İnsanın kendisini büyük ve kahraman göstermek egosu tarihin gidişatı üzerinde etkili olabiliyor. Belli bir dönem bu müzik, dinleyenleri kendinden geçirip tarihi yaşananlarla değil görmek istedikleri gözle seyretme imkanı veriyor.
Gün oluyor Promete sahaya iniyor ve insanlığa ezberletilen kahramanlık şarkılarının nağmesini bozuyor. Promete kendisine , makamına ve tanrılara karşı çıkıp tanrılar aleminden ateşi çalarak onu muhtaç olan insanlara veriyor. Yaptığıyla tanrıların kendisinden nefret etmelerine neden oluyor. Tanrıların gözünde değersizleşiyor, fakat insanlık tarihinin eşsiz örneği oluyor. Elbette bu mitolojik bir öğedir ve bu şekilde anlatılacak; ama şu da unutulmamalıdır ki insanlığın bir Promete’ye ihtiyacı vardı ve insanlar onu yarattılar. Yani insanlar zalimliğin, zulmün karşısında onu ihtiyaç gördüler.
Bunlardan bir ders alınmıyor olmalı ki her gelen bozuk akortla aynı ritmi tutturmaya çalışıyor.
Günün birinde bir yuvarlak masa etrafında dünyayı kurtarmaya çalışırken bir yandan da dünyayı kurtardıklarını zannedenlerin çıkmazlarını tartışıyorduk. Bir arkadaşım kendi köylerinde yaşanan bir olayı anlattı.
Nihayetinde bir hikayedir bu deyip az’la uz’la başlamadık meseleye. Günümüzde efsaneleştirilmiş hatta putlaştırılmış kişileri düşündükçe anlatılan hikayecik bu sıfatlara ‘’cuk’’ diye oturuyor.
Otuz , kırk yıl önce, yani henüz televizyon denilen aygıtın X köyünü istila etmediği bir devirde yaşanmış bu olay. Bu köyde televizyon ve gazete görevini ‘’Hüso’’diye biri üstlenmiş. Evde, damda, tarlada, yolda kısacası her taşın altında çıkarmış. Babası rahmetli olmadan tüm mirasını, yani yalan dolandan örülü saltanatını Hüso’ya bırakmış. Hüso da babasının yüzünü kara çıkartmamış, adamın kırkı çıkmadan görevinin başına geçmiş. Bulunduğu her ortamda kendine methiyeler dizdiğinde Hüso efsanesi dalga dalga yayılmış. Özellikle onu tanımayan ama ününden haberdar olan çevre köyleri böyle bir yiğidi ( !) merak etmeye başlamışlar.
Hüso kurnazmış, her işini alttan yürütür sonra hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranırmış. Gel zaman, git zaman bir yıl kış erkenden inmiş ovaya, köy ahalisini hazırlıksız yakalamış. Ahali gruplar halinde her akşam bir evde oturup masallarla, halk hikayeleriyle ısınmaya çalışırken Hüso bu grupları ziyaret etmeyi ihmal etmezmiş. Bir evde çay yerine şerbet, bir evde pestille ceviz derken konuşulanları hafızaya kaydetmeyi de unutmazmış. Hafızaya kaydettiklerini başka bir evde ya da ortamda yalanlarla süsleyip ortaya atarmış. Bu anlatılanlardan herkes payına düşeni alırmış. Bir süre geçtikten sonra insanlar arasında fısıltılar başlamış ve husumete dönüşmüş . Kim söyledi onu, neydi, nasıldı derken insanlar birbirine girmiş. Küfürler yumruklar havada uçuşurken Hüso köşesinde kavgayı seyredip bıyık altından gülermiş. Neyse köylüler birbirini epey hırpalamışlar. Aradan birkaç hafta geçmiş Hüso komşu köye gitmiş, oradaki köylüler olup biteni ona sormuşlar. O da o gün köyde olmadığını, Gölbaşı’na gittiğini söylemiş. Köylülere dönüp: ‘’Ayağım kırılaydı da o gün Gölbaşı’na gitmeseydim, köyde olsaydım olanlara izin verir miydim sanıyorsunuz, köyden bir gün ayrıldım, bakın köyün başına neler geldi? ‘’ demiş. Böylece kendisini çok fazla tanımayan, bilmeyen insanların da sempatisini kazanırmış.
Günün birinde Hüso vefat etmiş, insanlar onu öldüğüne inanmamış, onun numara yaptığını düşünmüşler . Karısı ayağının altını gıdıklamaya başlamış, Hüso’nun ayağa fırlamadığını görünce gerçekten öldüğüne inanmış. Mezarının yakınından geçenler sağı solu kontrol ediyorlarmış, olur ya Hüso kendilerini dinler de insanları birbirine kışkırtır diye. Zoraki helallik dilemenin yanında ona her cuma da zıkkımın kökünü göndermeyi ihmal etmiyorlarmış.
Hüso unutulmamış, unutulmuyormuş. İnsanlığa sunduğu katkısıyla değil, yalanlarıyla, bencilliğiyle, yaptığı kötülüklerle anılıyor. Rahmet okunmuyor kendisine, ‘’ O mu ‘’ diye acı bir gülümseme ve alay beliriyormuş dudaklarda.
Bir Hüso bir köy için bu kadar önemliyse( ! ) , tarihe yön verenlerin, tarihin akışını değiştirenlerin ağırlığını siz düşünün.
Tarihte Hüso da olabilirsiniz, Promete de, tercih sizin.