Bir kadınla bir adam ayrı ayrı arabalarında giderlerken çarpışırlar. İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur.
Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp: “Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın.Arabalarımız mahvoldu ama ikimizde hiçbir şey olmadı.Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatimizin sonuna kadar huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir" der.
Müthiş heyecanlanan adam: "Evet, galiba haklısın" diye cevap verir şaşkınlıkla
Kadın:"Bak, arabam hurdaya döndü ama bir şişe şarap sapasağlam. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız" derken, şarap şişesini adama uzatır.
Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri uzatır.
Bunun üstüne adam sorar: "Sen içmeyecek misin?"
Kadın cevap verir: "Hayır, ben polisi bekleyeceğim!"
***
“Zokayı yutmak” deyimini izah için güzel bir fıkra.
Özellikle de hissiyatımızın okşanarak, neyin ne olduğunu anlamadan yutturulan zokaları anlatması bakımından güzel bir örnek.
Bilirsiniz, bazen zokayı bizlere iltifat diye, ikram veya ödül diye sunabiliyorlar.
Bazen samimiyet ve iyi niyetimizden, bazen de böyle şeylere ihtiyacımız(!)olduğundan yutabiliyoruz zokayı.
İyi niyetimizden(!) olsa gerek, çoğu zaman sorup sorgulamadan, etraflıca değerlendirmeden, yani neden-nasıl bağlantısını kurmadan bize estirilen havanın peşine kapılıp gideriz.
Nereye kadar gideriz bilinmez tabi. Bu biraz estirilen rüzgârın gücüne, biraz da bizim inanma istek ve ihtiyacımıza bağlı elbette.
Az önce de dediğim gibi kimi zaman samimiyettendir, hakkaniyet ve iyi niyettendir.
Ama kimi zaman da ihtiyaçtandır (!)
Fıkradaki kadının yaptığı şey de bunun gibi bir şey.
İşte ihtiyaç olduğu durumlarda buna zoka diyebiliriz.
Hani daha büyük balıkları avlamak için kullanılan küçük balık biçimindeki aldatıcı yem var ya, işte ona zoka derler. Zokanın aynı zamanda tuzak, aldatıcı şey, hile anlamları da varmış.
Bu ihtiyaç kimi zaman tek taraflı görünse de genellikle iki tarafa da yarar(!) sağlar. “Sonuçta bir yararlanma var, bunda eleştirecek ne var?” diyebilirsiniz.
Eğer derseniz yanılırsınız; çünkü eleştirmiyorum, çünkü beni ilgilendirmez. Alan memnun veren razı olduktan sonra bize bir şey demek düşmez elbette. Ben sadece bir tespit yapmaya çalışıyorum. Tespitte isabet oranını da varın siz değerlendirin.
Tabi bu durumun samimi olup olmadığını ve arkasında bir hesap, bir plan olup olmadığını anlamak için biraz zamanın geçmesi gerekir.
Tam burada bir fıkra daha paylaşayım. Konu ile bağlantısının olup olmadığına da siz karar verin.
Bekçinin biri gece devriye gezerken bir de bakıyor ki, birisi bir pencerenin önünde bir şeyler yapıyor. Yaklaşınca elinde demir testeresi ile pencerenin demirini kesmeye çalıştığını görüyor.
Bekçi soruyor: “Hemşerim burada ne yapıyorsun?”
Adam: “Hiiç, baksana keman çalıyorum.”
Bekçi anlamaz: “Ama bunun sesi çıkmıyor?”
Adam: “Merak etme, bunun sesi yarın çıkacak!”
***
Hemen aklınıza hinlik gelmesin. Zoka denen şey çook farklı şekil, durum ve haller için geçerli olabilir, benden demesi.