Güzel, aynı zamanda merakımızı arttıran doğum hikayeleriyle büyüdük, fısıltı gazetesi ve bunca bilgi kirliliği yokken. Diplomasız Ayşe ve Fatma kadınların ebelikleri döneminde ilkel yöntemlerle ya da deneyimlere dayanılarak yaptırılan doğumları anlatanların dilinde bile masalımsı bir tat vardı.
Normal doğum olayı korku filmlerine benzetilerek anlatılmıyordu en azından. Her kadının doğal olarak yapacağı sıradan bir iş olarak görülmüş olmalı ki ‘’ normal doğum’’ kavramını duyduğunda kimse cin çarpmışa dönmüyordu. Sezaryenle doğumun ise adı doyulmuştu köylerde, kasabalarda; dudaklar o ismi bile küçümser tarzda aktarıyordu karşısındakine.
Günümüzde ise normal doğum neredeyse unutuldu; artık normal doğum yapanlar parmakla gösterilir oldu. Kimsenin doğumunu karışacak halimiz yok elbette. Her doğumun bir risk taşıdığını biliyorum ve doğum şekli konusunda ayrıca karar verecek durumda olmadığımı da belirtmek istiyorum.
Anne baba adaylarının en tedirgin olduğu konuların başında doğum şekli gelmektedir. Hamileliğin ilk günlerinden itibaren kafa karıştıran bu konu kadının psikolojisini önemli ölçüde etkilemektedir. ‘’Normal doğum mu, sezaryen mi?’’ soruları hem gecenin hem de gündüzün tadını kaçırır oldu. Hele bir de eş dostun ve akrabaların ya da arkadaşların kabus olarak anlattıkları normal doğum hikayeleri hamile bir kadının çıkmazları arasına erkenden yerini alıyor.
Kadın zaten ruhsal anlamda kendisiyle barışık olmayan bir dönemden geçmektedir . Bütün bunlara doğum kaygıları ve çevrenin çok bilmiş halleri da eklendi mi, vay hamile kadının başına gelenler!
Doğum fizyolojik bir olaydır , bunu hepimiz biliyoruz; doğadaki canlıların doğum mekanizmaları mükemmel bir şekilde gelişmiştir. Tüm ayrıntılar neden sonuç ilişkisi içinde kendiliğinden gelişim göstermektedir. Bir aksilik durumunda elbette fısıltı gazetesine kulak vermekten çok sağlık kurumuna başvurulmalı, gerekli tedbirler alınmalıdır.
Bilinçli anne adayları genellikle normal doğumu tercih etmeliler diye düşünüyorum. Ülkemizde ise daha çok sezaryen tercih edilmektedir. İstatistiklere baktığımızda bunun her geçen yıl arttığını görmekteyiz. Her durumda anne bebek sağlığı gözetilmelidir; ancak bir anormallik de yok değil. Ne oldu da kadınlar bu kadar çok sezaryene eğilim gösteriyor, değişen ne oldu, bunu tam da bilemiyorum.
Burada sorun şu kanımca : Çoğu anne adayı hamilelik durumunu öğrenir öğrenmez doğum şekline de karar verebiliyor. Daha doğrusu hangi tür doğumu tercih edeceği konusunda ısrarcı davranabiliyor. Bunda etkili olan nedenlerin başında belirttiğim gibi normal doğumu kabusa çeviren hikayelerin anlatılması, diğer bir neden ise bazı sağlık görevlilerinin bu konuda yeterince bilgi vermeyişleri ve anne adayını yönlendiremeyişleridir. Çevremde gördüğüm kadınların çoğu sezaryeni bunun için tercih etmektedirler. Sezaryeni, normal doğuma göre daha kolay ve zahmetsiz, bir an önce doğumdan kurtulma, daha az ağrı çekme olarak düşünmeleri de başka bir nedendir.. Halbuki doğum bir süreçtir ve bu sürecin özellikle sağlık personeli tarafından iyi anlatılması gerekmektedir. Bence sağlık ocaklarında ve doğum hastanelerinde eğitim amaçlı psikolojik destek birimleri kurulmalı ve gerektiğinde doğuma yönelik kurslar verilmelidir. Anne adayları doğum öncesinde ve sonrasında çevresinde anlatılanlara itibar etmemeleri gerektiği konusunda bilinçlendirilmeliler.
Bebekle ilk duygusal temasın normal doğumda daha erken olduğu ve sadece bu nedenin bile önemli bir etken olduğu unutulmamalıdır.