Ezmek, çizmek , hırpalamak, hakaret etmek, yasaklamak giderek hayat felsefesi haline getirilmeye başlandı. Bu ilkel anlayışları benimsemeyenlere neredeyse suç işlemiş gözüyle bakılıyor, bu anlayış ya da zihniyet ciddi anlamda insanı tedirgin ediyor.
Senaristlerin işi zor.
Bundan sonra bir senaryo yazmak gibi bir niyetleri varsa önce RTÜK’e başvursunlar. Bu iş için ‘’OLUR’’ aldıktan sonra oturup kuzu kuzu düşünsünler, yazacakları senaryonun genel ahlaka uygun olup olmadığını irdeledikten sonra karar versinler. Zor durumda kalmalarına gerek yok yani , nasılsa zorda kaldıklarında kendilerine her açıdan yardımcı olacak kurul ya da kurullar var, yani onlara ahlak dersi verecek olanlar çok.
Tam bir kara mizah örneği… Hoş kara mizahın da üstü çiziliyor ya? Bu gidişle pek yakın bir zamanda ülkemizde artık mizah diye bir tür de kalmayacak, yavaş yavaş tedavülden kalkıyor.
‘’Muhteşem Yüzyıl’’ adlı diziyi izlemedim, bu yüzden diziyi eleştirme hakkını kendimde bulamıyorum. Doğrusu böyle bir hakkımızın olduğunu da düşünmüyorum. Duygularımı ifade edebilirim, yani o diziyi beğenip beğenmeme hakkına sahip olabilirim. Ama eleştiri farklıdır, o, sanat eleştirmenlerinin işidir. Herkes kendi işine bakmalı, hiç kimse sorumluluk alanına girmeyen bir konuyu sorunlu bir dille ele alamaz, almamalı da .
İnsanların özel hayatına müdahaleye, onu ön planı çıkarıp malzeme yapılmasına her zaman karşı oldum, bu durum ayrıca kimsenin merak duygularını da beslememeli. Ancak gerçekten şaşırdığım ve hayretle izlediğim bir durumu ifade etmeden geçemeyeceğim.
Bir defa HAREM bana göre özel hayatın ifadesi değil, sosyal bir olgudur. Osmanlı devletinde hem padişahlar açısından hem de devlet yönetimi açısından bir önem arz ediyor. Bu konuyu gerçekten merak edenler varsa harem konusunda yazılmış eserleri okuyabilirler; bu bir kişiyi ilgilendiren bir durum, bir kişinin özel hayatı da değildir.
Senaryolar ise kurmacadırlar, bir senaryo yazarı gerçek hayattan, tarihten beslenebilir. Bir olay, olgu hatta bazen bir kavram bile bir edip ya da senaristler için ilham kaynağı olabilir.
Gerçekten şaşırıyorum.
Koca adamlar koca unvanlarıyla ekranlarda karşımıza çıkıp yasakçı zihniyeti destekler tarzda konuşuyorlar, bu konuşmaları duydukça üzülüyorum. Sözüm ona bu, özel hayatı ihlal eden bir durummuş, insanların özel hayatına girmemek gerekiyormuş. Kişiler dinlenilirken, kişilerin yaptığı her şey kayıt altına alınırken, insanlar telefon görüşmelerini yapamaz duruma gelmişken özel hayat ilkesi ihlal edilmiyor da burada mı bu ilke devreye giriyor, anlayamıyorum. Hatta bazıları daha da ileri gidip bunun dış mihrakların etkisiyle yazılan bir senaryo olabileceği, çünkü harem ile ilgili bilgilerin Batılılar tarafından yazıldığını ve bunu ülkemize karşı koz olarak kullanma amacına hizmet edebileceğini bile belirttiler.
Siz söyleyin, hayal gücü zenginliği bakımından bizi geçecek olan var mı?
Yapmayın, insanların duygularıyla bu kadar oynamayın; onları sürü yerine koymayın.
Bütün bunların sonucu ne oldu biliyor musunuz?
Dizi daha ikinci bölümüyle izlenme rekorları kırmış.
Kitapçılarda Kanuni ve Hürrem Sultan’ı anlatan kitapların satışında ciddi bir artış görülmüş.
Topkapı Sarayı’nı gezen ziyaretçilerin sayısında artış yaşanmış.
İnsanlarda kısa sürede tarihi konulara merak hissi uyandırmış.
Unutulmasın ki yasağın olduğu alana insanları kanalize etmek daha kolaydır ve yasaklar insana daha cazip gelmiştir.