Kaymaklı Şiddet Satılıyor

Aynur Sel

15-01-2010 01:00

      Sosyal çözülme  her geçen gün  farklı bir  kılıfla  karşımıza çıkıyor. Acımasız yüzüyle  dehşet saçıp  sokak aralarına, oradan da evlerimizin içine  damlıyor. Öyle yapışkan ki  kapıdan kovdukça  bacadan girmeye çalışıyor  ve   yapıştığı yakaları  bir türlü bırakmıyor. Linç kültürü internet illeti  ile birleşince  tehlikenin sınırı da maalesef çizilemiyor. Onu,  beyni uyuşturan, insanların düşünmelerine fırsat tanımayan, hayatı hazdan ve hazıra konmaktan, hayalden  ibaret sayan diziler takip etmekte.   Bir yandan sistemli bir şekilde  yoksullaştırılan halkın, diğer yandan  tahammül sınırlarını işgal eden parazitlerin, savaşı andıran tutumları etrafımızı çoktan sarmış durumda.           Hangisi daha dramatik diye sormuyorum bile. Toplumsal karmaşanın neden olduğu kaygılar aldı başını gidiyor, bazı durumlarda yüzlere yansıyan  izler  kolayca silinmeyecek gibi.. Artık emek harcamanın mı  hazıra konmanın mı daha makbul olduğu düşüncesi sorgulanmıyor .  Birilerinin canı mı sıkılıyor, artık kolayı var;  vur birini, öldür  ötekini,  birilerini dilendir sokaklarda, cebinde bıçak, silah satır olsun. Birisi yan mı baktı sana  meydan senin,  tokatla tokatlayabildiğin kadar.         Korkunç bir hal almaya başladı insanlar, güvensizlik diz boyu, rüyalarımızda bile şiddeti görür olduk.  Olayların sokak boyutuna baktığımızda  içimiz  ürperiyor. Medeniyetle ilgili kavramların bir cendereye sıkıştırıldığını görmek insanı sadece üzmekle kalmıyor güzel yarınlara dair tüm özlemlerini de silip süpürüyor.       İnsan, yani yeryüzünün riyakar mimarı…   Bir taraftan güllük gülistanlık, cennet misali yerler, yaşantılar, bir tarafta şiddetle beslenen, şiddeti sokağa taşıyan, linç etme kültürüyle  takdir toplayan bir  yapılanma sunuyor bizlere.                   Önce Manisa’da sonra da Edirne’de yaşananlara televizyonlar aracılığı ile tanık olduk. Rayında gitmeyen işlerin faturası kesiliyor veya kestiriliyor. Örnekler günbegün çoğalıyor.        Edirne’de yaşananlara bir bakın.         Sokakta eylem yapan gençlerden biri, bir genç kız,… Kalabalıktan biri saldırıyor genç kıza, saçlarından tutup yere yuvarlıyor, sonra sağdan  soldan tekme, tokat, sille…  Yine kalabalıktan biri: ‘’Vur, vur, bırakma.’’  diyor. Üç tokat beş tokat vurdun da , ne kazandın?  Ya da farz et ki  daha da ileri gidip  onu  öldürdün, ne kazanacaktın? Hangi kahramanlık  madalyasını  boynuna takacaktın? Hem bir insanı linç edecek, yok edecek kadar kini hangi vasıflarında saklı tutuyorsun,  hangi genine işlenmiş insanlık utancı,  anlayamıyorum.  Farz et ki karşındaki insan  bir  suçlu  ona saldırma, onu linç etme hakkını  sana  kim ya da ne veriyor?              Bir genç sürücü, trafikte başka bir sürücüyle tartışıyor.  Genç sürücü az ilerde bir benzin istasyonunda duruyor. Derken trafikte tartıştığı diğer sürücü yanına ekibini de alarak  gencin etrafını çepeçevre sarıyor. Demir çubuklarla genci öldüresiye dövüyorlar, sanki yıllarca birikmiş öfke demir çubuklardan fışkırıyor. Oradan geçenler ise sadece bakmakla yetiniyor.           Yaşamın hangi karesinden bakarsanız bakın insanlığın tümden unutulduğunu, insafın devre dışı kaldığını gösteren  bir örnek sadece .      Dilendiricilik yapmadığı için öldüresiye dövülen ve ölüme terk edilen beş yaşındaki çocuğun dramını bir  düşünün hele.         Bir çocuk düşünün ki çamaşır ipi boynunda, bir eli kesilmiş, vücudunun çeşitli yerlerinde kesikler mevcut. Temizlik  görevlileri onu önce maket  zannediyorlar, yanına gidince durumunu fark ediyorlar ve onun  bir çocuk olduğunu anlıyorlar.            Bunlar işin görünen kısmı ve sadece birer örnek. Ya işin bilinmeyen, görünmeyen tarafında  neler var?   İşin korkunç tarafı ise şiddetin  aranılan, tercih edilen bir gıda maddesi gibi toplum  saflarında yerini almasıdır. Ne yazık ki  şiddetin son kullanma tarihi bilinmemektedir.
DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00