Tüm kadınlar ayakta … Erkekler de…
Birbirlerine erkek ya da kadın gözüyle bakmayan yaşamı yoldaşlık temelinde paylaşan tüm kadınlar ve erkekler sokakta. Her birinin dilinde ve yüreğinde öfke aynı, tek dilekleri kadın cinayetlerinin son bulması. Tüm çabaları artan kadın cinayetlerine karşı seslerini duyurabilmek…
Kimisi için kadın dalda duran üç elmadan en güzeli, bir masal perisi, anasının kuzusu ve daha nicesi… Nasıl kıydın ana kuzusuna , diye soramıyorsun canilere; çünkü o vahşilerde acıma hissi yok. Empati yoksunu caninin ne yazık ki bir çocuğu ve bir de eşi var.
Kimisi için değersiz, sadece ihtiyaçları gidermek için var olan, kendisine muhtaç, sırtında sopası, karnında sıpası olan … Bu olumsuz sıralamalara ve tanımlara devam edersek sayfalar dolusu yazabiliriz. Konumu toplum tarafında belirlenen ve görevleri sıralanan kadın hala ‘’birey’’ olarak görülmediğinden bazen en vahşi , hayvani arzuların bazen de çok basit, sıradan isteklerin kurbanı olabiliyor. Örneğin bir mesajdan ya da izlediği bir filmin aktörünü beğendi diye kocaları tarafından rahatlıkla katledilebiliyorlar.
Basit insanlara göre kadını tanımlamak kolaydır, eteğinin boyuyla, saçıyla başıyla ilgilenen ve bunun üzerinden kadına rol biçmeye çalışan zavallılar ve bu zavallıların türevi olan bazı meşhur( !) adamlar aynada kendi çirkinliklerini göremeyecek kadar körler. “Siz de mini eteği giyip soyunup laik sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın” demiş Nihat Doğan. İşte zeka bu ! dedirten bir örnek…Kendi acizliğini, basitliğini, yalakalığını görememiş, aynaya bakmaya fırsatı olmamış. Aslında onun sözlerini ve ismini vermeye değmez,onun için sarf edilecek sözcüklere yazık. Ama bu hastalıklı bakış açısının hala bazı kesimlerde karşılığı olduğunu belirtmekte fayda var.
Bir daha eskisi gibi olamayacak yaşadığımız dünya. Batan güneşin kızıllığı vuramayacak son nefesini verenlerin yüzlerine. Özgecan da bir daha o güzel gözleriyle bakamayacak bizlere, bir daha suyun serinliğinde yıkanamayacak umutları. Onun ruhunun güzelliği ve birleşen kadınların gücü demir parmaklıklar arkasındaki barbarların, canilerin korkulu rüyası olacak . Özgecan geri gelmeyecek, bir genç kadının bir sokak sapığı tarafından hunharca öldürülmesi istatistiklere eklenecek. Onun son nefesi de katillerinin ensesinde olacak.
Kadın kırımına karşı eril zihniyeti mahkum etmek tüm kadınların boynunun borcudur. Özgecan’ın cenazesi kadınların omzunda taşınırken çok değil bir gün sonra bir kadın daha kocası tarafından öldürülüyor Diyarbakır’da . Tacize, tecavüze, kötü muameleye, cezasızlığa, yasal boşluklara, katillerin iyi hal indirimlerine karşı çıkacak tek güç örgütlü kadın yapılanmasıdır. Üzüntüler bizi bazen geçici olarak bir arada tutabiliyor. Zaman geçince el alemin dilinde ‘’ Ateş düştüğü yeri yakar’la yetiniyoruz ya, işte bu ezberi bozmamız gerekiyor. Ateş başka kadınların yüreğini yakmadan adım atalım,sistemi de adım atması için zorlayalım.
Aradan zaman geçmesin, siyasi güç yasa anlamında ne yapacaksa hemen yapsın. Bir kadını daha kurban vermeye tahammülümüz yok. Ve bunu biz kadınların dayatması gerekiyor. Siyasi düşüncelerimiz, eylemlerimiz, dünyaya bakış açımız birbirinden farklı olabilir. Ama bizi biz yapan ‘’değerlerimiz’’ üzerinde eylemlerimizi, söylemlerimizi ortaklaştırmalıyız.