Efsane Hüso

Aynur Sel

06-12-2011 18:14

    İnsanın kendisini büyük ve kahraman göstermek egosu tarihin gidişatı üzerinde etkili olabiliyor.  Belli bir dönem bu müzik, dinleyenleri kendinden geçirip tarihi yaşananlarla  değil görmek istedikleri gözle  seyretme imkanı veriyor.

    Gün oluyor Promete sahaya iniyor  ve insanlığa ezberletilen kahramanlık şarkılarının  nağmesini bozuyor. Promete  kendisine , makamına  ve   tanrılara karşı çıkıp  tanrılar aleminden ateşi çalarak  onu  muhtaç olan insanlara veriyor. Yaptığıyla tanrıların  kendisinden nefret etmelerine neden oluyor. Tanrıların gözünde değersizleşiyor, fakat insanlık tarihinin eşsiz örneği oluyor.  Elbette bu  mitolojik bir  öğedir ve bu şekilde anlatılacak; ama  şu da unutulmamalıdır ki insanlığın bir Promete’ye ihtiyacı vardı ve  insanlar onu yarattılar.  Yani  insanlar  zalimliğin, zulmün  karşısında onu  ihtiyaç  gördüler.    

    Bunlardan bir ders  alınmıyor  olmalı ki her gelen  bozuk akortla aynı ritmi tutturmaya çalışıyor.

      Günün birinde  bir yuvarlak masa  etrafında dünyayı kurtarmaya çalışırken bir yandan da dünyayı kurtardıklarını zannedenlerin   çıkmazlarını  tartışıyorduk.   Bir arkadaşım kendi köylerinde yaşanan bir olayı anlattı.

  Nihayetinde bir hikayedir bu  deyip  az’la  uz’la başlamadık meseleye. Günümüzde efsaneleştirilmiş hatta putlaştırılmış kişileri düşündükçe anlatılan hikayecik bu  sıfatlara   ‘’cuk’’ diye oturuyor.

     Otuz , kırk  yıl önce, yani  henüz televizyon denilen aygıtın   X  köyünü istila etmediği bir devirde yaşanmış bu olay. Bu köyde televizyon ve gazete  görevini ‘’Hüso’’diye biri  üstlenmiş.  Evde, damda, tarlada, yolda  kısacası her taşın altında çıkarmış. Babası rahmetli olmadan tüm mirasını,  yani yalan dolandan  örülü saltanatını Hüso’ya bırakmış. Hüso da babasının yüzünü kara çıkartmamış, adamın kırkı çıkmadan  görevinin başına geçmiş. Bulunduğu her ortamda kendine methiyeler dizdiğinde  Hüso efsanesi dalga dalga yayılmış.  Özellikle onu tanımayan ama ününden haberdar olan çevre köyleri böyle bir yiğidi ( !) merak etmeye başlamışlar.

   Hüso kurnazmış, her işini alttan yürütür sonra  hiçbir şeyden  haberi yokmuş gibi davranırmış. Gel zaman, git zaman  bir yıl kış erkenden inmiş ovaya, köy ahalisini hazırlıksız yakalamış. Ahali  gruplar halinde her akşam bir  evde oturup masallarla, halk  hikayeleriyle  ısınmaya çalışırken Hüso bu grupları ziyaret etmeyi ihmal etmezmiş. Bir evde  çay yerine  şerbet, bir evde pestille ceviz derken  konuşulanları hafızaya kaydetmeyi de unutmazmış. Hafızaya kaydettiklerini  başka bir evde ya da ortamda  yalanlarla süsleyip ortaya atarmış.  Bu anlatılanlardan herkes payına düşeni alırmış. Bir süre geçtikten sonra insanlar arasında fısıltılar başlamış ve   husumete dönüşmüş .  Kim söyledi onu, neydi, nasıldı  derken insanlar birbirine  girmiş.  Küfürler yumruklar havada uçuşurken  Hüso köşesinde kavgayı seyredip  bıyık altından gülermiş.   Neyse  köylüler birbirini epey hırpalamışlar. Aradan birkaç hafta geçmiş Hüso komşu köye gitmiş, oradaki  köylüler olup biteni  ona sormuşlar. O da o gün köyde olmadığını, Gölbaşı’na gittiğini söylemiş.  Köylülere  dönüp: ‘’Ayağım kırılaydı da o gün Gölbaşı’na gitmeseydim, köyde olsaydım olanlara izin verir miydim sanıyorsunuz, köyden bir gün ayrıldım, bakın köyün başına neler geldi? ‘’ demiş.  Böylece   kendisini çok fazla tanımayan,  bilmeyen insanların  da  sempatisini kazanırmış.

 Günün birinde Hüso  vefat etmiş, insanlar onu öldüğüne inanmamış, onun numara yaptığını düşünmüşler . Karısı ayağının altını gıdıklamaya başlamış, Hüso’nun ayağa fırlamadığını görünce gerçekten öldüğüne inanmış. Mezarının yakınından geçenler sağı solu kontrol ediyorlarmış, olur ya Hüso kendilerini dinler de  insanları birbirine kışkırtır diye. Zoraki helallik dilemenin yanında  ona her cuma da  zıkkımın kökünü göndermeyi ihmal etmiyorlarmış.

    Hüso unutulmamış, unutulmuyormuş. İnsanlığa sunduğu katkısıyla değil, yalanlarıyla, bencilliğiyle, yaptığı kötülüklerle anılıyor. Rahmet okunmuyor kendisine,  ‘’ O mu ‘’ diye acı bir gülümseme ve alay beliriyormuş  dudaklarda.

    Bir  Hüso bir köy için bu kadar önemliyse(  ! ) , tarihe yön verenlerin, tarihin akışını değiştirenlerin  ağırlığını siz düşünün.

     Tarihte Hüso da olabilirsiniz,  Promete de,  tercih sizin.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00