Tarih Ve Fil

Aynur Sel

31-01-2012 17:09

     Kelimelerin gizemini fark edip onların peşinden gitmek gerekiyor,bu edebi bir yargıdır.  Tarihin kelimelerdeki gizemle bir ilişkisi yoktur, kelimeler ancak ilk anlamlarıyla  tarihi oluşturur, gizem değil. Aşklardan daha uzun yaşarmış aşk şiirleri,  denilir ya, tarih de  onu yaratanlardan çok daha uzun  ömürlü olur. Öyle bir ömür ki neler neler sığdırılır!  Tekdüzelikten ve yanlılıktan kurtarabilse kendini  insanlık tarihine   büyük bir armağandır.   

      Bir erkeğin sokak öfkesini eve taşıyorsa  da onu anlatmak için  kelama bile gerek kalmaz. Büyük umutlarla yola çıkıp sansür ve  baskı sarmalında yeniden yeşeriyorsa, yenilik adı altında eskileri dayatıyorsa da hayal kırıklığından başka bir anlam ifade etmez.

      Dünya hızla kirleniyor, kirletiliyor  cılız sesler eşliğinde. Çoksesli korular bir bir kenara çekiliyor.  Büyükçe kazanlarda kaynayan sevginin yerine küçük olsun, benim olsun, benden olsun  naraları yerleşiyor.  Yazgıları değişmeyen ya da değiştirilmeye fırsat verilemeyen toplumlar büyük kapıların ardında küçük lokmalar  halinde  yutuluyor.

      Bu mevsim tüm sitemimiz kışadır,  baharın gelmesine izin vermeyecekmiş gibi. Tüm mevsimler  gibi bu da sona erecek, bu sefer bahardan şikayetçi olacağız. Bir sorunu çözmek için  baharların da kışların da aslında tükenmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Mevsimler  bazılarına  başka baharlara  şarkısını tüttürürken, bazıları içinse sabrın tükendiğinin bir göstergesidir. Yaşam dediğin başı sonu belli olmayan  bir  metafordur,  büyük bir karmaşadır, her türlü bilinmezlikle doludur, ama tarih  uzun soluklu  kitaptır,   bir başlangıcı ve sonu vardır, onun ne şekilde dolduğu  ve nasıl  dolacağı bir yazarın insafına kalmayacak kadar önemlidir. Yazar, alacakaranlıkta sisli bir havada bakmayı tercih ederse  gerçekleri  görmek istediği gibi, ışıklı bir günün  sabahında vicdanını sorgulamışsa da herkesin gördüğünü kaleme alır.  Bu dönemsel  geçişlerde önemli olan insanların kendilerini kıyıda hissetmemesi duygusunun   göz önünde  bulundurulmasıdır.

       Baskı  ve zulüm insanın içindeki kurttur, insanı da tüketir, çevresindekileri de. Bu hemencecik ortaya çıkmaz, zamanla  irin olduğu anlaşılır.  Bir anlatımda nasıl ki yazarın  tavrı yazacaklarının sınırını çiziyorsa bir toplumda da uygulayıcıların tavrı  toplumun gidişatı üzerinde etkili olur. Kimi zaman  anlamlı bir söz bile rüzgarın yönünü değiştirmeye yetebiliyor, çünkü tarih uygulayıcıların ismi altında kendini var etmektedir.

     Akla  dayanan meselelerde, özellikle tarihi olaylarda,  ve inanca dayalı sorunlarda   taklide sığındığınız an ‘’ gerçekler’’ gerçek olmaktan çıkar, salına salına bir  o yana bir bu yana savrulur,  kendine yeni bir yol bulmaktan   ziyade önünün ne zaman tıkanacağını bilmeyen bir hisle  hareket eder.   Ve o  kıvrık, kırılgan yol çabaları da zahmetleri de boşa çıkartır. Ama gerçekler inkar edilmekle  yok olmuyor, asırlar da geçse bir şekilde karşımıza çıkıyor. Tarihi oluşturmada vesile olan insanın yapısı tezatlıklar üzerine kuruludur. Bu onların tezat bir tarih yaratacağı anlamına gelmez. Tarihte tanık esastır, üçüncü bir gözün varlığı başka gözleri rahatsız etse de tarihe asıl hizmetin onun tarafından yapıldığı ve yapılacağı  unutulmamalıdır;  aynı zamanda  bu, nesnel olandır  . Yoksa kendini  yüceltmek ve yenilmez göstermek geçici bir zafer sarhoşluğundan başka bir şey değildir.

    Toplumu ilgilendiren her karede  şeffaf olmak  gerekir. Hiç fil görmemiş bir kasabaya fil getirilip karanlık bir odaya konulunca ona her dokunan dokunduğu yeri  zihninde tasarladığıyla tanımlamış. Yani kısacası herkes ‘’kendi filini’’  yaratmış.  Halbuki fil aydınlıkta gösterilmiş olsaydı herhalde insanlar kalkıp da çeşitli senaryolar yazma gereği duymazlardı.   Bilinen bir söylemle herkes kendi türküsünü yazabilir,  şarkısını besteleyebilir,  bu durum kişiyle alakalıdır, yani bireyseldir. Toplumu  veya  bir ulusu ilgilendiren konularda  kişilerin böyle bir lüksü yoktur. Tarihin yüzü aydınlık olursa insanlık ondan feyiz alır, yolu aydınlatılırsa  yolda görünen iyi ya da kötü her şeyi görme fırsatını yakalar insanlar.

    Tarih bir filin insanlardaki çağrışımı değildir.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00