Adamın biri “pejo” marka bir minibüs alır. Sonraki gün yolcuya çıkar minibüs tıklım tıklım, tutar kasabanın yolunu, minibüs gittikçe hızlanır.
Yolculardan biri “kaptan yavaş bir yere çarpacağız” der. Şoför “sen pejo'yu biliyon mu?” der, yolcu da “hayır” der. Şoför “o zaman susacan” der ve devam eder.
Minibüs hızlanmaya devam eder bir yolcu daha seslenir “evladım ben hastayım biraz yavaş”
Şoför yine sorar “sen pejo'yu biliyonmu amca” ne bilsin, “hayır” der. “O zaman susacan” der şoför.
Bu kez bir kadın seslenir “hamileyim lütfen biraz yavaş çocuğumu düşüreceğim”
Şoför yine sorar “sen pejoyu biliyon mu?”
Kadın “yok” der. Şoför yine aynı cevabı verir.
Arkadan kızgın bir ses tonuyla bir genç seslenir “yavaş git kardeşim öldüreceksin bizi”
Şoför yine sorar “sen pejo'yu biliyon mu?”
Genç “biliyorum lan ne olacak” der.
Şoför: “O zaman çabuk söyle bunun freni nerde?”
*
Fıkra böyle. Olay gerçekten yaşanmış mı bilinmez.
Ama verdiği mesajın bilinmesinde fayda var.
Hani derler ya “ata binmek bir ayıp, inmek iki ayıp” diye. İşte onun gibi bir şey bu da.
İnsan yürütemeyeceği, yürütse bile zamanında durduramayacağı aracın direksiyonuna oturmamalı.
Oturursa ya yerinden kaldıramaz ya da duracağı zaman durduramaz.
O zaman da ya madara olur ya da kaza kaçınılmaz olur.
Tabi o kişide haysiyet varsa. Azıcık arlanma veya utanma varsa bu işe girişmez.
Yani yiyemeyeceği lokmayı ağzına koymaz.
Yani kaldıramayacağı yükün altına girmez.
Haddini bilir yani.
Her zaman “pejoyu bilen” çıkmayabilir.
Tabi fıkradaki “şoförlük” mesleği ve “pejo” markalı araç bir sembolik örnek sadece.
Bu kimi zaman mevki-makam olur, kimi zaman da başka bir sorumluluk.
Önemli olan insanın üstlendiği sorumluluğu veya görevi hakkıyla yerine getirebilmesi.
Durup dururken, hiç gereği yokken, üzerine de vazife değilken, üstelik becerip beceremeyeceği belli değilken, herhangi bir görev için “ben adayım”, “ben yaparım”, “ben talibim” ya da “bu benim işim” gibi cümlelerle ortaya atılması hem o görevin yapılamamasına neden olur hem de birçok insan zarar görür. Hatta memleket bile zarara uğrar.
Akla ziyan böylesi davranışlardan kaçınmak lazım.
Aksi halde, Alimallah, ya freni bulamaz ya da gaz pedalı ile fren pedalını karıştırır. Her iki halde de sonuç facia olabilir.
Hele bir de direksiyon hakimiyeti yoksa durum besbeter bir hal alır.
Özellikle de kendisine hakim olamayanlar; yani eline, diline, beline ve aklına hakim olamayanlar asla direksiyon başına geçmemeli.
Kendisi geçmek istese bile birileri buna engel olmalı.
İşe, bu durumda olup da direksiyon başına geçmişlerden başlanabilir mesela.