleri vardır!
***
Peki Adıyaman o tarihte nasıl bir yerdi. Gelin bir fotoğrafını çekelim, hafızamızı tazeleyelim ve bir türlü kayıt altına alınmayan kentimizin tarihini, büyüklerimizin anlatmasıyla ve hafızamızda ettiği yerle aktaralım…
O tarihin fotoğrafını çekerken, buraya almayacaklarımı da, yaşı 40’ın üzerinde olanlar ekleme yapsın. Mesela bir köşede Nohutçu Ömer Emmi nohut satsın, Şerbetçi Kadir emmi ya da Vartolu Şerbetçiye şerbet sattırsın, “Boyamın balına gel gardaş” nidaları yükselsin, şehrin dört bir yanında.
Deli Memet bir köşeden çıksın, Tarzan diğer köşeden, Herkül bir başka taraftan. Darakçı Şıho (Şeyho) bir gazel tuttursun, tüylerimizi diken diken ederek. Bizi kendimize getirsin Dellal Sait, “Alanından, bulanından..” diye canlı canlı anonsunu yapsın, o gün ne kaybolmuşsa, kim yitinmişse…
Kollu Gelin gezdirsin çocuklar, soğuk köfte yoğursun kızlar. Yağlı yavan satsın birileri, vici vici sesi duyulsun, elmalı şeker satsın bir başkası ve Pörçüklü Cemal amcanın sesi duyulsun ta uzaktan ve  buz gibi ayran satılsın eşeğin üzerinde ve tulukta…
Bir diğer köşede buz satılsın, eriyip gitmeden alsın müşteriler, yoğurtcuların sesi duyulsun parmak kalınlığından kaymakların reklamı yapılsın.
Hafızların sesi duyulsun bir mevlitten, aşır okusun Gani Hafız, pamuklu şeker satsın bir başka köşede, elamlııı diye uzatsın elmalı şeker satan, bir de Eskimo eksik kalmasın…
Ulu Caminin karşısında Tatlıcı Ahmet emmi (Ahmet Akçal- Allah selamet versin, sağlık ve afiyet versin)  tatlı satsın, şerbeti aka aka yesin kuyruğa girenler.
***
Adıyaman’da o tarihlerde evler, daha çok kerpiçten yapılırdı. Taş yapılar çok azdı. Damlar ağaç ve hasır üzerine yığılan topraktan yapılır ve çökmesin diye de loğdur denilen silindirlerle loğlanırdı. Her evde soku bulunur, buğday ezilerek farklı kullanıma uygun hale getirilirdi. Kırkgöz ve daha sonra şehre getirilen Gürlevik suyuna kadar hiçbir evde şehir içme suyu yoktu.
Ocaktaki ateş yatarken küllenir, sabaha kalan küçücük korlarla yeni ateş yakılır, ayrıca kibrit harcanmazdı. Ateş kalmamış ise komşudan istenirdi, onun içindir ki ayaküstü gelip hemen ayrılma isteyenler için söylenen“Ateş almaya mı geldin?” sözü halk arasında yerleşmiştir.  Tütün kökleri yazın kurutulur, kış mevsiminde de ocakta yakılır, böylece ateşinin hem ışığından hem de ısısından yararlanılırdı. 
Adıyaman, henüz il olmadan önce yani 1954 yılında merkez ilçe nüfusu 13 bin civarındaydı. Adıyaman’ın 6 mahallesi vardı.
Bunlar, Eskisaray, Kap Cami, Musalla, Sıratut, Mara ve Ulucami Mahallesiydi. Görüleceği gibi bu mahallelerin tamamı Adıyaman Kalesiyle bir şekilde ilişkiliydi, hatta bitişikti. Bir başka deyişle de Adıyaman’ın kent merkezi kale ve çevresiydi.
Esnaflıkta ağırlık manifatura ve ayakkabıcılık, yani köşkerlikti. Adıyaman’da köşkerlik yapmayan kişi neredeyse yok gibiydi. Çocuklar çalışsın, hayatı öğrensin diye daha çok ayakkabıcılığa, çaycılığa, lokantacılığa ve fırıncılığa gönderilirdi. Bunların içinde köşkerlik revaçtaydı.
Bu mesleklerin dışında nalbantçılık, çulculuk, terzilik, aktarlık gibi işler de vardı.  Nalbant ve çulculuğu daha çok Süryani vatandaşlar yapardı. Ayakkabıcılıkta da hatırı sayılır bir Süryani esnaf vardı.
Adıyaman’da esnafların yoğun olduğu yer ise Ulu Cami çevresi ve özellikle karşısıdır. Ulu Caminin karşısında yer alan ve geniş bir esnaf kesimini içinde barındıran Oturakçılar Pazarı, sadece oturakçı yani halıcıları kapsamıyordu. Orada pamukçular pazarı vardı, kalaycılar pazarı vardı, ayakkabıcılar pazarı, demirciler pazarı, buğdaycılar pazarı, hızarcılar pazarı, ve tenekeciler pazarı.. gibi farklı iş kollarını, bir meslek sitesi gibi bünyesinde barındırırdı. Çarşı, büyüklü küçüklü birkaç yangın ve bir grizu patlaması nedeniyle neredeyse tamamen yeniden yapılmış, onarılmış ve bugünkü halini almıştır. Çoğunlukla ahşap, kerpiç ve taştan yapılan işyerlerinin çatıları tenekeden yapılmaydı.
Adıyamanlıların geçim kaynağı çiftçilikti. Şehir merkezinde oturanların da çiftçilikle iştigal etiği ve neredeyse her evin sahibi olduğu veya kiraladığı, o zamanki tabirle icarladığı bir bağı vardı. Bağcılık, ailece yapılan bir uğraştı. Bazıları bağcılığı ek iş olarak yapar, bazıları da ek iş olarak başka işler, daha çok da esnaflık yapardı. Bu nedenle Adıyaman’ın dört bir yanı bağlarla çevriliydi ve Adıyaman’da yetişen üzümün kalitesi tartışılmazdı.
Adıyaman şehir merkezinin 6 mahalleden ibaret olduğunu söyledik ama bir de “şehir merkezi” yani bir başka deyişle “çarşı” merkezi de vardı.
Şimdi tarif edeceğim şekli hayalinizden geçirdiğinizde, aslında “çarşı” anlayışının da, yerleşiminin de hiç değişmediğini görüp, şaşıracaksınız.
1954 yılında Adıyaman çarşısının bir tarafı, Adıyaman Lisesi ile Sümer Meydanına bağlanan Gölbaşı Caddesiydi.
Diğer tarafı, şimdiki hükümet binası ile Sümer Meydanına kadar olan Atatürk Caddesiydi.
Yine Sümer Meydanından Musalla Mahallesine kadar olan kesim vardı.
Ulu Camiden Bahçelievler’e kadar olan cadde ve sonradan açılan ama o zaman da aktif olan Harıkçı Caddesinin olduğu kesimdi. Harıkçı caddesinin Sümer Meydanına bakan kesiminde Baba Halit’in kahvesi vardı.
Bölgeyi hayalinizde canlandırdığınızda, çarşının aynı yerde ve neredeyse aynı şekilde, sadece yapılardaki yenilenme, caddelerdeki değişim ve kaldırımlardaki farklılık olduğunu anlayabilirsiniz.
Sümer Meydanı ismi, Sümerbank Satış Mağazasının, şimdiki İş Bankası yerinde bulunması nedeniyleydi.(Daha sonra Sümerbank karşıya, bir süre sonra da Eskisaray camisinin karşısına taşındı, sonra da tümden kapandı.)
Sümerbank’ı geçince terzi, berber.. gibi dükkanlar bulunurdu. O sıranın bitiminde sağa dönünce Hoca Ömer Camisine gidilir.
Kaymakamlık binası, şimdiki Esensoy Parkının yerindeydi, vilayetten sonra orası yatılı okul oldu, daha sonra orası yanınca da park olarak hizmet verdi. Esensoy ismi ise o parkı yapan dönemin valisi Kemal Esensoy’un soyadından gelir.
Esensoy parkını geçince ileride sağda Meram Sineması, Cumhuriyet Caddesinin hemen girişinde sağda yine bir yazlık sinema olan Şehir Sineması vardı. Daha sonra sinemanın karşısında Tomiks, Teksas gibi çizgi kitaplar parayla okutulurdu. O yolun devamında şimdiki Beko Kebapçısının karşısında müftülük vardı. Beko’nun yanında ise Bisikletçi Ziya Usta’nın kiralık bisikletlerine parayla binerdik. İleride solda Cumhuriyet İlkokulu var.
Bahçelievler, o zaman gerçekten bahçeliydi. Adıyaman’ın zengin, hatırı sayılır insanları orada otururdu ve çoğunluğu da eski, güzel yapılar, güzel bahçeli evleri vardı.
Ulu Caminin karşısında, sol tarafta bulunan ve Kirli Derviş’in dükkânıyla başlayan bölme, o zamanda vardı ve sıra aynı şekildeydi. Arka taraf da aynıydı, şimdi kuyumcuların olduğu sırada Zeyno’nun fırını, Numune fırını ve birkaç lokanta vardı. Fırınlar genellikle esnaflara ekmek çıkarırdı, evlerde ev ekmeği yapılır, hatta hanımı hasta olan beyler eve ekmek aldığında gizli gizli götürürlermiş. Görenlerin “bak, evinde unu yok ki ekmek yapsın” demesinden çekinirlermiş.(Bu da çok ilginç bir anekdot olarak kalsın.)
Caminin karşısında, ara sokakta Saray Sineması vardı.
Ulu Caminin sağ tarafında hamam vardı, şimdi belediye işhanı olarak hizmet veriyor.
Belediye binası, şimdiki TOGEM’in olduğu yerdi. Adıyaman’ın ilk matadoru, yani ekmek fabrikası da burada açılmıştı.
Belediyeden hemen önce Birtat Lokantasının da olduğu bölümün tamamı Kasap Pazarıydı, merdivenle aşağıya inilen bir pazardı burası, daha çok et satılırdı ama sebze de bulunurdu. Bir de köyden gelen yoğurt, pekmez gibi ürünleri köylü kendisi satardı.
Çarşının hemen yanında Yeşil Cami, onun arkasında daha önce cami olan, sonra cezaevine dönüşen ve şimdi de cami olarak hizmet veren Musalla Camisi vardı.
Yeşil Caminin her iki taraftaki yolu o zaman da vardı ama daha dardı.
Yeşil Cami ile kasap pazarının hemen yanında aşağıya doğru inilirdi ve burası da Tabakhaneye çıkardı. Yeşil Caminin sağ tarafından gidince Marangozlar Çarşısına varılırdı, devamında yaralara merhem olduğuna inanılan Meryem Ana çeşmesi ve sonrasında da Vartana vardı.
Bu bölge Musalla bölgesiydi ve Musalla Mahallesi olarak bilinir ama aslında Musalla denmesinin nedeni cenaze namazlarının orada kılınması, Cuma namazlarının toplu halde ve tek bir yerde, açık alanda kılınması, yine bayram namazlarının da burada eda edilmesi nedeniyledir. Bugünlerde yine buranın eski misyonuna dönmesi için birçok kesimden talepler yükseliyor.
Marangozlar çarşısından sola dönülünce Şeyh Muhiddin Arabi Camisine gidilir, o yolda daha sonra Atatürk İlkokulu yapıldı, halen eğitim veriyor.
Okulun sol tarafından gidildiğinde, şimdiki Meteoroloji Müdürlüğünü geçince sağ tarafta Buğday Pazarı vardı, buraya “Arasa” denirdi.
Askerlik Şubesi aynı yerde ama şimdi Kültür evi olarak kullanılan mekândaydı. Alay Komutanlığının yanı ‘Reco’ydu, yani Tekel Müdürlüğü. Komutanlığın yanındaki cezaevi, o zaman da aynı yerdeydi.
Eskisaray tarafına geçtiğimizde, Eskisaray Camisi ve tarihi çınarı, o bölgedeki en eski yapıydı. Caminin hemen önünde yoğurt, yarpuz, nanecük ve buz gibi şeyler satılırdı. O zaman yoğurt, sitillerde satılır. Yoğurt alan olunca, satıcı peşi sıra evine kadar gider, yoğurdu boşalttırır, sitili alıp dönerdi. Bu uygulama çok uzun yıllar devam etti. Bizim çocukluğumuzda da vardı.
Eskisaray camisinin karşı tarafının sağ yanında bulunan okul, Adıyaman’ın il olduğu tarihin adını taşıyan 1 Aralık İlkokuludur.
Eskisaray caminin tam karşısında ise Gürbüz’ün kahvesi, üstünde birkaç dernek vardı. Caminin sağ tarafında bir kahve daha vardı bir de pastane, o zamanki adı da, tadı da farklıydı tabi. Çünkü o zamanlardaki pastane, bizim bildiğimiz tarzda pastane değildi. Daha çok kadayıf ve halka tatlıydı. Aynı yerde ama farklı tarzdaydı. Yanında berber dükkânı, lokanta ve bakkal vardı. Hemen onun ilerisinde kırtasiye dükkânı vardı. Gazi Ortaokulu ve Adıyaman Lisesi, Adıyaman il olduktan sonra hizmet veren iki eski eğitim kurumudur.
Eskisaray Camisinin arka tarafı Gölebatmaz caddesidir, orada bir çeşme bulunurdu, zamanla yol yükselince çok zeminde kaldı ve o zaman birkaç merdivenin yerini daha çok merdiven aldı. Halen o su korunuyor ama bence orası güzel bir çeşmeye dönüşmeli.
Eskisaray Camisinin karşısında bulunan Bir Aralık İlkokulu ve onun arkasındaki yerleşim yerleri çok eskidir. Arka tarafta Süryani Mahallesi (Gavur Mahallesi) Kilise, Buzhane gibi yerler vardı. Kilise halen var, buzhane kapandı.
Çarşının kuzey tarafında Yeni Pınar Camisi vardı. Onun karşısı boş alandı, şimdiki belediye binası yoktu. Daha sonra oraya sinema yapıldı. Sinema yıkıldıktan sonra belediye ile yanındaki işyerleri oluştu.
Demokrasi Parkının yeri boştu, önce öğrencilere film gösterilen Eğitim Araçları Merkezi, sonra Ticaret Lisesi ve yanına Halk Kütüphanesi yapıldı. Müze de kütüphanenin yanına inşa edildi. Cumhuriyet İlkokulu, o tarihte Yeniyol İlkokulu olarak hizmet veren Adıyaman’ın ilk ve tek okuluydu. Şimdiki Atatürk Bulvarı, o zaman da vardı ama daha dardı, daha kötüydü. O yolu “asfalt” diye tarif etmemiz, oranın tek asfaltlı yol olduğunu gösteriyordu. Daha sonra yol iyileştirildi ve dönemin başbakanının adı olan Menderes Caddesi adı verildi. Menderes Caddesi olan bulvar, daha sonra Atatürk Bulvarı olarak değişti.
Yeni yıkılan 56 Evler ve İsias Otelinin olduğu bölümde sinema vardı. Grand İskender ve İskender 85 Lokantasının olduğu yer fıstıklıktı, daha sonra orada yazlık sinema yapıldı.
Şimdiki Adliyenin yerinde Topraksu İşletme Şefliği vardı, yanında Karayolları Lojmanları vardı, o halen duruyor. Şehrin batısında Adıyaman’ın ilk ve tek fabrikası olan Sümerbank fabrikası vardı, şimdi orası şehrin kalbine hançer gibi saplanan beton yığınına dönüştü, bir bölümü de park oldu.  Onun karşısında Karayolları, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Öncebe Petrol vardı ve halen bunlar aynı yerinde var. Şehrin batısı Sümerbank’la başlasa da, pek yerleşim olmadığı için büyük bir bölümü boştu, tarım alanıydı.
Yavuz Selim ve Cumhuriyet Mahallesinin tamamına yakını tarım alanıydı, tek tük evler ya da bağ evleri vardı.
Şehrin doğusundaMatala denen bölgede bir cirit alanı vardı. Buraya Nafia Müdürlüğü, Adıyaman il olduktan sonra kuruldu. Daha sonra YSE adını alan, sonra Köy Hizmetlerine dönüşen ve en son da İl Özel İdaresi olan kurum, aynı yerde ama daha az binayla hizmet veriyordu. Şehrin batısında başka bir şey yok gibiydi, yerleşim pek bulunmaz, daha çok tarım alanıydı.
O tarihleri anlatıp, basını anlatmamak olmaz. Adıyaman’da ilk yerel gazete, gazeteci eliyle değil, kamu görevlisi tarafından, bir başkadeyişle de Adıyaman ilçesinin son kaymakamı Hayrettin Kalkandelen eliyle gerçekleşmişti.
O tarihlerde, yeni yeni büyümeye başlayan Adıyaman’da gazeteye ihtiyaç duyulduğuaçıkça kendisini hissettirir ama gazete çıkaracak kimse yoktur. Kaymakam Hayrettin Kalkandelen, Adıyaman’ın ilk yerel gazetesini, sahibi kendisi olmak üzere çıkarır, üstelik de farklı isimlerle yazarlık bile yapar…
Adıyaman’ın il olmasıyla “Kaymakam Gazetesi” de yayın hayatına son verdi. Adıyaman il olduktan sonra ise iki sayfadan dört sayfaya kadar ve kurşun harflerle dizilen gazeteler çıktı. Bunlar Ali Deniz’in çıkardığı Deniz gazetesi, Sami Nakiboğlu’nun çıkardığı Yamanses idi. Daha sonra bu gazetelerin yerini daha çok “resmi” statülü olan “ilan gazeteleri” almaya başladı.
***
Geriye dönüp baktığımızda Adıyaman’da değişmeyen şeylerin, değişenlerden çok daha fazla olduğunu görüyoruz. En kötüsü ise anlayışın değişmemesidir. Halen kurtarıcı bekleyen, halen kente sahiplik etmesi gereken birileri aranıp duruyor. Oysa bir kent, içinde yaşayanlarla ve ona gönül verenlerle vardır; onlarla büyür, onlarla küçülür, onlarla gelişir veya onlarla yerinde sayar. Elimizde olanı, hep başka yerde aradık, elimizden gelenler için de mucize beklemeyi sürdürdük. Halen de sürüp gidiyor, bir 63 yıl sonra ne olur bilinmez…
***
Not 1: Bu yazı bilimsel bir araştırma değildir, tarihi bir vesika değildir, arşiv taraması hiç değildir. Sadece büyüklerimizden dinlediğimiz ve çocukluğumuzda gördüklerimizin bir yansımasıdır. Bu nedenle hata varsa affola…
Kim bilir belki de Adıyaman’ı seyrediyorumdur, gözlerim kapalı…
Dipnot: Hafızamı tazelememe ciddi destek veren sevgili Sinan Temel ve değerli ağabeyim Mustafa Işıldak’a çok teşekkürler…
 
 
 
DİĞER YAZILARI Adıyamanlının ağzına bir lülük köfte! 01-01-1970 03:00 Sana patronun kim olduğunu göstereceğim! 01-01-1970 03:00 Yeni Kabine ve Hulusi Akar 01-01-1970 03:00 Cumhurbaşkanı adayları… 01-01-1970 03:00 Naif Karabatak 01-01-1970 03:00 Gizemli kız ağlıyordu! 01-01-1970 03:00 Osman amcanın eşeği ve ilham! 01-01-1970 03:00 Bir Güneş Motel Olayı Öykünmesi 01-01-1970 03:00 Hayata ‘bu pencereden’ bakın 01-01-1970 03:00 Çiftliğinde boğ beni! 01-01-1970 03:00 İK açısından kadın ayrımcılığı 01-01-1970 03:00 Bir zamanlar utanıyorduk… 01-01-1970 03:00 Donacak halim kalmadı 01-01-1970 03:00 Naif Karabatak 01-01-1970 03:00 Vapura binip deniz görmemek 01-01-1970 03:00 Amatör ruh ve profesyonellik 01-01-1970 03:00 Ne kadar vatandaşsın, parasız kalınca anlarsın 01-01-1970 03:00 Hayatımı geri istiyorum 01-01-1970 03:00 Sanki biz çok adalet istiyoruz! 01-01-1970 03:00 Hamza’nın kıskandıran dokunulmazlığı 01-01-1970 03:00 Medyanın olaya bakış şekli 01-01-1970 03:00 Tren ne zaman kalkıyor? 01-01-1970 03:00 Elimde büyümüştü kerata! 01-01-1970 03:00 Biz orucu iyi tutuyoruz… 01-01-1970 03:00 Bir diktatörü tanıma dersleri 01-01-1970 03:00 Samimiyet ve köprüdeki dayı! 01-01-1970 03:00 Kıtlık Öncesi Hazırlık 01-01-1970 03:00 Ezikliğe gönüllü olmak 01-01-1970 03:00 Özür seanslarına buyurun… (1) 01-01-1970 03:00 Darbenin itirafı 01-01-1970 03:00 Her şeyi paralele bağlamak… 01-01-1970 03:00 Darbe öyle değil, böyle vurulur 01-01-1970 03:00 Ülkemizde kaç fikir var? 01-01-1970 03:00 İnadına yatırıma yeni adres 01-01-1970 03:00 Bizi boşayın hâkim bey 01-01-1970 03:00 Ama o fakir 01-01-1970 03:00 Tütün ve dokunulmazlık 01-01-1970 03:00 İnsanlara dokunmadan dokunun 01-01-1970 03:00 Yıldırımların Bin Ali’si 01-01-1970 03:00 Başkanlık bizi parça pincik eder! 01-01-1970 03:00 Fikrini yalanla savunmak… 01-01-1970 03:00 Köşe yazarlığı ve pratisyen hekimlik 01-01-1970 03:00 İtinayla ezber bozulur 01-01-1970 03:00 Dokunulmazlık ve erkeksen çık dışarı 01-01-1970 03:00 Alışkanlıklardan kurtulmak 01-01-1970 03:00 Yasalar ve dönemler 01-01-1970 03:00 Gazeteci ne zaman ağlar? 01-01-1970 03:00 Irkçılığın iki esas nedeni 01-01-1970 03:00 Bomba mı önemli, bombacı mı? 01-01-1970 03:00 Onlarda hain varsa bizde de var! 01-01-1970 03:00 Kaçınılmaz olan savaş mı? 01-01-1970 03:00 Vefasızlık ve nankörlük 01-01-1970 03:00 Aşağılanmaktan zevk almak… 01-01-1970 03:00 Bir samimiyet testi olsaydı! 01-01-1970 03:00 Yıllardan arta kalan 01-01-1970 03:00 Türkiye Milleti veya Türkiyelilik 01-01-1970 03:00 Hakaret ederek kendinizi sevdiremezsiniz 01-01-1970 03:00 Terörün insanlıkla ilgisi yok 01-01-1970 03:00 Hiç mi insanlıktan nasiplenmediniz? 01-01-1970 03:00 Kan üzerine yumurta pişirmek 01-01-1970 03:00 Hakaret ederek hak arama 01-01-1970 03:00 Dedikodu, laf olsun diye yapılmaz 01-01-1970 03:00 Sayın Cumhurbaşkanı’na Sesleniyoruz! 01-01-1970 03:00 Diyanet ve zorunlu din dersi 01-01-1970 03:00 İHH Ortadoğu, Kürtler ve Barış 01-01-1970 03:00 Siyasetin boş vaatleri 01-01-1970 03:00 Aday Adaylarına… 01-01-1970 03:00 Tarih'te yerini alsın diye... 01-01-1970 03:00 Atatürk Heykeline Karşı Olmak 01-01-1970 03:00 Kısa kesin, Barış Havası Olsun 01-01-1970 03:00 İşte benim aday adayım! 01-01-1970 03:00 Yapabildiğinizin en iyisi bu mu? 01-01-1970 03:00 Varsayalım adaylık sizin elinizde 01-01-1970 03:00 Eleştiri kültür(süzlüğ)ü 01-01-1970 03:00 Hiçlik de bir makamdır, en âlâsından 01-01-1970 03:00 Katliam için yürüyenler ve öldürenler 01-01-1970 03:00 Dayatma mı, dayanma mı? 01-01-1970 03:00 Bu kadar doğru insan zor bulunur 01-01-1970 03:00 AK Partiyi ayakta tutan iki neden 01-01-1970 03:00 Bir operasyon ya yanlıştır ya değildir 01-01-1970 03:00 Anıların heybeme sığmaz, biliyorum 01-01-1970 03:00 Yeni üsluba, yeni bir duruş 01-01-1970 03:00 Kaşıyın, korkmayın kangren olmaz! 01-01-1970 03:00 Mazlumdan yanayız ama… 01-01-1970 03:00 Eylemlerin toplumsal karşılığı 01-01-1970 03:00 Nihayet Akil İnsanlar Konuştu 01-01-1970 03:00 Sokaktaki normal insanlar 01-01-1970 03:00 Bekir Coşkun Orta Çağ yazarı mı? 01-01-1970 03:00 Kelli felli yazarlar ve yazdıkları 01-01-1970 03:00 Yahudilerden Mektup Var! 01-01-1970 03:00 Erdoğan’a en büyük desteği verenin hal-i pür melâli 01-01-1970 03:00 Gazze’de çocuklar ağlamıyor 01-01-1970 03:00 Veda Hutbesi kimlere hitap ediyor? 01-01-1970 03:00 Hangi adaya niye oy vereceksiniz? 01-01-1970 03:00 Erdoğan’ın unutamadığı gözler, bu gözler! 01-01-1970 03:00 Tayyip Erdoğan olmasın da… 01-01-1970 03:00 Zoraki aday; Ekmeleddin İhsanoğlu! 01-01-1970 03:00 Bayrak, bir bezdir ama her şeydir 01-01-1970 03:00 Atatürk olsaydı #gezi olmazdı! 01-01-1970 03:00 Siz buna özgürlük mü diyorsunuz? 01-01-1970 03:00 Biz vatandaşlıktan istifa edelim! 01-01-1970 03:00 Biten köhnemiş zihniyettir 01-01-1970 03:00 İyi gaz vermişler ama bu gaz uçurmaz! 01-01-1970 03:00 Millet, başkanını seçecek 01-01-1970 03:00 Ne Kürtçe! Ne Arapça! İllada da Türkçe!!! 01-01-1970 03:00 Bir paralelci gördüm sanki! 01-01-1970 03:00 Seçimin bittiğini birisi söylesin! 01-01-1970 03:00 Düşünün ama lütfen sessizce! 01-01-1970 03:00 O lahika yeniden yazılsaydı! 01-01-1970 03:00 Hem yalancısınız, hem korkak! 01-01-1970 03:00 Ahlaksız olan siyaset değil! 01-01-1970 03:00 Siyasete turp suyu sıkmak 01-01-1970 03:00 İdeoloji kalmamıştı, parti de kalmadı 01-01-1970 03:00 Gündem ve gündem olamayanlar 01-01-1970 03:00 En kolayı, iktidar yalakalığı! 01-01-1970 03:00 Manidar nihayet bulundu! 01-01-1970 03:00 Yılın en bi şeysi! 01-01-1970 03:00 Dershane biterse cemaat biter! 01-01-1970 03:00 Yüzümüzdeki maskeler bir çıksa… 01-01-1970 03:00 Cehenneme kadar yolun var! 01-01-1970 03:00 Düşmanlık nerede saklı, bulsak! 01-01-1970 03:00 İşaretler son çırpınış olmasın! 01-01-1970 03:00 Cemaatin siyasete bulaşmamışını severim! 01-01-1970 03:00 Bizim meselemizi sahiplenebilmek 01-01-1970 03:00 Biraz siyasete müdahale edip, geleyim! 01-01-1970 03:00 Benim Atatürk’üm, senin Atatürk’ünü döver! 01-01-1970 03:00 Ertuğrul Özkök Hidayete Ererse! 01-01-1970 03:00 Müslümanlar seks yapamaz! 01-01-1970 03:00 İkimiz bir ‘Fidan’ın güller açan dalıyız! 01-01-1970 03:00 Kadının düşünme yetisi elinden alınmalı! 01-01-1970 03:00 Kutsal andımız kaldırılamaz! 01-01-1970 03:00 Bu da yetmez ama evet! 01-01-1970 03:00 Marjinallerle nereye gidelim? 01-01-1970 03:00 Dursun Çavuşluğun âlemi var! 01-01-1970 03:00 Ermeni’sin, disiplinsizsin! 01-01-1970 03:00 Barış derken kızaran yüz yok! 01-01-1970 03:00 Merhaba Baba, Merhaba! 01-01-1970 03:00 Şerefsizliğin adını Sisi koydum! 01-01-1970 03:00 Cemaat tasfiyesi yazarlara mı kaldı? 01-01-1970 03:00 Birand itirafındaki ibret 01-01-1970 03:00 Bu gidişle daha çok zırlarsınız… 01-01-1970 03:00 Bir taşın üzerinde öylece oturmak… 01-01-1970 03:00 Belden aşağı ama tam yerinde! 01-01-1970 03:00 Hepimiz halkız da, siz kimsiniz? 01-01-1970 03:00 Gazeteciler, yazarlar ve şakşakçılar 01-01-1970 03:00 Bir koşu destan yazıp geleyim! 01-01-1970 03:00 Sen halksan, biz kimiz? 01-01-1970 03:00 Talebim var, sakın kabullenme! 01-01-1970 03:00 Gerici taleplerle ilerici olunmaz! 01-01-1970 03:00 Fuhuş ve içkinin öteki yüzü 01-01-1970 03:00 Basına kapalı bölümden düşünceler… 01-01-1970 03:00 Barış olsun, konuşacak çok şey var! 01-01-1970 03:00 Hem vallahi, hem de billahi barışıyoruz! 01-01-1970 03:00 Akil insanların derdi ne? 01-01-1970 03:00 Yapıştır, TC’yi Yapıştır! 01-01-1970 03:00 Akil İnsanlar Fişleniyor! 01-01-1970 03:00 MHP Terör Örgütü mü oluyor? 01-01-1970 03:00 Nevruz’un adı barış oldu! 01-01-1970 03:00 Kandil’i yakar, İmralı’yı yıkarız! 01-01-1970 03:00 Barış güzel ama anlatmanız çok kötü! 01-01-1970 03:00 Sizi meslek sahibi yapmadım ya oh olsun! 01-01-1970 03:00 Barışa kan, kin ve nefret bulaştırmayın! 01-01-1970 03:00 Niyet, postun altında gizli 01-01-1970 03:00 İçimizdeki Ergenekon! 01-01-1970 03:00 Devlet mi zalim bizler mi? 01-01-1970 03:00 Bir iyilik yapın ve susun! 01-01-1970 03:00 Amaç akan kanı durdurmaksa… 01-01-1970 03:00 Umut güzel ya çaba? 01-01-1970 03:00 Allah devletimize zeval vermesin! 01-01-1970 03:00 Yargı bağımsız olursa haber verin! 01-01-1970 03:00 Adıyaman kadar başına taş düşse! 01-01-1970 03:00 Bana inancını söyle, hakkını savunayım! 01-01-1970 03:00 Kaçacak yer bulsa “kaçak” olacak! 01-01-1970 03:00 Öldürenin kazandığı görülmedi! 01-01-1970 03:00 Keşke bu ümidi büyükler de verse! 01-01-1970 03:00 Dün konuşan başbakan değildi! 01-01-1970 03:00 Ben böyle bir onur istemiyorum! 01-01-1970 03:00 Nefes alıp verenlere selam yollamak 01-01-1970 03:00 Evlat acısı başkadır 01-01-1970 03:00 Siz hiç mülteci oldunuz mu? 01-01-1970 03:00 Terörün kolay geçiş güzergâhı! 01-01-1970 03:00 Başkasının acısına gülenler 01-01-1970 03:00 Her şey dursun, başkan yürüyecek! 01-01-1970 03:00 Elimizden kayıp gidenler… 01-01-1970 03:00 İmamın Rüyası! 01-01-1970 03:00 Ucu dokunmaya başladı! 01-01-1970 03:00 Yargı ne işe yarar ki? 01-01-1970 03:00 Dün “biz” eziliyorduk, bugün “bizler” eziliyoruz! 01-01-1970 03:00 Yazardan siyasetçi olur mu? 01-01-1970 03:00 Gücün kontrolü 01-01-1970 03:00 Falanca üniversitenin rektörü kimmiş? 01-01-1970 03:00 Yeni Gözdemiz; Star Gazetesi! 01-01-1970 03:00 Kentin yazarı olmak… 01-01-1970 03:00 Antidemokratik protokolle demokratikleşemeyiz! 01-01-1970 03:00 İdris Naim Şahin’in vatandaşı olamamak 01-01-1970 03:00 Kongrelerin parmak adamları 01-01-1970 03:00 Hükümetler zamla gelir, zamla gider 01-01-1970 03:00 Taraf, bertaraf edilmeden! 01-01-1970 03:00 Oyun kuranların bilmediği… 01-01-1970 03:00 Ne size mahkûmuz, ne de size mecbur! 01-01-1970 03:00 Ve kar yağar umutlarımıza! 01-01-1970 03:00 48 yıllık muhasebe! 01-01-1970 03:00 Dersim’in Anıl Çeçen’i… 01-01-1970 03:00 Elifi Görsen Mertek Sanırsın! 01-01-1970 03:00 Pardonların en iğrenci 01-01-1970 03:00 Sen de masa müdürü ol! 01-01-1970 03:00 Tütün bu, boru mu? 01-01-1970 03:00 Dersimi konuştuk bitti mi? 01-01-1970 03:00 İşgal etmezlerse biz ederiz! 01-01-1970 03:00 Vefasız bir meslek; gazetecilik 01-01-1970 03:00 Badem gözlü bayramlar… 01-01-1970 03:00 Ölüme en yakın insanlar burada yaşar! 01-01-1970 03:00 Yüzen adacıklar yok olurken… 01-01-1970 03:00 Bahçeli’nin terör çözümü 01-01-1970 03:00 Hizmet ehlinin hizmeti! 01-01-1970 03:00 Korku, Paranoyayı Doğurur 01-01-1970 03:00 Çelikhanlı olsaydım… 01-01-1970 03:00 Ses kaydından kim nemalanır? 01-01-1970 03:00 Sevindikleri şeye bak 01-01-1970 03:00 Terör ve artan faşizm 01-01-1970 03:00 Özelleştirmenin en kötü yanı… 01-01-1970 03:00 Bu ayıp size yeter! 01-01-1970 03:00 İnsanlığın başladığı noktadayım… 01-01-1970 03:00 Akla ters olmayanı gösterin! 01-01-1970 03:00 Ne verdin be usta! 01-01-1970 03:00 İrtica nerede, gören var mı? 01-01-1970 03:00 BDP Ne İst(em)iyor? 01-01-1970 03:00 Ses ver, ıslık çal! 01-01-1970 03:00 Koşun, Birlikte Küfredeceğiz! 01-01-1970 03:00 Başkandan Mektup Var! 01-01-1970 03:00 Tercihimi adaylar belirleyecek 01-01-1970 03:00 Ergenekon Sanıkları Mülakatta 01-01-1970 03:00 Temayülüm Elimde, Adayım Gönlümde… 01-01-1970 03:00 Gönlünüz kimden yana? 01-01-1970 03:00 Gazeteci “darbe” yapar mı? 01-01-1970 03:00 14 yıl önce, 14 yıl sonra 01-01-1970 03:00 Avukatlık yetmedi, bizzat üye olacak 01-01-1970 03:00 Bir rol modelin gidişi 01-01-1970 03:00 Angut Telefonun Ucunda… 01-01-1970 03:00 Ucubelik tartışmalar… 01-01-1970 03:00 Nerede yaşamak istersiniz? 01-01-1970 03:00 Kültür TPAO’ya, Turizm Emniyete Emanet 01-01-1970 03:00 Apaçiler Gözaltına Alınınca… 01-01-1970 03:00 İşte Sağduyulu Bir Ses 01-01-1970 03:00 Kürtçe konuşanlar “millet” değil mi? 01-01-1970 03:00 CHP Kürsüsünde Tayyip Erdoğan Çakması 01-01-1970 03:00 Devlerle Kapışan Merinos 01-01-1970 03:00 Wiki, “teğet” mi geçiyor 01-01-1970 03:00 Bahçeli Sonuna Kadar Haklı! 01-01-1970 03:00 CHP’deki hırs mı heves mi? 01-01-1970 03:00 Sapıklık Ruhumuzda Var! 01-01-1970 03:00 Kavun Karpuz Yata Yata Büyür! 01-01-1970 03:00 Kantarın Topuzu Başına Düşmemeli 01-01-1970 03:00 Sarkozy’in İnadı, Çalışanın Direnci 01-01-1970 03:00 Ben bunun neresini düzelteyim? 01-01-1970 03:00 Kusturıca ve İkiyüzlülüğümüz 01-01-1970 03:00 Kaypak olan taban mı? 01-01-1970 03:00 Saadet’te Vefa ve Vefasızlık 01-01-1970 03:00 Değişmeyen “Tek” Parti 01-01-1970 03:00 Konuştukça Battı, Battıkça Konuştu 01-01-1970 03:00 Bir Bayram Klasiği 01-01-1970 03:00 Ne kadar da benziyorlar… 01-01-1970 03:00 Boşluk doldurmanın cinliği mi? 01-01-1970 03:00 MHP’de Bir Oyun Var! 01-01-1970 03:00 Evren’in Cumhurbaşkanlığı Unvanı Alınsın! 01-01-1970 03:00 “Esas” milletin işi, sizinki “yaş” iş 01-01-1970 03:00 Sıcak, Kalabalık, Coşku, Başbakan ve Evet! 01-01-1970 03:00 Herkes İşini Yapmalı 01-01-1970 03:00 Yeni bir dünya keşfedildi 01-01-1970 03:00 Yeni Şamar Oğlanı Bulundu 01-01-1970 03:00 Bahçeli’nin ki cehalet mi, kasıt mı? 01-01-1970 03:00 Ergenekon Çok Yaşa! 01-01-1970 03:00 Eksen, nereden kaydı? 01-01-1970 03:00 Fetullah Gülen’in Sözleri… 01-01-1970 03:00 Kıyafet serbest ya kafalar? 01-01-1970 03:00 Kamera Bahane, Çözümsüzlük Şahane… 01-01-1970 03:00 Ne Haliniz Varsa Görün… 01-01-1970 03:00 CHP Bugün Ne Yapacak? 01-01-1970 03:00 Kıvırıp durmayın… 01-01-1970 03:00 Merak Ettiğim Üç Şey… 01-01-1970 03:00 Ben varsam iyi, yoksam kötü! 01-01-1970 03:00 Siyasetin “şık” davranışları 01-01-1970 03:00 Vatandaşın Ergenekon’u… 01-01-1970 03:00 Kan Üzerinden Siyaset Yapmak… 01-01-1970 03:00 Kuduz Köpekleri Özgürleştirelim! 01-01-1970 03:00 Özrü Kabahatinden Büyükler… 01-01-1970 03:00 Havşeri ve Çelikhan Caddesi 01-01-1970 03:00 Vazgeçil(e)mez Adaylar 01-01-1970 03:00 Hatayı Telefi Edebilmek… 01-01-1970 03:00 Metiner ve Bakış Açısı 01-01-1970 03:00 Kriz Sardı Her Yanımı! 01-01-1970 03:00 Gerger, birliktelik ve güzelim nar… 01-01-1970 03:00 Bir İstifa ve Yansımaları 01-01-1970 03:00 Tamirhane Bile Kurtarmaz 01-01-1970 03:00 Dışarıdan mı baksak ne? 01-01-1970 03:00 AK Parti’nin Aldığı Yara 01-01-1970 03:00 Ben Bir Şey Anlamadım! 01-01-1970 03:00 Bravo Celal Erkan’a… 01-01-1970 03:00 TSK’da ihmal olmaz mı? 01-01-1970 03:00 Aynı Heyecanı Yaşatmak 01-01-1970 03:00 Bir yazı ve sonrası… 01-01-1970 03:00 Basına Söven Yönetici Kim? 01-01-1970 03:00 Zehir zıkkım olmaz mı? 01-01-1970 03:00 Sivil Olamayan Örgütler… 01-01-1970 03:00 İstanbul’da Ramazan… 01-01-1970 03:00 Porsuk Çayı Üzerinde… 01-01-1970 03:00 Bağıranlara Dikkat! 01-01-1970 03:00 Savaşanlar ve Dangalaklar… 01-01-1970 03:00 Dost Dediğin… 01-01-1970 03:00 Varlık İçinde Yokluk Çekmek 01-01-1970 03:00 Uzungöl’ün Bambaşka Güzelliği 01-01-1970 03:00 Çocuklara “Masum” Tehlike 01-01-1970 03:00 Hormonlu Hormonsuz Kafalar… 01-01-1970 03:00 Kim Bu AK Partili? 01-01-1970 03:00 Sesi Kesilen Yerel Basın, Sesi Kesilen Halk 01-01-1970 03:00 Sahi Biz Ne İstiyoruz? 01-01-1970 03:00 “Hani Lan Senin Şapkan?” 01-01-1970 03:00 İki Haber ve Babacan 01-01-1970 03:00 Yasalara Çok Saygılıyız Canım! 01-01-1970 03:00 Adıyaman’da Yeni Dönem 01-01-1970 03:00 Adana’nın İstemezükçüleri… 01-01-1970 03:00 Güle Güle Müdürüm! 01-01-1970 03:00 Bir Milyon Fikir Kitaplığı 01-01-1970 03:00 Hüseyin Üzmez Üzdü(mü?) 01-01-1970 03:00 Farklı bir hafta sonu 01-01-1970 03:00 Utandım, hayvan mıyız, insan mı? 01-01-1970 03:00 Bulursanız vicdanınızı, elinizi koyun! 01-01-1970 03:00