Birbirlerine delicesine aşık olan prenses ve prens, dillere destan bir düğünle evlenirler. Ancak daha aradan bir ay geçmeden aşkın yerini fırtına alır, karı koca sık sık kavga etmeye başlarlar.
Kral araştırma yaptırır ama bir türlü işin sırrını çözemez. Bu arada prenses ve prens bu sırrın düşmanlar tarafından fark edilmemesi için resmi davetlerde mutlu karı koca rolü oynarlar. Baş başa kaldıkları zamansa birbirlerine karşı nefretle konuşmaya ve davranmaya devam ederler.
Sonunda kral sarayın akıllı kadınlarını görevlendirerek o büyük aşkın nasıl yok olduğunu öğrenmek ister.
Kadınlardan biri derki; "Bunun için araştırma yapmaya gerek yok Kralım."
"Neden?"
"İkisi de aslında başkasına âşık." Kral şaşkın gözlerle bakınırken, kadın açıklamasına devam eder.
"Onlar toy ve samimiydiler, birbirlerini delice sevdiklerini sanıyorlardı. Oysa her biri sadece kendisini seviyor, ötekisiniyse istiyordu. Bu yüzden birlikte oldular ama asla bir olamadılar."
*
“Birlikte olmak ama asla bir olamamak…”
Bireyden topluma uzanan süreçte yaşanan mutsuzluk ve huzursuzlukların çoğunun temelinde yatan sorunu bir cümlede özetleyen bir öykü…
İki gencin arasında yaşanan bu olay aslında sayısız gençlerimiz arasında yaşanan huzursuzluk ve mutsuzluğun adı konmuş şeklidir: “Birlikte olmak ama asla bir olamamak”
Biz “iki kişi” arasında gelişen bu olayı bir kenara bırakıp, olayın toplumsal boyutu hakkında birkaç cümle sarfedelim.
Her fırsatta sosyal barıştan, toplumsal uzlaşıdan bahsedilen günümüzde, bu işin bir türlü ve istenilen düzeyde gerçekleşmemesinin temelinde aslında bu sorun yatar; “bir olamamak.”
Sembolik ve göstermelik birliktelikler, bir türlü “bir olamadı”.
Kim bilir belki de insanları ve toplumları bir araya getirmenin yollarını bilenler, “bir olmanın” formülünü bilemediler. Dolayısıyla da bir olmanın harcını karamadılar.
Oysa esas mesele aynı ortamda birlikte olmak değil, aynı duyguda bir olmaktır.
Ortak duygular bulunmadıkça, ortak duygular yaşatılmadıkça, bu konudaki çabalar uzun yıllar sürüp gidecektir.
“Aşk, iki kişinin karşılıklı oturup göz göze bakması değil, yan yana oturup aynı noktaya bakmasıdır” cümlesinin de ifade ettiği gibi, hedef ve ideal duygularının ortak olması, yüreklerin ortak atması, kaygı ve sevincin ortak olması, “bir olmak” yolunda alınmış olan en büyük ve önemli mesafedir.
Bunun içinde “gerçekten istemek” lazım.
Bunun için de, birçok şeyden fedakârlık ve ferağat etmek lazım.
Bunun için de, duygularımızın adını iyi koymak lazım.