Ünlü bir futbolcu karısını öldürmekle suçlanıyordu. Futbolcu yakalanmıştı ama karısının cesedi ortada yoktu.
Duruşma Amerikan filmlerindeki gibiydi. Kucak dolusu parayla tuttuğu avukatı jüriyi ikna etmeye uğraşıyordu: "Sayın jüri üyeleri, müvekkilimin suçsuz olduğuna yürekten inanıyorum. Buna az sonra sizler de inanacaksınız. Birden 10'a kadar sayacağım ve müvekkilimin öldürdüğü iddia edilen karısı bu kapıdan içeri girecek... 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9 ve 10..."
Bütün jüri üyeleri kapıya döndü; kimse girmedi içeri. Avukat bir savunma dâhisiydi. Son hamlesini yaptı: "Bakın siz de kadının öldüğüne inanmıyorsunuz. Çünkü hepiniz, içeri girecek düşüncesiyle kapıya doğru baktınız. Kararı buna göre vermenizi talep ediyorum."
Ancak jüri, ünlü futbolcuyu suçlu buldu. Mahkeme çıkışında avukat, hâkime yaklaştı ve sordu: "10'a kadar saydığımda siz de herkes gibi kapıya doğru baktınız. Demek siz de, futbolcunun karısını öldürdüğü konusunda tam ikna olmadınız. Öyleyse neden böyle bir karara imza attınız?"
"Doğru" cevabını verdi hâkim. "Ben de herkes gibi kapıya baktım ama müvekkiliniz kapıya bakmıyordu."
***
Eşyaya bakarken, olayları yorumlarken herkesin göremediğini görmek, herkesin yapamadığı analizi yapmaktır marifet.
Kişiyi herkesten farklı kılan bu özelliktir aslında.
İşte bu özelliklere sahip kişilerdir içinde yaşadığı toplumun ufkunu açan ve geleceğe taşıyan.
Esas değişim ve gelişimi yakalayacaklar işte bu kişilerdir.
Yukarıdaki öyküden çıkarılacak derste olduğu gibi en iyi analizi yapan kişi, herkes bir noktaya bakarken, o noktaya yönelen bakışları izleyen kişidir.
Bakış açınızı ne kadar geniş tutarsanız, doğruya ulaşmanız da o kadar hızlı olur.
Geleceği yakalamak için geleceğin ötesini görmek gerekir.
Gelişmemiş ya da gelişmeye çalışan toplumların en büyük sıkıntısı böylesi kişilerin eksikliğini yaşamalarındandır.
Ya da toplumun, kurumun önünü açacak böylesi kişilerin önünü tıkayan, sahip çıkmayan toplumlardır.
Öğrencilik yıllarımda söylediğimiz bir tekerleme vardı. “Farkındayız farkı fark edemeyenlerin; farkı fark ettireceğiz fark edemeyenlere.”
Kimsenin fark etmediği farkı fark edebilmek; Bu farkı da fark edemeyenlere gösterebilmek ufkunu ve cesaretini kendisinde taşıyanların sayısı ya da bunlara verilen değer, o toplumun geleceğini tayin açısından çok önemlidir.
Hantal, statükocu, maslahata göre hareket eden, gelişim ve değişime direnen kişilerin karar mekanizmalarını işgal ettiği bir toplumun kaderi “makûs” olmaktan/kalmaktan öteye gidemez.
Zira “bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.”
Üstelik o yerde güneşin batışını romantik manzara sanarak(!) büyülü bir şekilde herkesçe izleme söz konusu ise varın gerisini siz söyleyin.
Geride kalmış, habire tökezleyip aksayan toplumlarda bu büyülü(!) seyrediş vardır hep.
Bir de gölgesi kendisinden büyük kahramanlar(!) tutmuştur köşe başlarını.
Üfürükle şişirilmiş ve bir toplu iğne dokunuşu ile sönmeye hazır balonlar gibi…
Esintinin yönüne ya da ipi elinde bulunduranın iradesine göre hareket eden balonlar yerine, farkı fark edebilen ve farkı fark ettirebileceklerin farkına varmak temennisi ile…