Öğretmen sınıftaki zeki ama aynı zamanda kıskanç öğrenciye sordu:
"Niçin arkadaşlarını çekemiyor, onların yaptıklarını bozup kavga ediyorsun?"
Öğrenci:
"Çünkü onların beni geçmelerini istemiyorum. En iyi ben olmalıyım!" dedi.
Öğretmen masasından kalkıp, eline bir parça tebeşir aldı ve
Öğretmen:
"Şimdi birincisi nasıl görünüyor diye sordu?"
Öğrenci:
"Daha kısa" dedi. Başını eğdi.
Öğretmen:
"Bilgini ve yeteneklerini arttırarak kendi çizgini uzatman rakibinin çizgisini bölmeye çalışmandan daha iyidir" dedi.
***
Biz de en çok şikâyetçi olunan konulardan biri de bürokrasi ve siyasette ilimizi sahiplenip temsil edecek fazla kimsenin olmaması yönündedir.
Özellikle de Ankara’da görev yapan bürokrat konusunda bir hayli sıkıntılıyızdır.
Bunun en başta nedenlerinden biri olarak da hasbelkader bir yerlere gelen insanlarımızın kendilerinden sonra gelecekler için yol açmamaları, hatta engel olmaları söylenir.
Siyasetçilerimizin veya bürokratlarımızın kendilerine rakip olabilecek muhtemel kişilerin önünü kesmek için ince hesaplar içinde oldukları da söylenenler arasındadır.
Ulaştıkları yerler sanki babalarının malı imiş gibi davrandıkları, makamların çok tatlı geldiği, ilânihaye kendilerine yar olacakmış gibi yapıştıkları, bu yüzden kimsenin ayak bağı olmasını istemediklerinden de bahsedilir.
Bu söylenenlerin gerçeği ne kadar yansıttığını sizler daha iyi bilirsiniz.
Memleketimizin bulunduğu mevcut duruma bakarak da ne olduğu anlaşılabilir.
Sözün gelişi olarak gerçek olduğunu düşünelim.
Belli bir yerlere gelmiş insanlarımızın hepsi de memlekete ve insanlara hizmet etmek için çabaladıklarını söylemektedirler.
Bulundukları mevki ve makamları da sırf bu yüzden istediklerini söylerler.
Memleket ve hizmet aşkı öyle kaplamıştır ki benliklerini, hiç kimsenin kendileri gibi çalışamayacağına inanmışlardır.
Bu inançları nedeniyledir ki, hizmetleri ve gayretleri kesintiye uğramasın diye yerlerine veya yanlarına başka kimseyi asla istemezler.
Yanlış anlaşılmasın, güzel şeyler yapılıyorsa, her geçen gün bir öncekinden daha ileri adımlar atılıyorsa pek sorun yok demektir.
Sorun, yerinde saymalarda ve patinajlarda ortaya çıkar.
Ruhî, bedenî ve zihnî gelişmesini tamamlamış toplumlarda pek rastlanılmayan bu durum maalesef memleketin önündeki en büyük engellerden biridir.
Oysa yapılacak olan şey basittir.
Önceki çizgiden biraz daha uzununu çizmek!
Önceki çizgiyi aşmak yani.
Kıskanmadan, haset etmeden ve dek dubaraya başvurmadan, mevcut çizgiden biraz daha uzununu çizebilecek kim varsa onun önünü açmak ve desteklemek…
Elinden tutmak, omuz vermek, hatta baş tacı etmektir esas olan.
Eh, bunlar da memleketimizde var olduğuna göre(!) az önce bahsettiğim söylentiler gerçek olmamalı(!)…