Adıyaman’ın eğitimde aldığı mesafe ve bu yolda gösterdiği başarı genellikle üniversite ve liselere giriş sınavları döneminde gündeme getirilir, çoğu kez de olumsuz addedilen sonuçlar nedeni ile eleştiriler sıralanır ve bir takım kelleler istenir.
Haklı olanlar da vardır haksız olanlar da. Kimi gerçekten Adıyaman’ın başarısını istediği için kimi de başka maksatlarla yapar bu işi. Yapılan eleştirilerin haklı olup olmadığına girmeyeceğim. Konu ile ilgili birkaç gün önce yazmıştım zaten.
Bugün müzmin bir hastalığımızı dile getirmek için bir şeyler söylemeye çalışacağım.
Haberiniz oldu mu bilmiyorum. Geçtiğimiz günlerde ilimiz öğrencileri Türkiye çapında bir başarı daha kazandılar. Konu basınımızda da yer aldı.
Kayseri’de bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Ulusal 100 Temel Eser Kitap Okuma Yarışması”nda Cengiz Topel İlköğretim Okulu kendi kategorisinde Türkiye birincisi olurken, 50. Yıl İlköğretim Okulu öğrencilerinden Hilal Burcu Çalışkan da Türkiye birincisi oldu.
Bu başarı ilk değil tabi. Geçtiğimiz yıllarda da değişik alanlarda benzer başarılar elde edildi.
Son yıllarda ilçelerimiz de dâhil olmak üzere okullarımız ve öğrencilerimiz ülke çapında aldıkları başarılardan dolayı ilimizin adından sıkça söz ettirmektedirler.
Bu öğrencilerimizi, özellikle de öğrencilerimizi yetiştiren öğretmen ve idarecilerimizi tebrik ediyorum.
Şimdi izninizle sormak istiyorum.
Alınan yahut alındığı sanılan başarısız sonuçlar karşısında eğitim kurumlarımızı, idareci ve öğretmenlerimizi acımasızca eleştiren, onları okey masasından kalkmayan, ticaretle uğraşmaktan eğitime zaman ayırmayan, işini düzgün yapmayan olarak gösteren arkadaşlarımız bu sonuçlar karşısında neler düşünüyorlar acaba?
Bu başarıları kazanmada en büyük faktör öğretmenlerimiz mi yoksa uzaydan gelen birileri mi?
Eleştirmeye gelince acımasızca yerden yere vurulan öğretmenlerimiz, başarılar kazanıldığında neden akla gelmemektedir?
Onlardan bir teşekkür neden esirgenmektedir?
Yergide ölçü tanımazken neden övgüde cimri davranıyoruz?
Bilinmez mi ki marifet iltifata tabidir.
Şunun altını önemle çizmek istiyorum. Hiçbir öğretmen arkadaşımız kendilerine teşekkür edilsin diye bu çalışmaları yapmıyor. Ben öyle inanıyorum.
Üstlendikleri misyon gereği, vatana, millete ve öğrencilerimize faydalı olmak adına çaba sarf ediyorlar.
Onlar beklediği için değil, işimize geldiğinde eleştirdiğimiz insanları, kazandıkları başarıdan dolayı da takdir etmesini bilmeliyiz. Aksi halde eleştirme hakkına sahip olamayız. Aksi halde objektif olamayız.
Eleştirilmesi gereken bir husus varsa, özellikle de bu ilimiz başarısı adına ise elbette eleştirilecektir. Buna karşı değilim.
Daha iyiyi, daha güzeli ve daha doğruyu bulmak adına yapılacak “yapıcı eleştiriler” vazgeçilmezdir. Zaten bu yaklaşım tarzı, özellikle de basınımızın ve köşe yazarlarımızın bu yöndeki tavırları olması gerekendir.
Hatalar insanlar içindir. Toplumda kurulacak ve basınımızın da aktif rol alacağı seviyeli ve objektif denetim mekanizmaları, her alanda yapılması muhtemel hataları en aza indirecektir kuşkusuz.
Bu anlamda yapılan, söylenen ve yazılanlara sözüm yok, olamaz da.
Ama yeri geldiğinde eleştirdiğimiz kişi ve kurumlara, yeri geldiğinde de hakkını teslim etmeyi bilmeliyiz. Bu bir erdemdir.