Kendi ellerimle yıkasaydım güneşi, sabahları katletmezdim, emin olun ki ben en insani olandan yanayım. Öyle laf olsun diye enerjimi boşa harcamam. Dünyanın bir köşesine sığınmış bir insanın benimle aynı duyguları benimsiyor olabilir düşüncesi en büyük sermayemdir.
Kar yağınca yükseklere kapınızda karşılarsınız ayazı. Hafif çekingen yüreğiniz üşüyen ellerinizle bir dost eli bekler. Kimi zaman kışa meydan okursunuz, korunursunuz, başkalarını da korursunuz. Bir sıcacık çorbada saklıdır tüm iyi niyetler, fazlasına gerek duymazsınız. Bir başka bahardan medet ummazsınız, başa gelecek neyse memnuniyetle içeri buyurursunuz
Bir de gönlünüze kar yağdı mı yani ateş düştü mü ocağa işte o zaman görün feryadı. Ne gönül kapısından yakacak girer ne de sıcak bir çorba gönülleri ferahlatır. Güzel bir söz diken gibi batar yüreğinize, elleriniz titrer, yüreğiniz titrer, bakışlarınız titrer. Gündüzlerde zifiri karanlıklara başlar yolculuğunuz titrek bir mum alevi misali. Mevsimlerde kayıptır adresin yeri, şaşar tıpkı beşer gibi. Tüm yaşanmışlıkların makbuzu kesilmiştir. Bakışlarda bir art niyet zamana hükmeder. Kapanmaz yaralar tüm çarelere rağmen ve meşru bir yanı bulunmuştur sefilliğin.
Üşürse yüreğiniz onu en insani duygularla kimlik aramaksızın sarılmasını isteyin tarihten. Haklı olup olmadığınızı zaman gösterecektir ama yine de savaş çığırtkanlığı yapanların her zaman bir adım önde olduğunu da unutmayın. Yoksa kalbiniz hayal kırıklığına yenik düşebilir. Tersi durumda kendinizi komedinin en ‘trajik’ karesinde bulursunuz, payınıza düşen gaflardan ötürü yuhalanırsınız.
Kavramlara sığınıyoruz, en olmadık durumlarda bile kendimizi haklı çıkartmanın yollarını buluyoruz. Sivil itaatsizliğin olmadığı durumlarda olaylara sürü mantığı yön verir. Sessiz sedasız akan hayatta ufak bir yaprağın hışırtısı diğer varlıkları rahatsız eder.. pahalı zevklerin zavallılığı siner insanların yüzlerine.
Canınız sıkıldığında üzülmeyin, bir kavramla isminizi özdeşleştirip istediğiniz meydanda cirit atabilirsiniz. Yeter ki sığındığınız kavram ya da kelime her neyse bir ideolojik çerçeveye oturtulsun.
Bu konuda örnek alacağınız kişi olmadığını kulağıma fısıldar gibisiniz. Amma da yaptınız ha! O kadar da düşünmeyin canım, Onur Öymen var ya! Söyledikleriyle ne kadar övünürseniz azdır (!), kaygılanmanıza hiç gerek yok. Saltanatım olduğum yerde biter ve günümü gün ettikten sonra çeker giderim, der gibi duruyor kürsüde. Kimin ne söylediği umurunda değil sanki.
Bitti sanılan yerde tekrar başlıyor senaryolar. Bilme tutkusunu yitirmiş , kendini her zaman tekrar eden kişiler var olduğu, birileri de bunların cehaletine ortak olduğu sürece sorunlarımızın altında ezileceğimiz gün gibi ortadadır. Çözümsüzlükte diretmek insanların rüyalarını ayıklamak, her daim rüzgardan medet ummak gibidir.
Birbirine rengi karışan kırlar üzgün, esen poyrazın önünde savruluyor tasalı günler. Bir de kanat çırpışları var ki kuşların, lafa gerek bırakmıyor kederleri. Siz de rahat bırakın tüm çocukları, bir kış da istediği şekilde uçurtsunlar uçurtmalarını. Yaşayamadıklarının tadını çıkartsalar ne olur sanki, kime ne zararı dokunur?