Biliyor musunuz, harika bir memleketimiz var…
Hayat mücadelesi içerisinde koşuşturmaktan görmeye fırsat bulamadığımız öyle güzel, öyle doyumsuz ve öyle yaşanası memleketimiz var ki…
Bu güzel memleketin de öyle eşsiz, öyle değerli ve öyle kadirşinas insanları var ki…
Görüp tanıma fırsatı olanların övmekten bitiremedikleri, yaşama imkânı bulanların da ayrılmak istemedikleri böylesi güzel ortamda bulunduğumuz için ne kadar şükretsek azdır.
Burada yaşayan insanların birbirlerine karşı tutum ve davranışlarını gören yabacılar, memleketlerine gittiklerinde herkese örnek diye gösterdiklerine eminim.
Bir arada yaşamanın, aynı havayı teneffüs etmenin ve aynı toprakta yoğrulmanın bütün önceliklerin önüne geçtiği bu memlekette şahsi menfaat ve ikbal beklentilerin asla düşmanlık vesilesi olmadığına şahit olanlar “böyle insanlar da varmış?” diyerek hayretlerini gizleyemiyorlar.
İnsan onur ve şerefinin önemsendiği bu memlekette, çıkarlar uğruna ne kimseye iftira atılır, ne kimseye çamur sıçratılır ne de aleyhlerinde haberler yapılır.
Kimse “Hep ben bilirim” havasında değildir.
“En iyi ben bilirim” düşüncesi ayıplanır.
Hele “Benden başka bildiğini söyleyen varsa onlar gaflettedir” gibi saçma sapan saplantılar hiç yoktur.
Bu memlekette güç onurdur, şeref ve haysiyettir. İnsanlar kendi haysiyetlerini önemsediği gibi başkalarının şeref ve onuruna da duyarlıdırlar.
Öyle “mevki ve makamım var” diyerek veya “gazete ve televizyonum var”, para ve pulum var” gibi geçici ve asla insani ölçü olmayacak şeylere güvenip etrafa afra tafra satanlar bulunmaz bu memlekette.
Mesela esnaf ve ticari ahlak zirve yapmış durumdadır. Tıpkı Fatih Sultan Mehmet döneminde olduğu gibi esnaflar birbirini gözetir ve başkalarının da kazanmasını ister. Yani “Hep bana Rabbena” demezler. Kendilerinden alışveriş yapılmadığı zaman da kimseye saldırmaz ve karalamazlar.
Birisinin bir şeye ihtiyacı varsa onun söylemesini beklemeden hisseder ve hemen yardımına koşarlar.
Kaba kuvvet bu memlekete uğramamıştır.
Arkadaşlık, dostluk ve komşuluk gibi kavramlar en yüce kavramlardan biri olup, beşikten itibaren çocuklara öğretmeye çalışırlar.
Gelecekte “aday olacağım, başkan olacağım, vb.” beklentileri olanlar dürüstçe ve kıvırmadan ortaya çıkar çalışmalarını yaparlar. Çünkü saklayacakları, gizleyip örtecekleri bir şeyleri yoktur. Hele entrika ve sinsilik denen şeyi hiç bilmezler.
Muhtemel rakipleri harcamak için dek dubara yapmazlar.
Bu memlekette yaşayan herkes birbirine “önce insan” ölçüsü ile bakarlar. Bu yüzden “insan” ve “insanlık” çok değerlidir.
Öyle ki neredeyse bunun ihracatını yapacak seviyeye gelmişlerdir.
Çok çalışkandır bu memleketin insanı. Dolayısıyla da çalışmayı teşvik eder, çalışkanları da severler.
İşlenmedik bir karış toprağı, ekilip dikilmedik bir alanı yoktur. İsterler ki herkes ekmek yesin. Bu yüzden “paylaşım” denen şey neredeyse paylaşılamaz durumdadır.
Kimse kimseyi asla kıskanmaz. Bilakis başkalarının daha fazla kazanmasını, daha fazla başarılı olmasını ve daha fazla yükselmesini istemek gibi başka hiçbir yerde bulanamayacak ulvi değerler çok revaçtadır.
“Çelme takmak, tökezletmek, ayak oyunu yapmak…” gibi adi şeyler çağrıştıracak kavramlardan nefret ederler.
Saymakla bitmeyecek o kadar güzel şeyler var ki memleketimde…
Öyle bir çırpıda anlatılamayacağı için fırsat buldukça sizlerle paylaşacağım.
Öyle birilerini yaptığı gibi hayali sorunlar uydurup karamsar tablo çizmeyeceğim. Birilerine saldırmak için temenni ve vehimlerimi gerçek diye sunmayacağım.
Bu güzel memleketin bu güzel insanlarına layık olmaya çalışacağım.
(Umarım iksirin tesiri uzun sürer…)