Arjantinli ünlü golfçu Robert Vincenzo yine bir ödül kazanmış, ödülünü alıp kameralara poz vermiş. Ardından kulübüne uğramış, eşyalarını toplayıp otoparktakiarabasının yanına doğru yürümüş. O sırada yanına bir kadın yaklaşmış. Vincenzo’yu kutladıktan sonra ona küçük bir bebeğinin olduğunu, bebeğin çok hastalandığını ve hastane masraflarını karşılayamadığını onun her gün biraz daha ölüme yaklaştığını anlatmış, bir çırpıda.
Kadının anlattıkları Vincenzo’yu çok etkilemiş.
Hemen çek defterini çıkarmış ve turnuvadan kazandığı paranın bir bölümünü yazıp imzalamış. Çeki kadına uzatmış. O sırada kadına “umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın” demiş.
Ertesi hafta Vincenzo kulüpte öğle yemeğini yerken Golf derneği’nin bir üyesi yanına yaklaşmış ve “Otoparktaki çocuklar, geçen hafta siz turnuvayı kazandığınız gün bir kadının yanınıza yaklaştığını ve sizinle konuştuğunu söylediler” demiş.
“Evet” demiş Vincenzo, “bunun nesi garip?”.
“Garip değil tabi ki” demiş adam,” ama size bir haberim var o kadın bir sahtekarmış. Sizin gibi zengin kişilere yaklaşıp hasta bir bebeği olduğunu söyleyip para koparırmış. Korkarım sizden de koparmış.”
Vincenzo şaşkınlıkla “yani ölümü beklenen bir bebek yok mu?” demiş.
“Yok” demiş adam.
“İşte bu hafta duyduğum en iyi haber” demiş Vincenzo.
İşte buna bakış açısı farkı diyoruz. Kimi parasını kaybettiğine üzülür ama kimi de Vincenzo gibi ölümü bekleyen bir bebek olmamasına sevinir.
Aynı pencereden dışarı bakan iki kişiden biri sokaktaki çamuru, diğeri gökyüzündeki yıldızları görebilir.
Seçim bizlere aittir.
Bizlere ait olan seçimler aynı zamanda olaylara ve insanlara karşı yargımızı ve değerlendirmemizi de şekillendirir.
Görüşümüzün net olması için camın berrak olması lazım. Aradaki cam puslu ve bu pus yoğun ise görüşümüz net olmaz ve sadece görebildiğimiz kadarı ile hüküm vermeye çalışırız.
Bu da bizi doğru sonuca götürmez.
Oysa bir el hareketi ile camın pusunu silip görüntüyü berraklaştırabiliriz.
Ayakkabısı yok diye üzülenin ayakları olmayan birini gördüğünde hissettiği duyguları anlayabilmek için samimi bir empati yetmeli.
Önceliklerimize yaptığımız sıralama, arzu, istek ve taleplerimiz, beklenti ve çıkar hesaplarımız, hayata yüklediğimiz anlam... bunların hepsi bakış açımızı doğrudan etkileyen unsurlardır.
Sevinç ve üzüntülerimiz de bunlara bağlıdır.
İnsan hayatı önemli ise bizim için, Vincenzo gibi, giden paraya üzüleceğimize ölümü bekleyen bir bebeğin olmamasına seviniriz.
İnsan hayatı ve insani değerler önemli ise bizim için, istek ve ihtiraslarımız uğruna insanları harcayıp kaybetmek yerine onlara hak ettiği değeri vermeye gayret gösteririz.
Zaman zaman baktığımız camın puslandığı olabilir. Birileri perde de çekmiş olabilir. Bu arada yanlış yargı ve düşüncelere de kapılmış olabiliriz.
Önemli olan bunu fark edip gereğini yapmaktır.
Bile bile, hatada, önyargı ve yanlış değerlendirmelerde ısrar etmek, olaylara ve insanlara bakışın açısını sıfıra indirmektir.
Dolayısıyla neye, nasıl ve niçin baktığımızdır aslolan.
Gerisi kendiliğinden gelir zaten.