Bazı hastalıklar var ki, her fırsatta gündeme getirmek ve çareler aramak gerekir. Kişilerin ve toplumun sağlık ve selameti bunlara bağlıdır. Bunlardan bir tanesi hatta en birincisi olarak “cehalet” diyebiliriz. Hemen aklınıza okula veya mektebe gitmeyen, okuryazar olmayanlar gelmesin. O eskidendi, şimdi durum çok farklı.
Cehaletin ne demek olduğunu, kişiye ve topluma ne gibi zararlar verdiğini bilmeyenimiz yoktur sanırım. Bazı düşünürler cahilliği üçe ayırmışlar: Hiçbir şey bilmemek, gerekeni bilmemek ve bir sürü gereksiz şey bilmek.
Hiçbir şeyi bilmeyenler, bilmediklerinin farkında iseler sorun yok. Bu halledilebilecek bir konu. Gerekeni bilmeyenler çok sıkıntılıdır. İşi veya mesleği ya da toplumdaki konumu neyse, onun gereklerini bilmiyorlarsa, bilmediklerinin de farkında değil, bilmiş geçiniyorlarsa, varın o toplumun halini siz düşünün. Çünkü bunlar kendilerini “biliyor” zannettikleri için her zaman kendilerini haklı görürler
Bir de bir sürü gereksiz şey bilenler var ki, bunlar bir öncekilerle benzerlik gösterirler. Gereksiz bilgileri ile yerli-yersiz, patavatsız ve hadsiz davranırlar ki, içinde bulundukları toplum bunlardan da çok çeker.
Dedim ya, kişiyi ve toplumu sarsan ve asla ihmal edilmemesi gereken bir hastalıktır cehalet. Bu hastalığa çare olacak hekimleri iyi tespit etmekte yarar var.
Çünkü Ömer Hayyam’ın “Hekim hasta olunca kime gitmeli” diye bir mısraını hatırlıyorum.
Vesselam.
***
Önemli not:
Geçen gün Abuzer Demir benim ismimi anarak bir şeyler yazmış. Niçin yazmış, amacı ne, birilerinin duygularına mı tercüman olmuş veya kendi içindeki bir yerlerden gelerek mi yazmış, konu sıkıntısı çektiğinden mi yoksa dikkat çekmek için mi, bilmiyorum. Bildiğim tek şey birkaç cümle ile de olsa karşılık vermektir.
Aslında çevremdeki arkadaşlar “gerek yok, boş ver” gibi sözlerle cevap vermenin gereksizliğini belirtseler de, “zaruretler, memnu olanı mubah kılar” sözünden hareketle birkaç cümle yazma ihtiyacı gerektiğini düşündüm. Çünkü “kusuru söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır.”
Kent Konseyi konusunda “bilgi kaynakları” kendisine ne söylemiş veya kendisinin “araştırarak, sorarak ve okuyarak!” öğrendiklerinden ne çıkarmış bilmiyorum ama “içi yandığına” göre bir takım sıkıntı veya sancıları olduğu gerçek. Anlaşıldığına göre bu, doğrudan benimle alakalı değil, çünkü “içinin yangını”nın eskiden beri sürdüğü anlaşılıyor.
Gelelim diğer konuya.
Fazla detaya girmeyeceğim. Sinan Temel’in ve Abuzer Demir’in kim ve ne olduğu, bu kişilerin uhdelerindeki iş veya görevleri nasıl yaptıkları konusunda onları tanıyanlar iyi bilir.
Başkanı olduğum 2 kurum var. Birincisi AKSEB Derneği. 2010 yılında kurulan bu derneğin yönetiminde o günden beri kendisi de var. Diğeri ise geçtiğimiz Haziran ayında genel kurulu yapılan Kent Konseyi’dir. Her ikisi de seçimle ve özgür irade ile gerçekleşmiştir. Bunda ne sıkıntı var anlayamadım. Anlayan varsa lütfen bana da anlatsın. Bu arada kendisinin bu dernekteki görevi ne, bu görevi nasıl yerine getiriyor, bu görevi kime ve nasıl yaptırıyor, varsın kendisi söylesin. Kendisinin de yönetiminde olduğu bir derneği tuhaf bir yazıya konu edinmesi garabetin daniskası olduğu gibi biraz da teşkilatçılığın mahremiyetini aşan bir durum olduğunu düşünüyorum.
Benim yoğunluğumdan dolayı bunlara yetişemediğimi vehmetmiş… Sadece vehmetmiş.
Kendisine tavsiyemdir, görüntüye göre karar vermesin, yanılır. Tıpkı birçoğumuzun yanıldığı gibi; görüntüye bakıyorsun, isminin önündekine, sağına soluna bakıyorsun bir şey belliyorsun. Sonra bakıyorsun daha farklı bir şey.
Su kıtlığı çektiğimiz bugünlerde suyu tasarruflu kullanalım çağrımı da eleştirmiş ya, varın bunun izahını da siz yapın. Ne dememi veya kimi vurmamı bekliyordu anlayamadım.
Başta da dedim ya, zaruret hâsıl olduğu için bu satırlar yazdım. Böyle anlamsız ve kendi aramızda konuşulması gereken şeyleri sizlerle paylaşmak istemezdim.
Tahmin ediyordum da, zihni melekelerin bu kadar dağınık olduğunu bilmiyordum.
Bazı insanların şark kurnazlığı yaparak işlerini yürütmelerine, kendilerini doğru ve haklı göstermelerine pek müsaade etmemek lazım diye düşünüyorum. Bu onların da iyiliği için gereklidir.
Son olarak, özellikle ismimin geçtiği bir yazı olduğu için, kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına bu satırlara ihtiyaç duyuldu. Bu konuyu sürdürmeyi düşünmüyorum. Karşılık verilse dahi cevap vermeyi pek düşünmüyorum. Umarım yanlış anlaşılmam.
Kalın sağlıcakla.