Tarım İşçilerinden Geriye Kalan …

Aynur Sel

02-06-2013 17:13

   ‘’ Oy aman, aman!   Burası Adıyaman. ‘’  

     Kara iklimlerin   karasında, acıların ortasında  yitirdim yarimi,  bir  cinayete  kurban gider gibi; o yar ki  anamdı, sevdiceğimdi, dünyama açılan  tüm kapıların umuduydu.

     Çocukların anneleri  uğurlanırken tabutlarda,  çocuklar kayan yıldız gibi düşecek annelerin avuçlarından. Son kez öpücükler konulacak gül yanaklara ve  tüm şehir sislere bürünecek yanaklardan düşen  parçalarla..

      Gelmeyeceksin…

      Hiçbir  şiir anlatamayacak  çocuklarına duyduğun sevgiyi . Rıhtımları okşayan denizin esintisini,  serin  bahar yellerini, ekmek ve toprak  kokan avucunu, eşsiz sevgilere açık yüreğini kimse  sunamayacak  onlara.

      Herkes öfkesini kusacak dağlara, taşlara, Çakal köprüsüne, minibüs  şoförüne,  müteahhide,  bariyer koymayana.. .   Birkaç gün geçecek, yaralar sarılacak ve her şey unutulacak.   Çünkü biz acılardan ders  çıkarmıyoruz, acılara alışmak kolay geliyor ve  acılara  tutunmayı   tercih ediyoruz. 

     Her birinin bir çerçeveye  sığdırılacak yüzü  duvarlarda ve  bu tahta  parçaları arasına  sıkıştırılan  hayatlar :   ‘’ Benim yerim  burası değil, ben de aranıza   girmek, sizden biri olmak istiyorum.’’ diyecek  ama  seslerini kimse duyamayacak. Bir bayram sabahında  çıkıp  aranıza karışamayacak mesela. Sessiz izleyecek çocuklarını bulunduğu yerden, göz yaşları sel  olup  karışacak çapaladığı biber tarlalarına.

     Kızacak,  bağıracak, öfkelenecek tarla  sahibine, tarla sahibi  oralı olmayacak.  Yaşama dişleri bilenecek  ananın, gün boyu  çalışıp emeği sömürülen bir işçi, emekçi olduğunu söyleyemeyecek.  Onu, açlık sınırında bırakanların, açlıkla terbiye edenlerin yüzüne haykırmak isteyecek ama buna fırsatı olmayacak . Minibüs  şoförünün yanına  varacak   yüreği burkularak. Ona   aşırı hızı,  13- 14 kapasitelik araca neden 23- 24 kişinin bindirildiğini,   güneşte kalıp   genleşen eski  araç tekerleklerine ağırlığın bomba etkisi yaratacağını söyleyemeyecek,  hesabını soramayacak   mesela..

     Çocuklar çerçevedeki yüzü ya da  yüzleri   rüyalarında görebilecek .  Gece yorganlarını yüzlerine örtüp hıçkırıkların sesi duyulmasın  diye  yorganı ısıracaklar. Kaderlerine  sitemde  bulunup  bir günü daha  ‘’annesiz ‘’  geçirmenin zorluğunu   kendi kendilerine söyleyecekler. Kimsenin  anneleri  gibi   kokmadığını, kimsenin saçlarını anneleri  gibi örmediğini, onları düşünmediklerini  anlayacaklar  mesela.  

      Sevimsiz tezahüratlara  karşı bugün öfkemin dili sarsın  tüm  sömürenlerin  yüreğini,  yüreğim  sevgiyle çarpmıyor  onlara karşı. Biraz daha biriktirmenin, kazanmanın, paraya hırslanmanın, başka  hayatları yok  etmenin   zavallılığı vurmuş yüzlerine. Umurlarında  değil ki  giden canlar, yok olan  umutlar ve geride kalan kırık kalpler.

      Düşündükleri Songül’ün  gelinliğine sardığı umutları  değil.

      Düşündükleri geride bırakılan  38 çocuğun  yürek paralayan çığlıkları değil.

      Düşündükleri  20 – 25 TL   karşılığında  8 – 10 saat güneşin kavurucu sıcağında   ekmek peşinde koşan tarım işçileri değil.

   Düşündükleri Adıyaman’ın  bir ırgat kenti olması değil .  Mevsimlik tarım işçilerinin  bindikleri römork ya da kamyon kasalarında   sağa  sola yalpalayan umutları  değildir düşündükleri. 

      Ne söylenilirse  söylensin,  dindirmeyecek bu saatte yer yüzünü  kaplayan  acının  utancını.

        Söz de anlamını yitirdi, korkum odur  ki  tüm  söylenenlerden geriye  ‘’ Kaderlerinde bu varmış , ne yapalım?  ‘’  denilmesidir.

          Kimi  gün yel konuşur, kimi gün  dert,  kimi  gün de  yar  konuşur ;  birkaç  gündür de  konuşulan   kaza değil katliamdır. Çünkü  yaşanan  facianın  yanında  ‘’ kaza ‘’  kelimesi hafif kaldı. 

 

      Bir başka  korkum da   ‘’ Çakal  köprüsü  vardı ‘’   diyemeyecekler, adı da aynı kalacak, sanı da .  Çünkü arka arkaya kazalar olur, kazanın olduğu günün  sonrası  kaza  unutulur.  Yol kötüydü, uçurumdu, bariyerleri yoktu  denilmeyecek,  ta  ki başka   bir facia  yaşanıncaya kadar.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00