Göç yollarında kadınlar….

Aynur Sel

16-10-2014 09:07

      Yağmur yağarsa  mutlu olur, gökkuşağının tüm  renkleri avuçlarımı okşayıp dans edecek sanırdım. Oysa şimdi dışarıda yağmur var, yağmurun şiddetiyle yarışan vahşet kol geziyor sokaklarda, sınır boylarında.

       Kadınlar, çocuklar uykularının en güzel yerinde uyanıverdiler bir gün. Etraf kuşatılmış, tetikler  çekilmiş, pazarlıklar yapılmış.  Korkularından  yola düştüler gece yarısı,  rüyaları da bölündü  bedenleri  gibi. Sınırın bir tarafında toprakları,evleri, umutları ;  diğer tarafında ise sefaletleri, çaresizlikleri, yalnızlıkları kaldı.

        Her şey yazılıyor, çiziliyor koca seslerle;  bazıları pencerelerini karartırken, bazıları az da olsa bir ışık yaymaya çalışıyor.  Anlatılanlar  bize  o kadar  uzak geliyor ki sanki  bu coğrafyada yaşamıyormuşuz, savaş hiç kapımızı çalmayacak gibi. Başımızın altına  koyduğumuz yumuşacık yastık sanki yerini bir gün  bir ayakkabıya ya da  bükülüp  başın altına konulan bir kola bırakmayacak gibi.

         İsyanın  çığlıkları yayılıyor dumanlar arasında, göz gözü  görmüyor fakat yürekler  bir o kadar  yakın. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar yürekleriyle birbirlerine yaslanmışlar ortak kaderi  paylaştıkları yerlerde. Haykırışlar,bağırışlar  birbirine karışıyor sınırın her iki tarafında. Sınırı ayıran teller de kıymetlendi sömürgeler arasında.

         Kadınlar, çocuklar yürüyor bilinmeze doğru, ağıtlar aynı ağırlıkta çıkıyor dudaklardan, lanet okunuyor  gözlerden. Tarihin tanıklık ettiği vahşetler tekerrür ediyor bu  coğrafyada. Yollarda kaçırılan kadınlar -özellikle genç kızlar - tacize, tecavüze uğruyorlar,  barbarların ellerine düşmektense kaçıyorlar, intihar ediyorlar. Kaçmaya fırsat bulamayanlar satılıyor Musul pazarında üçüncü, beşinci  eş ya da  köle olarak .

     Bazı yerlerde ise  vahşette sınır tanımayan erkek  egosu savaşan kadınların cesareti karşısında ne yapacağını bilemez duruma  gelmiştir. Bu şaşkınlık onları daha da vahşileştirmiştir.

    Sırtlarında hayat taşıyor kadınlar,  hayatlarının en değerli varlıkları olan  çocukları kaybolmasın diye.  Ellerinde, kollarında, omuzlarında küçücük eller…  Ellerine sığdıramadıklarını,  omuzlarına alamadıklarını  iple  dolamışlar bellerine. Çocukları üşütmesin, titremesin  diye yürekleri ile üzerlerine kapanan  kadınların göz yaşları dinmiyor.  Hava ayaz, buz kesiyor umutlar..  Yaklaşan   kış mevsimi  hiçbir zaman  bu denli düşündürtmemişti kimseyi. Yollar uzun, yollar tükenmiyor  yürümekle, keyiften değil, çaresizlikten.   Yere serilmiş bir battaniyede yer  bulanlar neredeyse kendilerini                                     şanslı ( ! )   hissediyorlar. Göç kafileleri yollarda  ölüm ile kalım savaşındaki ince yerde  duruyorlar,  çoktan anlamını yitirmiş gülümsemeler; o   ince çizginin detaylarında arıyorlar   kaybettiklerini.  

       Önce  Şengal, sonra Kobane…     

       Göç yollarında kadınlar, elleri ellerinde çocuklar ve bir  çıkmaza doğru gidiyorlar. Hiçbir savaşın nedeni  değildi onlar ama  tüm savaşların kurbanı oluveriyorlar. Hayatlarını, umutlarını misliyle tükettiler,   tıpkı onlara  hayatı çok görenler gibi.   Her şeye  ‘’ misli’’yle karşılık verilecek denildi ,   kadınların katli de, çocuklarınki de…  Söyleyenler farklı olsa da zihniyetler aynı.

      Patrick Madiano’yu izliyorum,  gözleriyle   uzağa değil, yakın tarihe işaret ediyor. Nazi işgalinin Fransa üzerindeki etkisini ele alan eserleriyle tanınıyor.  Ödülü ona  verenler  ”Hatıra sanatını akıl almaz insan hikayelerini dile getirmekte ve işgal altında hayatı ortaya çıkarmakta kullanışından dolayı ödüllendirdiklerini” söylüyorlar.

         20.  yüzyılın  soykırım mirasından insanlık tarihi ders alır da bir daha  soykırıma  yönelmezler diye  düşünüyor insan  doğal olarak. En büyük yalanımızla ‘’ umut  etmekle ‘’  başladık 21. Yüzyıla, değişmedi dünya, yine  katliamların gölgesinde  geçiyor günler.

          Her katliam sonrası rahat koltuklarımıza yaslanıp  sözüm  ona analistlerin  dünyayı kurtarışlarını izliyoruz. Savaşın bitmesini istemekle yetiniyoruz sıcacık yuvalarımızda.

 

      Dışarıda yağmur yağıyor, kadınlar ve çocuklar sokakta…

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00