Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer

Aynur Sel

30-04-2012 19:26

Baskı ve şiddet  asırlar boyu  birbirini beslemiş,  insanlık tarihinin çıkmazlarından biri olarak kendini var kılmıştır.  İnsanın gölgesini takip eden birer hayalet gibi her çıkmazda   el değiştirmiştir.  Şiddet ve baskının şekli değişse de  temelde dünyayı yönetip kendi aralarında pay etmeyi düşünenler ile bir ekmeği birlikte yemeyi ya da eşit şekilde bölmeyi amaç edinenler arasındaki kıyasıya savaşın  da diğer adı olmuştur. .  Bundandır ki  dünyanın yerleşime uygun her yerinde bir şekilde ezen ve ezilenler bu temelde  tarihin soluk  sayfalarında güç de olsa geç de olsa yer almışlardır.

         İnsanlık tarihi  boyunca  özellikle  baskıya maruz kalmış, ezilmiş, tarihin kirli ve taraf  tutan yanına  yüz çeviren emek ve ekmek mücadelesi verenlerdir.  Bu  mücadele çoğu zaman insan hayatına mal olsa da  insanlar bundan  vazgeçmemiş,  emeği  hayatının   birincil amacı yapmıştır.  Bunun yanında hayatta bu direngenliği kırmak için, yaşamın sınırlarını lehine çizen ve hayatta yegane sözün kendileri dışında verilmeyeceğini sanan sınıf ya da sınıflar olmuştur. Zorbalıkla hükümdarlıklarını  arşa yükseltmek isteyenlerin karşısına emek bir  tokat gibi inmiştir.   Şiddeti iliklerinde hissetmeye başlayan halk  ya da topluluklar bu sömürü zihniyetine karşı  topyekun mücadele ruhunu  yükseltmiştir. Bazen de tersi olmuştur.

    Bazı eserleri okursunuz, şaşırırsınız ; ‘ Bir toplum bu hale gelebilir mi ‘ diye  sorarsınız kendi kendinize.  Bu eseri okuduktan sonra sessizce köşenize çekilir, insanların açlık, sefalet durumunda ve hukuksuzluğun kol gezdiği bir ortamda  neler yapabileceğini düşünürsünüz.      Bir toplumun ihtilal dönemindeki  çelişkileri  ve sınıflar arasındaki uçurumu yansıtan en önemli eserlerden biridir İKİ ŞEHRİN HİKAYESİ. Sınıflar arasındaki uçurumun romanıdır.  Bu eserden hareketle çarpıcı birkaç örnek vermek istiyorum:

        İnfazın güpegündüz uygulandığı ve süslü soylu hanımların oturup bunu keyifle izlediğinden tutun da   soylu sınıfın   sahip olduğu tüm olanakları sonuna kadar nasıl kullandığına,  çirkefle boğuşan halkın ise   gerçek ve korkunç  dramına şahit olacaksınız.

 

      ‘’ Uşaklardan biri çikolata kasesini Senyör’ün huzuruna getirir. Öbürü küçük bir kaşıkla çikolatayı köpürtür, diğeri çenesinin altını tutar, öteki de Senyör’ün dudaklarına götürürdü. Uşaklardan biri olmasa  Senyör’ün onuru zedelenir. ( sh. 98)    Toplumsal  çelişkinin en çarpıcı örneklerinden biridir.

      Her ihtilal sancılı doğar. Yukarıda  verdiğim örnek   ihtilale giden yolun üzerindeki  kocaman kayalardan biri  ve hatta  en önemlisidir.  Bir yandan sefaletle boğuşan halk diğer yandan tüm zenginlikleri alabildiğine yaşayan  kentsoylu  sınıf…   Bütün  bunlar bize halk tarafından söylenen  ve gerçekten o dönemin  Fransa   kraliçesine ait olup olmadığı kesin olmayan  ‘’  Ekmek yoksa pasta yesinler.’’  sözünü hatırlatıyor. Bu eserde de   benzer bir söylem  karşımıza çıkıyor  ‘ Yiyecek bulamıyorlarsa ot yesinler.’ 

  Soylu sınıfın yıllarca sürdürdüğü politikalar halkı canından bezdirmiş ve halk çığırından çıkmıştır artık. Yakıp yıkmalar,  işkenceler , suçlu suçsuz ayrımı yapılmadan  lamba direklerinde sallanan  ve acı çektirilerek  öldürülen insanlar  ve daha  sayılamayacak  kadar çok olumsuz  örnekler….   

     Hak ihlalleri ve  açlıkla terbiye edilen halkın  nefreti, sokağa yayıldığında kitle psikolojisine her şeyi  yaptırabiliyor. Haksız yere zindanlara  gömülen insanların trajedisini  okudukça da insan aklının kötülükte sınır tanımadığına şahit oluyorsunuz.  Yazar Londra ve Paris’in hikayesini bize aktarırken, biz de   aslında tüm şehirlerin kaderinin bir yerde kesiştiğini  anlayabiliriz.

   Bütün bu olumsuzluklar yaşandı, tarih sayfasına gömüldü, insanlar yaşanan olumsuzluklardan ders çıkardı diyebilir miyiz?

 Maalesef bunu   söyleyebilmek için insanın gözlerinin   kapalı  ve çok fazla hayalperest olması gerekiyor.  Olumsuzluklar sadece  şekil  değiştiriyor,  modern ( ! )  bir yapıya büründürülüyor o kadar.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00