Bilirsiniz, kerameti kendinden menkul sananlar vardır çevremizde. Bu kişiler, marifetin kendilerinde saklı olduğu hissini başkalarında uyandırmak için öyle tiplere ve havalara girerler ki, çoğu zaman ne olduğunu anlamak için epey zamanın geçmesi gerekir.
Böylesi zevat ne yazık ki amaçlarına ulaşırlar genellikle.
Kendisine kanan, peşine takılan, hatta ateşli bir şekilde savunan o kadar insan bulurlar ki, bu konuda tecrübeli olanlardan başka kimse durumu fark edemez.
Değişik alanlarda faaaliyet gösterir böylesi tipler.
Kimi siyaset arenasını seçer kendisine, kimi bürokraside boy gösterir, kimi iş hayatında arz-ı endam eder, kimi sivil toplum kulvarını tercih eder...
Faaliyet alanları farklı olsa dahi, ortak özelliklerinden dolayı kendilerine mutlaka destekçi, yardakçı ve yalaka bulurlar.
Duruşları ve tavırları genellikle sahtedir.
Konuştukları bir incir çekirdeğini doldurmasa da ses tonlarına öyle bir hava verirler ki, bu sizi etkilemeye yeter. Hele bunu bir de yüz hatları ve el hareketleri ile desteklediklerinde çok daha inandırıcı görünürler.
Kimi zaman “vatan kurtaran aslan” hüviyetine girerler. Kimi zaman “en fedakar hizmet ehli”, kimi zaman da “en bilen” havasını verirler.
Bunların insanları etkilemede kullandıkları çok önemli argümanlar vardır. Parayı mesela, çok iyi kullanırlar. Eh, yüzü de sıcak olduğu için hemen etkisini gösterir.
Yüksekliği önemli olmasa da mevki makam dağıtma da etkilidir. Doğrudan “enaniyete” hitap ettiği için çok etkilidir.
“İş görme” de gönülleri fethetmede hemen tesir gösterir.
“Dini hassasiyetler” de çok kullanılanlar arasındadır.
Bu argümanları arttırmak mümkün ama en fazla kullanılanlar bunlar olduğu için maksadın anlaşılmasında yeterli olurlar bence.
Burada bir şeyi açıklamam gerekiyor. Kuş uçtuğu, balık yüzdüğü için kendisini olağan üstü ve keramet sahibi göstermeye çalışırsa bu kabul edilemez. Hele bunları yaparken de az önce bahsettiğim argümanları kullanarak insanları etkilemeye, etrafında toplamaya çalışırsa, bunu da gizli emelleri ve hedefleri için kullanırsa, işte bu tipleredir sözüm.
Yoksa işin ehli insanlara mevki ve makam vermek, samimi bir şekilde hizmet etmek ve iş görmek elbetteki güzel şeylerdir.
Ne yazık ki birinci şıktaki kişilere rastlamak daha kolay.
Eskiden böylesilere boş çuval, balon, boş teneke gibi isimler takılmış olsa da günümüzde daha başka isimlerle de anılabilirler.
Dikkat etmek lazım. Böylesi tiplere meydanı bırakmamak için dikkatli olmak gerek. Bu da yetmez tabi, en başta cesur olmak lazım. Ama mutlaka birlik olmak lazım.
Birilerini kurban etmeden, birilerini Don Kişot kılığına sokmadan el birliği ile temizlemek lazım bunları toplumdan.
Aksi halde kimsenin şikayet etmeye de hakkı olmaz.
Neyse, sözü fazla uzatmadan yazıyı iki güzel sözle bitireyim.
Hasan Basrî (k.s.), bir defasında cübbesini suyun üzerine serip batmadan oturdu. Onu böyle gören Rabia Adeviyye (k.s.) de seccadesini havaya serip üzerine oturdu. Sonra Hasan Basrî (k.s)’ye şunları söyledi:
“Hasan, senin yaptığını balıklar, benim yaptığımı da kuşlar yapar. Bunlar iş değil. Asıl iş Yüce Allah’ın rızasını elde etmektir.”
Beyazid-i Bistamî (k.s.), en büyük kerametin istikamet olduğunu söyler ve şöyle derdi:
“Birinin havada uçtuğunu görseniz bile hemen o kimsenin faziletli ve keramet sahibi birisi olduğuna hükmetmeyin, hata edebilirsiniz. O kimsenin hakikaten fazilet ve keramet sahibi olduğunu anlamak için İslâm’ın emirlerine uymaktaki hassasiyetine bakın...”