Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk

Aynur Sel

29-11-2013 09:38

    Ey hayat!  İzin ver de yaralarım kabuk bağlasın, kendi özüme döneyim. Büyük  köyler, kasabalar kurayım, yalakalığın,  zorbalığın  olmadığı bir mekanda son nefesimi vereyim. Yüzyıllar geçmesin aradan, tuzla  buz olmasın umutlar; bir kalem  bir  defter yeter bana,  bir de çocukluğumun kirlenmemiş hali,  masumiyeti…  Karlar, yağmurlar  çalsın kapımı razıyım, yeter ki koltuk sevdalısına  ve baş belasına çıkmasın adım.

     Çocukluğumuzda,  en eski zamanların hatırına usul usul  kar yağardı  hayatımıza, biz bir sonraki günden ödünç keder alırdık ; ama  yine de  mutluyduk. Çocuktuk, 20 Kasımları bilmiyorduk, Çocuk Hakları  ile ilgili ne  haberimiz ne de bir  kaygımız olurdu.    Her yıl, yaşları küçük, yürekleri büyük çocukların omuzlarına yüklenilen yükün altında ezildiklerini bilmezdik. Bir yandan işe giderken diğer yandan avucunda ve cebinde sakladığı bilyelerle  yaşıtlarıyla oynama hayalini kuran  çocukların trajedilerine şahit olmamıştık. Bizim dışımızda  bir hayat akıyordu ve biz  o hayatın ağaçlarından kelimeler toplayamıyorduk.  Dilsizdik,  o yüzden kelimeler hükmediyordu bize,  buyurgan değildik.   Kör kurşunlara hedef olan çocukların umutlarından bihaber yaşıyorduk. 25 Kasımları da bilmezdik, her gün  yanı başımızda yaşayan bir kadının  sevdiği  ya da  tanıdığı kişilerce öldürülebileceğine dair  bir fikrimiz  yoktu.

      Bir şiir, bir yazı  peşinde koşardım;  uzardı masalların  gölgesi, elektriksiz akşamların  duvarlarına . Yuvarlak bir masayı andırırdı  sobamız; etrafında biz, dizilirdik yan yana .  Gazete ve kitap lükstü hayatımızda,  kuyruklu yalanlara  alışık değildik o yüzden.

    Büyüdük, masal devrini tamamladı çocukluğum ve sonra  gazete  girdi hayatıma. Bir yakınım kupon biriktiriyordu ansiklopedi için.  Gazetelere  sonsuz güvenim vardı  o zaman, zannederdim ki olan  biten her şey  anında, değiştirilmeden yani  olduğu gibi veriliyordu.  Gazete  kupürlerini koparır, defter ve kitaplarımın arasına saklardım, sonraki zamanlarda çıkartıp aynı  hevesle  okurdum. Basın yayının bir ülkenin en  önemli organı olduğunu düşünürdüm.  Bir şairin  şiiriyle  yağmuru mırıldıyordu   dudaklarım  gazetenin her satırında,  yarım  bardak suyu bir dikişte bitirmenin   mutluluğuydu yaşadıklarım. Büyüdükçe ve  her  geçen  gün hayal kırıklıklarını yaşadıkça basına olan  güvenim  sarsıldı yavaş yavaş. Eski dönemlerin de yeni dönemi aratmadığını  yine büyüdükçe anlıyorsunuz. Okuduğunuz kitaplar  yaşanmış olaylarda basının tavrını  gözler önüne  serdikçe  hamurun da mayanın da aynı olduğunu  görüyorsunuz.

     Özellikle de   son zamanlarda   haksızın, güçlünün yanında  yer alan basını   yönetilen organların  başında  gördükçe içim  parçalanıyor.    Büyük patronların  istedikleri, diledikleri haberleri  gündemleştirip günlerce  hatta haftalarca  konuşturulup kamuoyunu yanıltmada önemli görevler üstlendiğini  görüp üzülmemek  elde mi?   Yaşanan trajedileri, katliamları saatler sonra  – o da  izin  verilirse -   halkla paylaşıp ve çoğunlukla  halkı yanıltma  başarısını  gösteren basının ne derece bağımsız olduğuna siz karar verin.    Hele de hedef  gösterilen bir kitle ya da kişiyse vay onun  haline!  Tüm basın ağız birliği yapmışçasına  aynı telden  çalma başarısını gösterebiliyor.  Geçen günlerde Ahmet Kaya ile ilgili o dönemde  basında yer  alan  haberleri bir televizyon programında izledikçe  ülkemizde basının  ne denli büyük ve önemli  görevler üstlendiğini  rahatlıkla  görebiliyorsun.  Birkaç yıldır da o dönemin gazete manşetlerini nefret  sözcükleri ile   süsleyen kocaman yazarlar, haberciler günah çıkartma   yarışına girmişler. 

 

       Yine  büyüdükçe anlıyorsunuz her trene binilmeyeceğini, aslında her trenin de  seni kabul etmeyeceğini. Ötekileştirmenin, öteki diye  gösterilmenin ekmeğine yağ sürüldüğü bir dönemin saltanatı kime kalır bilinmez   ama   yine de  güzel günleri  umut etmekten başka çaren   kalmıyor. 

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Babalar Ve Oğullar 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00