İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş

Aynur Sel

24-03-2011 20:49

İnsan yaşadığı yere benzermiş, bu söz ilk söylendiğinde hepimiz için biraz abartılı görünebilir.  İnsan yaşadıkça öğreniyormuş meğer.  Şehir, ilçe, kasaba, köy… fark etmez, zamanla yaşadığı eve bile benzeyebiliyor insan. Bakış açımızın bir yansımasıdır duvarlarımızdaki  boyalar ve ona sinen  gölgemiz.  Balkonlarımız, pencerelerimiz,  balkonda sarkıtılan çamaşırlarımız,  hatta  ve hatta  duvarımıza astığımız  takvimler bile bize benzer. Allah aşkına  bir de  takvimin yanı başında üç beş çiviyle duvara  çaktığımız ve düşmesine hiçbir şekilde izin vermediğimiz aile  fotoğraf(lar)ımıza  iyice  bakın,  evde tatlı bir telaş içinde   kaybettiklerimizle  yarıştığımızı görürsünüz.

           Yaşadığımız yere bir bakın, bir türküye benziyor değil mi? (Komik bir benzetme.) Karmakarışık bir türkü…. Gah uzun havadır gönüllerde gah  oynak bir hava, hüzün ve sevinçlerle beslenmiş. İnsanın psikolojine göre şekillenip  mıh gibi saplanıyor  yüreğimize. Bu  türküde bir parça masal  bulmanız olasıdır: Bir varmış, bir yokmuş’larla   süslenen.

      Aşk karın doyurur mu bilemiyorum; fakat  yapılan işlerden insanlarımızın karnının doymadığı bir gerçek. Hatta yenilenlerin  karın ağrısı yaptığı da   inkar edilemez. Bir başka gerçek de gittikçe zenginleşen ve genelden kopan bir kesimin kendilerince elit bir tabaka oluşturma gayretidir( Parayla sınıf atlama herhalde  tek bizde vardır.) . Devasa olmasa da binalar yükseliyor  bir bir, zannedersiniz ki yaşam kalitesi artmış, şehir farklı bir canlılık kazanmış. 110 veya 120 metre  karelik alanlara sığamaz olduk, 200’den aşağısı kurtarmıyor artık. Kimin bir kuruşluk neyi varsa  eve, arsaya yatırım yapıyor. Parayı dönüştürme, ticarete yatırma, iş sahası yaratma ve işsiz  gençleri istihdam etme  gayesi  yok bu şehirde . Ev kirasını geçim aracı olarak görme anlayışı engellenemez bir tembellik yaratmış Adıyaman’da . Çelişkiye bakın ki bir taraftan yükselen binalar yani inşaat sektöründeki gelişmeler,  bir taraftan  diğer illere   en çok mevsimlik işçi gönderme olayı. Halk arasında  bu durum   nasıl  izah ediliyor,  onu gerçekten  bilemiyorum.

 Elbetteki bu durum sadece Adıyaman’a özgü değildir. fakat gönül ister ki insanın yaşadığı şehirde  yaşam kalitesi yüksek olsun,  küçük de olsa ekonomik hamlelerin ardı arkası kesilmesin. İyi dileklerde bulunmayla  bir  şehir kalkınmıyor maalesef.     

      Seçim yaklaşıyor, sosyal devlet anlayışı gereği yapılan yardımlar(!) yine konuşuluyor.  Aç ve tok’un halleri anlatılıyor dost meclislerinde, inanç sofralarında.  Bir elin verdiğini diğerinin görmeme anlayışı etrafında şekilleniyor tüm hikayeler. Gerçekte ise bir elin verdiğini tüm ülke  biliyor. Kamera kayıtta, herkes bir anlığına hanımefendi ya da beyefendi olup iyilik meleği misali omuzlarımıza konuveriyor. Daha önce kimlere, nasıl yardım  yapıldığı anlatılıyor, kameramanın gözü, kuzu kuzu her şeyi  dinleyen insanlarda, oynatılan kaşın bile görüntüsü gözden kaçmıyor.

    Seçim döneminde de yardımseverlik  duygularımız daha da kabarıyor milletçe. Gittikçe, tanınır, bilinir bireyler oluyoruz toplumda. Meydanlarda vaatlerimizi sıralıyoruz ve seçilme durumunda  yapacaklarımızın kabarık bir listesini çıkartıyoruz.

     Derken gün geliyor aday oluyoruz, güllük gülistanlık bir şehir ya da ülke vaadinden vazgeçmiyoruz. Seçildikten sonra her şeyi unutup başkalarının avukatlığına soyunuyoruz.  Bunun artısı ya da olumlu yanı  dört beş yılda bir,  üç dört aylık da olsa insanların hayal dünyalarında mesut yaşamalarını sağlıyoruz.  Ama  neticede Adıyaman değişmiyor, ırgat bir kent olma unvanını kimseye kaptırmıyor. 

     Sonuç: Mart da olsa mevsim sonbahara oynuyor, kışlara gebe toprak ve poyraz esiyor cicili bicili sandığımız  dünyamıza. Biz de yandan çarklı dünyanın bir köyünde ebediyen misafir  kalma telaşını yaşıyoruz,  ev sahibinin pek memnun olmayan  haline bakıp  baharın tez  gelmesi için medet umuyoruz.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00