Babalar Ve Oğullar

Aynur Sel

29-12-2013 17:28

  Yıllar önce Baba  filmini izlemiştim, o zaman bazı şeyler abartılı ve korkunç gelmişti bana. Ya  devlete hakim olmuş suç  örgütlerinin varlığını kabullenmek istemediğimden  ya da  şartlar  ne olursa olsun hukukun her  zaman galip geleceğine olan inancımdan olsa gerek. O  filmi izlerken   mafyanın bir  devleti yönetenlere  ne şekilde hükmettiğini  görüp  şaşırıyorsunuz. . Suça dayalı örgüt kuran ve New York’un  yer altı  işlerini yürüten ailenin Baba’sının   ( Corleone)  politikacılarla ve yargıçlarla  yaptığı  iş birliği kendisine her türlü kapının açılmasını sağlayacaktır.  Eh ne de olsa bu bir filmdir, deyip kurgu  dünyasının aldatıcı bir oyunu olarak görüyorsunuz. O filmi günümüzde yaşananlarla  karşılaştırınca iliklerimize işlenen dolandırıcılığın, hırsızlığın,  her tarafa  hükmetme  arzusunun  kurgunun on misli büyüklüğünde olduğunu görmek  mümkün olabiliyor.  O filmde bile ayakkabı kutularından   çıkan paralara rastlamamıştım.

    ‘ Babalar ve Oğullar’  bana bir de    Turgenyev’in  o meşhur romanını  hatırlatıyor. Geleneksellik  ile bireyselliğin savaş  halinde anlatıldığı  bu eserde, babalar ataerkil bir kuşağın sarsılmaz sandığı  töreleri  temsil  ederken  oğullar da bütün töreleri yok saymak, törelere  karşı bireyin varlığını  ön planda tutmanın savaşını verirler. Okurken  insana  tebessüm ettiren  nice sıcak ilişkilerin kaynağını da hissettirirler.  O babaların da ne paralarla  dolu  ayakkabı kutuları vardı ne de para sayma  makineleri.

     Şöyle bir tarihe  baktığınızda,   tarihin  ne babalara   şahit olduğunu    görürsünüz. Kimi zaman  dudak uçuklatan anlayışlarla   saltanat sevdalıların ayakta  nasıl  kaldıklarını görüp insan olmaktan utanırsınız. Kimi zaman da onurunu çocuklarına miras  bırakan  güzel insanları, babaları düşünüp mutlu  olursunuz.   

  Nice babalar  saltanatlarını güçlendirme, devam ettirme uğruna  kardeşlerini ve  çocuklarını  gözünü kırpmadan   öldürebilmişlerdir.  Daha korkunç olanı ise devletin bekası için bu türden  olayları normalleştirip   bunun gerekliliğine inanan  zihniyetlerin varlığıdır.

      Hangi saltanat, hangi para, hangi şan  şöhret bir kardeşten, bir  çocuktan  daha değerli olabilir ki?

     Madiba da (  N. Mandela)  bir babaydı, uzun bir ömre nice  sıkıntılar yerleştirmiş; ömrünün  üçte birini  hapishanelerde geçirmiş ,  mücadeleyle  taçlandırdığı yaşantısını      çocuklarına, ülkesine, tüm ezilmişlere ve  insanlığa büyük bir onurun simgesi olarak  bıraktı.

     Abraham  Lincoln da bir babaydı,  çocuğunun öğretmenine gönderdiği  mektubunda onun diğerlerinden  farklı olmadığını  belirtmiştir. Ayrıca okulda hata yapmanın hile yapmaktan daha onurlu olduğunu çocuğuna öğretmesini istemişti. İnsanların  dürüst ve adil olmadığını, her alçağa karşı bir kahraman, her bencil  politikacıya kendini adamış bir  liderin  olduğunu da ifade etmiştir.   Lincoln bir zamanlar bir kulübede yaşadığına hırslanıp da  bulunduğu konumdan  faydalanıp  devleti aile  bireyleri arasında paylaşmayı düşünmemişti. Biz de  ise hiçbir yöneticinin ne kendisi  ne de çocuğu sıradan  biri olarak görülmemiştir. Hatta  çoğu  zaman varlıkları hukuktan üstün olarak  görülmüş ve değer biçilmiştir. Günlük yaşamın sıradanlığına kapılmak onlar için tasavvuru  zor bir hayalden ibaret  olmuştur.   

 

    Bu babalar  ( Madiba, Abraham Lincoln ve daha nice onurlu babalar )  isteseydi  ayakkabı kutuları  da  para sayma makineleri  de   eksik olmazdı evlerinde. Çeşitli bahanelere sığınıp  kendini aklamaya  çalışanlar hiç olmazsa kimi babaları  örnek alsınlar hayatlarında.  İnsanların inançlarını kullanıp çalıp çırptıklarının  hesabını veremeyenler  toplum karşısında  yeni mağduriyetleri yaratma çabasına girmişlerdir.  Çünkü toplumda bu mağdur görünme  çabalarının  bir karşılığı olduğunu biliyorlar. Herhangi bir olumsuzlukta siyasi  ve vicdani sorumluluk almak  yerine, bunun  siyasi bir oyun  olduğunu söylemek de komediden başka bir şey değildir.  Ve bunların saltanatını , onların  etrafını saran,  dürüstlükte  değil ama   yalakalıkta yarışan insanlar güçlendirmektedir.

DİĞER YAZILARI Namuslu Bir Ömür Üstüne 01-01-1970 03:00 Mart’ın Kadınları 01-01-1970 03:00 Bir Kadın, Bir Kadın Daha… 01-01-1970 03:00 Göç yollarında kadınlar…. 01-01-1970 03:00 Tencere Dibin Kara… 01-01-1970 03:00 Acıları Ortaklaştıramamak 01-01-1970 03:00 Adalet Hiç Uğramadı Buraya 01-01-1970 03:00 Camdandı Zeytin Dalı, Kırıldı… 01-01-1970 03:00 Çarpışan Kelimeleden Çıkan Çocukluk 01-01-1970 03:00 Kuyruklu Yalan ( Lar) Altında 01-01-1970 03:00 Bir Dağ Çiçeğidir Ömrün 01-01-1970 03:00 Akbabalar Gülümserken… 01-01-1970 03:00 Tarım İşçilerinden Geriye Kalan … 01-01-1970 03:00 Güle güle içki, sıradaki gelsin ! 01-01-1970 03:00 Boşanmaların nedeni kadın mı? 01-01-1970 03:00 Ceylan’ın Makarnası 01-01-1970 03:00 Ses’leri Yitirmek 01-01-1970 03:00 Gençliği Yutma Vaktidir Şimdi 01-01-1970 03:00 14 Şubat Ve Kadın Cinayetleri 01-01-1970 03:00 Sen de mi brütüs? 01-01-1970 03:00 Yaşam mı? Üstü kalsın! 01-01-1970 03:00 Zaman neyi unutturur? 01-01-1970 03:00 ‘’ Acıtan gerçek’’ 01-01-1970 03:00 Kurgu Ve Gerçek 01-01-1970 03:00 Baykuş 01-01-1970 03:00 Despot Bir Adamla Kimliksizleştirilen Bir Kadının Demokrasisi 01-01-1970 03:00 Seslerle Vicdanlara Dokunmak 01-01-1970 03:00 Yaşasın ! Herkes kadın doğum uzmanı ( !) 01-01-1970 03:00 Uslu Olmak Ya Da Olmamak 01-01-1970 03:00 Her Şehrin Hikayesi Bir Diğerine Benzer 01-01-1970 03:00 ‘’ Şimdi yeni şeyler söylemek lazım ’’ 01-01-1970 03:00 Görünen Köyün Meçhul Olmayan Hali 01-01-1970 03:00 Hangi sokağın, nerenin çocukları? 01-01-1970 03:00 ‘’ Ne Vakit Bir Yaşamak Düşünsem ’’* 01-01-1970 03:00 Rüyası Unutturulan Adam 01-01-1970 03:00 Tarih Ve Fil 01-01-1970 03:00 Akbabalar Ve Kelebekler 01-01-1970 03:00 Çıplak Kral 01-01-1970 03:00 ESKİ YILın YENİsi 01-01-1970 03:00 Aperatif Yazı 01-01-1970 03:00 Efsane Hüso 01-01-1970 03:00 Soraya’yı Taşlamak 01-01-1970 03:00 20 Kasım’ın Düşündürdükleri 01-01-1970 03:00 N. Ç. 01-01-1970 03:00 Vicdanın milliyeti olur mu? 01-01-1970 03:00 Nazım Hikmet Ve Hasret 01-01-1970 03:00 Sanatçının Sosyal Sorumluluğu 01-01-1970 03:00 Yazmak insanı mutsuz eder mi? 01-01-1970 03:00 Mevsimlik Çocuk İşçilerin Dramı 01-01-1970 03:00 Matrak bir film! 01-01-1970 03:00 Ayardan Düşen Polemikler 01-01-1970 03:00 Liste(Siz)Ler 01-01-1970 03:00 İnsan Yaşadığı Yere Benzermiş 01-01-1970 03:00 Basında Deprem 01-01-1970 03:00 Normal doğum mu, o da ne? 01-01-1970 03:00 Enstantaneler 01-01-1970 03:00 Garip Bir Kayıp İlanı 01-01-1970 03:00 Gülelim mi, ağlayalım mı? 01-01-1970 03:00 Kayıt Altına Alınamayan Kayıplar 01-01-1970 03:00 Gidenlerin Ardından 01-01-1970 03:00 Arife tarif gerekmez ya arif yoksa? 01-01-1970 03:00 Mecnunun Leylası 01-01-1970 03:00 Kadınlar Yürüyor 01-01-1970 03:00 ‘’ Ben sizin babanızım, ben ne dersem o olur.’’ 01-01-1970 03:00 Duyarsızların Duyarlılığı 01-01-1970 03:00 İnce Dokunuşlar 01-01-1970 03:00 Ultra Özgürlük 01-01-1970 03:00 Kirli Yüzlere Maske 01-01-1970 03:00 Kaymaklı Şiddet Satılıyor 01-01-1970 03:00 Çelişkiler Yumağı 01-01-1970 03:00 Maden İşçileri 01-01-1970 03:00 Demokrasi kaç lira? 01-01-1970 03:00 Kadın Ve Nehir 01-01-1970 03:00 Arayış 01-01-1970 03:00 Düello 01-01-1970 03:00