VİCDAN: Sığındığım ağaçtır, o kadar çok yüklendim ki ona sonunda dayanamadı iflas bayrağını çekti. Belki de birçoğunun çoktan gözden çıkardığı bu kavram, kiminde bir yük gemisini andırıyor, fetvasız yola çıkanlar gibi.
ADALET: O kadar itibarsızlaştırıldı ki, her renge boyanır oldu, yazık bu gidişle zavallı nalları dikecek havaya. Kimi, ‘bizden değildi’ deyip oralı olmayacak, kimi de asırlarca beslediği kinin hatırına ona sarılacak.
Yumuşak başlı biriydi diyecek biri, köşeden kafasını uzatarak. Başkası; ‘’ Herkes yarattığına benzer ya da özgürlükler can çekişiyor bre gaziler uyuyor musunuz ? diyerek
kaçan fırsatların hesabını hatırlatacak.
SES: Duyarsızlaştırıldı, imgesel değerini yitirdi. Yaratıcılığın, büyüklüğün nabzını tutamadı. Her duruma müdahil oldu, kötü şiirler yazan iyi şairler gibi. Ne başta yer buldu, ne de anlamsız savaşta bir değer. Tek derdi taç edilmekmiş başa, sonradan fark ettik kanayan yaraların kabuk tutmadığını. Aslında birazcık da tükenişin sembolü idi ses , hayata ve havaya karışanlara elveda deyip gözlerini yumdu.
PROF. : Adın hep kısaltılmış olsun gönlümde .
Adamın görüntüsü net, kelimeler de tane tane çıkıyor ağzından. Arkasında sürüsü kadar kitap dizilmiş kitaplığında. Bütün bunları okumuş olmalı diye düşünüyor insan, ya da öyle ümit ediyor. Meğer kafası örümcek ağıyla donatılmış ve kendini bu ağlardan kurtaramamış adam. Öyle olmamış olsaydı dekolte giyen bayanların tacize, tecavüze davetiye çıkardığını söylemezdi herhalde . Ve bu bayanların da o erkekler kadar suçlu olduğunu gafına imza atmazdı. Bundan sonra herhalde kadınlar sokağa çıkarken ne giyeceklerini bazı prof.’lara sorarlar, icazet aldıktan sonra kararlarını verirler.
Eyvallah!
Ben, bunun kişisel bir saçmalık olduğunu düşünmüyorum bile, bir zihniyetin -- sadece beklenilmeyen bir zamanda -- acemice dışa vurumudur. Çünkü diğerleri bu işleri ustalıkla yapıyorlar.
RAİLLFE: Seyahat ve aktüalite dergisi imiş. Derginin ismi insanın kulağına hoş geliyor değil mi? Gerçekten merak ettiğim bir husus var: ‘’Trenden Kaçan Oğlan ‘’ adlı yazı basım aşamasına gelinceye kadar hiç okunmamış mı, ya da hiç eleştiri almamış mı ki dergi çıktıktan sonra bu yazı fark ediliyor.
Garip bir algılama … Belki de yazan iyi bir iş yaptığını düşünüyordu. Kadınları aşağılayan, değersiz kılan, kadınlara hakaret eden, onların şan şöhret adına adeta her şeyi yapabileceklerini destekleyen bir yazı.
Yazana ,da yazdırana da, basana da tüm kadınlardan kocaman bir BRAVO(!)
SON NOT: Atın, atın, bol keseden atın; zamana karşı direngenlik gösterenlerin suç ortağı sayıldığı bir dönemin penceresinden dinliyoruz palavraları. Kimine nur nimetten sayılmalı sessizlik. Eskilerinden kalma bir kelime yetişiyor imdadımıza, bir akçelik sus payı işletiyor zamanı muntazamca.
Sadece maddi olanla yetinmiyor vicdan, o da yenilmek üzere.
Yazı ahlakı mı gerekli, yazarın ahlaklısı mı gerekli soruları göbek kaşımaya başladı yine eski mahallede . Mahalle baskısının varlığını her durumda gösterdiği bir ortamda parodi yazmak da zor komedi yazmak da.