“Düşünüyorum o halde varım” ile başlayıp “düşünüyorum o halde vurun” ile devam eden süreç bize gösteriyor ki, insan düşünen bir varlıktır.
Gerçi birilerinin var olduklarını anlamaları için düşündüklerini fark etmeleri lazım geldiğini idraklerinden önce de insan vardı ve düşünüyordu.
Konumuz bu değil tabi.
Konumuz insanın düşünmesi ve düşündüğünü de ifade etmesi.
Bildiğiniz gibi düşünmek için akıl gerek. Sağlıklı düşünmek için de sağlıklı bir akıl gerek.
Düşünmek yetmiyor tabi.
Düşündüğünü de ifade etmek gerek.
Aksi halde düşünenlerin, düşündüklerini iddia edenlerin, düşünmenin sembolü olarak atasözlerimize girmiş olan hindiden farkı kalmaz.
İnsanoğlu düşündüğünü ifade etmek için çok çeşitli yollar bulmuş.
Konuşmuş, yazmış, jest ve mimik kullanmış… Hâsılı birçok şekilde ifade edebilmiş kendisini.
En çok da konuşmuş.
Bu yüzdendir ki “ağzı olan konuşuyor” denmiş.
Bir de yazmış. Bulduğu her şeyle yazmış. Kalem kullanmış, tebeşir kullanmış sonra da klavyeyi bulmuş, yazmış.
Her ne kadar “ağzı olan konuşuyor” dense de, insanca konuşmak için sadece ağız yetmiyor tabi.
Tıpkı yazmak için sadece kalem ya da klavye yetmediği gibi.
İnsanca konuşmak ve yazmak için başka şeyler de gerekiyor.
En başta edep gerekir. Bilgi ve birikim gerekir.
Sonra da haddini bilmek gerekir.
Ki, konuştuğu dinlensin, yazdığı dikkate alınsın.
*
Ne konuştuğunu, ne yazdığını, nereye ve nasıl konuşup yazdığını bilmeden konuşup yazmak genellikle ya tafra yapmak içindir ya da safra atmak içindir.
Bir bakıma işkembe ile alakalıdır yani.
Böylesi konuşma ve yazıların gidebilecekleri yer bellidir zaten.
*
İnsan olmanın en önemli hasletlerinden biri olan düşünmenin, dolayısıyla da düşünceyi ifade etmenin yolları iyi seçilmeli.
Alt yapısı olmadan, bilgi ve birikimi olmadan, had ve hudut bilinmeden çıkılan yolların akıbeti çoğunlukla çöplük olmuştur.
Dikkate alınmaz yani. Samimi bulunmaz ve arka planında başka niyetler aranır.
*
Mesela karalama ve iftira atma ile eleştiriyi karıştırmamak gerekir.
Ortada bir sorun varsa dile getirmek için menfaatimize dokunmasını beklememek gerekir.
Sorunun bir parçası olmakla çözümün bir parçası olmak arasında seçimi iyi yapmak gerekir.
Bunlar için de bilgi ve birikim gerekir. Bir de haddini bilmek gerekir.
*
“Bana ne” dediğimiz bir şeye sonradan “bana değdi” dersek samimi bulunmaz.
Tıpkı işimize geldiğinde susup, işimize gelmediğinde bağırmamız gibi.
Ya da yılanın başı başkalarına dönükken kuyruğu ile idare edip de başı bize döndüğünde yaygarayı basmamız gibi.