Kadınlar yürüyor, yargılayan bakışlara aldırış etmeden, kendi seslerini doyurabilme amacıyla yürüyor.
Her gün biraz daha kimliksizleştiren zihniyetlere karşı meşalelerle yürüyor.
Artan tacize, tecavüze, baskılara, yılgınlıklara, kimliksizleştirmelere hem kendi sesi hem de başkalarının sesi olabilme umuduyla yürüyor.
Yaşamın ince karelerinde her gün farklı bir kimlikle karşımıza çıkıyor kadın: Annedir, eştir, sevgilidir, arkadaştır; üst kimliğine de insan yazılıdır, her ne kadar ikinci plana atılsa da… Ağaçtır, gövdedir, dallarıyla umut dağıtır, basit bir denklemdir bu. Yaşamın her alanına uzanıp cılız sesi ile varolma mücadelesi verir. Bir çelişkiler yumağından arınmaya çalışırken mevsimlerin hep sonbahara gebe kaldığını görmek incitiyor bedenini.
Bir çelişki diyorum: Hem dallarıyla umut dağıtmak hem de cılız sesiyle varolma mücadelesi vermek. Hem güçlü olduğunu göstermek hem de Medineleri gömen, Hüseyin Üzmezlere karşı sessiz kalan zihniyet(ler)e karşı savaşmak, o bakış açılarını yargılama misyonunu üstlenmek kolay şeyler değildir.
Kadınlar bir tek dışarıda mücadele vermiyor, evdeki kalın duvarlardan da sesini duyurabilme çabasını gösteriyor. Bu kalın duvarlardaki bakış açısını Nazım Hikmet şu dizelerle dile getiriyor.
KADIN
Kimi der ki kadın
Uzun kış gecelerinde yatmak içindir,
Kimi der ki kadın
Yeşil bir harman yerinde
Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir,
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran
Ne o, ne bu, ne döşek ne köçek, ne ayal ne vebal
O benim kollarım, bacaklarım, başım
Yavrum, annem, karım, kızkardeşim
Hayat arkadaşımdır.
Bazılarının dilinde hep aynı türkü: Kadınlar, kadınlar, kadınlar… Her durumda kadın hakları söz konusu oluyor, başka işiniz yok mu? diyorlar. Desinler, başka işlerimizin de olduğunu, dünyanın herhangi bir yerinde kadın olmaktan kaynaklı bir hak gaspı varsa sesimizle, sözümüzle orada olduğumuzu ve bunun da en önemli işimiz olduğunu belirtmekte fayda var.
Biliyorum köşelerden seyredip,
Abartıyorlar,
Boy gösteriyorlar,
Kadınlarımıza kötü örnek oluyorlar, diyenlere inat yürüyeceğiz, çoğalacağız.
Önümüzde 25 Kasım var. Bu günün önemi kadına yönelik şiddete, tacize tecavüze uluslar arası düzeyde tepkinin verilmesidir.
Yeryüzünde bazen tek bir kadının sesi olmak bile çoğu şeyi değiştirebilir; bu, oturup izlemekten daha iyidir.